Yangın ve Soykırımın Aklımıza ve Gönlümüze Bıraktıkları…

Yangın ve Soykırımın Aklımıza ve Gönlümüze Bıraktıkları…

---

Acılara, Hüzünlere ve Felaketlere Empati ile Bakabilmek…

Değerli Dostlar;

Öncelikle insani ve ahlaki olarak, ABD’nin Los Angeles kentinde yaşanan yangın felaketi dolayısıyla ABD halkına ve bölgede yaşayanlara geçmiş olsun diyerek yazıya başlayalım. Daha sonra bu felaketin ve Gazze’de yaşanan katliamların aklımıza ve gönlümde bıraktığı izleri ve yansımalarını aktaracağız.

Bir felakete karşı duyulan empati ya da empatinin eksikliği, bireylerin ya da toplumların ideolojik, siyasi ve kültürel önyargılarıyla çoğu zaman doğrudan bağlantılıdır. Amerika Birleşik Devletleri’nin Los Angeles bölgesinde meydana gelen yangınlar, bu konuya dair önemli bir tartışma alanı açmıştır. Bir yanda, Amerika’da yaşanan bu felaketlere kayıtsız kalan bireylerin tavrı; diğer yanda, Gazze’de yaşanan katliamlara sessiz kalan fakat Amerika’daki yangın gibi olaylara çok daha hassas yaklaşan kitlelerin varlığı bu tutumları sorgulamamızı gerekli kılmaktadır.

Burada, Los Angeles yangınları özelinde bu çelişkili yaklaşımların insani, dini, politik ve toplumsal temelleri üzerine bir değerlendirme yapılacak, Gazze gibi coğrafyalarda yaşanan çatışma ve felaketlere karşı gelişen farklı duygu durumlarının nedenleri, kendi zaviyemizden analiz etmeye çalışacağız.

Felaketin Dini, Milleti Bölgesi Olur mu? Acının Pasaportu Yok!

Nerede olursa olsun, hangi din, hangi ırka ve hangi toplumun başına gelirse gelsin, dünyanın her köşesinde yaşanan büyük veya küçük her acı, her felaket insanlık aleminin bir bireyi olarak tüm insanları üzdüğü, bizi de bir insan olarak hüzünlendirmektedir. Son tahlilde “ateş düştüğü yeri yakar” sözü bir gerçektir ama “acılar paylaştıkça azalır” sözü insani ve ahlaki değerlerin bir parçasıdır.

Amerika'da çıkan yangın görüntülerini canlı yayınlarla tüm dünyanın gözleri önüne serilmiş, an be an takip edilerek olay dünya kamuoyunun gündemine aktarılmıştır. Olayın ABD de Los Angeles’in ünlü ve üst düzey zenginlerin yaşadığı en lüks bölge olması ve çok kısa zamanda büyük bir bölgede ağır zararlara yol açması gibi kendine has özellikleri dışında benzeri felaketlerden bir farkı yoktur aslında. Bu yangında ölen insanlar, canlılar, yanan binalar ve ormanlar benzeri yangın felaketlerinden farklı değildir. Ancak dünya kamuoyunda bu olayın yansımalarına bakıldığında, dünyanın farklı bir köşesinde örneğin Türkiye’de, Gazze de, Mısır’da Malezya’da ya da bir Afrika Ülkesi olan Benin’deki insanlar bu felaketi benzeri felaketlerdeki duygularla karşılamamışlardır. Sevinmemiş, bayram etmemiş eğlenmemişlerdir, kısmi olarak geçmiş olsun dileklerine ve üzülmelerine rağmen bir başka felaketteki kadar üzüntü duymamışlardır. Neden diye düşündüm. Hatta kendi duygularımı da gözden geçirdim.

İnsanlığın Felaketlere Verdiği Tepkiler ve Çelişkili Yaklaşımlar

Günümüzde olduğu gibi geçmişte de, insanlık tarihinin her döneminde yaşanan doğal felaketler, savaşlar ve trajediler, birey ve toplumların dünya görüşleri, ahlaki değerleri, politik duruşları ve toplumsal aidiyetleri tarafından şekillenen toplumsal tepkileri beraberinde getirmiştir. Örneğin Los Angeles yangını, Gazze'deki yaşanan katliam ve insanlık dramı, özellikle İslam coğrafyası ve mazlum toplumlardaki benzeri acılar, felaketler, insanların tepkilerin oldukça çelişkili ve tarafgir olduğunu göstermektedir.

Felaketlere Empati ile Bakabilmek

Empati, hiçbir ön koşul ve niyet olmadan, bireylerin başkalarının yaşadığı acıyı ve sevinci hissedebilme kapasitesidir. Ancak bu kapasite, genellikle taraflılık ve ideolojik bağlılıkla sınırlandırılmakta, daraltılmakta, yönlendirilmek ve yönetilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, hadis-i şerifler ve İslami emirlerin tümü, Müslümana, mazlumun, garibin, acısını ve derdini dertlenmeyi, acı sahiplerinin yanında olmayı, onlara yardım etmeyi emretmektedir.

Herhangi bir felakete insani bir açıdan yaklaşmak, bireylerin vicdan sahibi olduğunu ve ahlaki nitelikler taşıdığını gösterir. İnsanlık ailesi, evrensel insani ve ahlaki değerler doğrultusunda hareket ettiğinde, felaketin yaşandığı yer veya bu felaketten etkilenen insanların kim, nereli, hangi inanç mensubu olduğu önemli olmamalı, bu özellikler ön plana çıkmamalıdır. Ancak Los Angeles yangınları bağlamında görüldüğü gibi, bazı bireyler ve gruplar bu tür olaylara farklı perspektiflerden yaklaşabilmekte ve empati duygusundan uzaklaşabilmektedir.

Los Angeles yangınlarına, sevinmemekler birlikte,üzüle)meyenler, duygu ve tepkilerini ABD’nin tarih boyunca dünya genelinde gerçekleştirdiği savaşlar, müdahaleler ve ekonomik yaptırımlar, birçok coğrafyada kan ve gözyaşıyla anıldığı tarihsel politikalarıyla ilişkilendirmektedirler. Kanaatimce bunda da büyük ölçüde haksız değiller. ABD’nin bu tartışmalı politikası ve sorunlu geçmişi, insanların ABD’de yaşanan bir felaketi insani açıdan değerlendirmek yerine, politik ve duygusal bir hesaplaşma fırsatı olarak görmesine yol açmakta ve yaşananları “bunların sebebi Amerika'nın dünyanın her coğrafyasına taşıdığı kan ve gözyaşı olabilir mi?” sorusunu sordurmaktadır.

Çelişkili Tepkilerin Psikolojik ve Sosyolojik Arka Planı

Bazı bireylerin ve grupların, kendi ülkelerinde yaşanan felaketlere aşırı tepki gösterirken, başka bir ülkeye karşı duyarsız kalmalarının altında yatan pek çok sebep bulunmaktadır:

Aidiyet ve Kimlik: Aidiyet ve kimlik sebebiyle, insanların, kendi toplumlarına, ülkelerine karşı daha fazla empati gösterme eğilimi doğal bir refleks kabul edilse de başka toplumlara yönelik duyarsızlıklarını doğru ve kabul edilir bulmak mümkün değildir.

Adalet Arayışı: ABD gibi küresel güçlerin, tarih boyunca mazlum halklar üzerinde yarattığı etkiler, insanların bu ülkeye karşı adalet duygusunu ön planda tutmasına ve yaşanan yangın felaketini adalet arayışının bir tezahürü olarak görmelerine ve bunun sonucunda felaketine üzül(e)memeye yol açmıştır.

Çifte Standart Algısı: Los Angeles Yangını ve Gazze örnekleri, çifte standart algısını güçlendiren önemli bir faktördür. Gazze’de yaşanan ve İsrail’in dünyanın gözü önünde gerçekleştirdiği soykırım karşısında sessiz kalan bireylerin, Los Angeles yangınlarına insani bir perspektiften yaklaşması, çifte standardı ortaya koymuş, adalet duygusunu zedelemiş ve insani değerlerin sorgulanmasına yol açmıştır.

Gazze’deki insanlık dramına sessiz kalanların, Los Angeles yangınları karşısında aşırı duyarlı bir tutum sergilemesi, ahlaki tutarlılığı sorgulatan bir durumdur. İnsanlar şu sorularıyla aradaki çelişkiye dikkat çekmişlerdir: “Gazze'de bebekler paramparça olurken, yaşlı genç yediden yetmişe masum Gazzeliler katledilirken, sizler neredeydin?, Bunların acıları paylaşıyor rmuydunuz? Maddi ve manevi katliamı yapanı mı destekliyordunuz ” Bu ve benzeri yüzlerce sorunun ortaya koyduğu şudur: insani ve ahlaki değerler, politik duruşlardan bağımsız olmalıdır. Her zaman insani değerler öncelenmeli ve politik çıkarların önüne geçmelidir

Medyanın Rolü ve Algı Yönetimi

Bir olayı nasıl sunduğuna bağlı olarak ulusal ve uluslararası, medya felaketlere kamuoyunun etkilenmesinde ve tepkilerini yönetilmesi ve yönlendirilmesinde büyük rol ve etki sahibidir.

Amerikan medyası Los Angeles yangınlarını daha çok teknik zorluklarla ilişkilendirerek sunmuş ve “Rüzgar hızlıydı,” veya “Kaynak eksikliği, su yetersizliği var” gibi açıklamalarla, konunun acı ve büyüklüğün azaltmaya yönelik bir algı oluşturmuştur. Diğer yandan, aynı medyanın, İslam coğrafyası başta olmak üzere, farklı coğrafyalardaki benzeri felaketleri ,ayrımcılık ve çifte standart içeren politik bir bağlama oturtarak, izleyicinin olaylara tarafgir bir şekilde yaklaşmasını ve yönlendirilmesine çalıştığı görülmektedir. Örneğin, geçtiğimiz yıl Türkiye’deki yaşanan yangınlarda kimi kesimlerin yaptığı “Help Turkey” kampanyalarındaki, Siyonist terör devletinin Gazze’deki katliamlarına karşı takındığı çifte standart hala zihinlerde durmaktadır.

İnsani Değerlerin Evrenselliği

Her felaketi, insani bir acı ve keder kabul ederek bunlara karşı empati göstermek gerekmektedir. Ancak bu empatinin, sadece belirli gruplar veya coğrafyalar için gösterilmesi, insani değerlerin ahlaki düsturların evrenselliği zedelemektedir, Felaketlere karşı duyarsız veya tarafgir olmak, çifte standart bir tavırla yaklaşmak, insani ve ahlaki değerlerin zayıflamasına, uluslararası ortak idealler için mücadele etme azmini ortadan kaldırır ve toplumların arasında kutuplaşmaya yol açar. Dünya toplumlarının ve tüm insanlığın, ikili tavırlardan, ayrımcı tutumlardan kurtularak, yüksek insani düsturlar, evrensel değerleri, ahlak prensipleri benimseyerek uygulaması gerekmektedir.

Los Angeles yangını ve Gazze’deki yaşanan katliam ve başka coğrafyalarda yaşanan acı ve felaketler karşısında ABD ve Batı’nın gösterdiği tavır, çok önem verildiği iddia edilen evrensel insani değerlerin, yüksek ahlaki düsturların, bu ülkelerde ne kadar benimsendiği ve inanıldığı konusunu yeniden gündeme getirmiş ve bunların gerçek olup olmadığının sorgulanmasına neden olmuştur. ABD ve Batı toplumları ve insanları, bu tür çelişkilerden sıyrılması ve tüm felaketlere aynı insani ve ahlaki perspektifle yaklaşması, daha adil ve vicdanlı bir dünya için elzemdir. Batı toplumları dünyada yaşanan felaketlere karşı gösterilen tepkilerde, ayrımcı ve çifte standarttan vazgeçmeli, dışlayıcı, öteleyici ve tüm ideolojik bağnaz yaklaşımlardan uzak durmalı; insani ve yüksek ahlaki değerleri, tüm çıkarların üzerinde tutmalıdır.

Kur’an’da her hangi bir inanç ayrımı yapmadan, insanı yeryüzünün halifesi olduğunu, Allah’ın ruhundan üflemesi, hem fiziken ve hem ruhen en mükemmel biçimde yarattığını ifade etmesi, onun tüm canlı ve cansız varlıklar içinde çok değerli ve en önemli yere sahip olduğunu göstermektedir. Özelde Kur’an’ın ve genel anlamda İslam’ın bu değerli ve önemli varlığı korumak ve yaşatmak için koyduğu insani ve ahlaki dusturlar müminlere acıları paylaşma, felaket yaşayanların yanında olma, onların dertleriyle dertlenme sorumluluğu yüklemektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum