
Nurhan Bahçe GENÇ
NEZAKET FARZ MIDIR?
Okuduğum yazıda, bir cümle çarptı gözüme. Aldığım notlardan; “Nezaket farz mıdır?”
Üzerinde düşünürken, günlük hayatın hayhuyu önüme düşmeye başladı. Sabah gözümüzü açıp gördüğümüz hane halkı ile iletişimimiz nasıl başlıyor diye düşündüm. Günün her saatinde ihtiyacımız olan nezaket, kibarlık, incelik, hassasiyet gibi kavramları hatırlattı bana.
Efendimizin, ‘Temizlik imandandır’ Hadis-i Şerifi toplumda yüzeysel anlaşılıyor. Hassaten bizim kadınlarımız bunu görünenin temizliği olarak anlama konusunda obsesif bile olabilirler. Vesvese derecesinde beden, ev, eşya ile iletişimlerini iyi tutmaları, içimize dönme konusunda biraz daha geride bırakmış olabilir toplum olarak bizi.
Nezaket ve nezafet birbirine çok yakın ve tamamlayıcı unsurları taşıyan iki kelime olarak hayatımızın tam ortasında duruyorlar.
Bir defasında bir arkadaşa giderken evdeki çüpü almıştım. Atacak bir yer bulamadım arkadaşa gidene kadar. Kapının önüne koyup eve dönerken bir konteyner bulurum umuduyla elime aldım otobüsle döndüm yine atacak bir konteyner bulamayınca eve getirip evdeki çöp kutusuna attım.
Tam bu durumdan şikayet edecektim ki, okuduğum bir cümle imdadıma yetişti. ‘Elindeki çöpü atacak bir yer bulamayıp eve geri getirmek bir medeniyet ölçüsü’ imiş. Sevindim öyle ya sokağa atmadım, bir duvar dibine terk etmedim.
Sanıyorum Çocuk Kalbi adlı kitapta geçen bir cümleydi ‘Oğlum sokağa hürmet et’ diyordu.
Sokağa hürmet olurda insana olmaz mı?
Ashabıyla otururken önlerinden geçen bir cenazeyi görünce saygıyla ayağa kalkan Efendimiz’e ‘Ya Rasulullah o bir yahudi cenazesidir’ dendiğinde, ‘olsun insandır’ buyurmuştu.
Ölüsüne saygı duyulan insanın hayattayken saygıya layık olması, Kur’an’ın diliyle Allah’ın yeryüzündeki halifesi olması dolayısı iledir. Yaratıcının en yegane muhatabı olan insan önce kendisine değer vermeli ve kendi değerini başkasının oluşturmasını beklememelidir.
Çok yaygın bir davranış biçimi olarak başkalarının davranışlarından etkilenmek, sanıldığının aksine kişinin değil davrananın değerini belirler.
Peki nasıl davranarak karşımızdakine haksızlık etmemiş ya da itibarını zedelememiş, kötü hissettirmemiş olacağız?
Bunun en iyi yöntemi ‘Kendisine yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapmamak, ya da yapılmasını istediğin şeyleri yapmak.’ Buna modern psikoloji empati yapmak diyor. Bir Çin atasözünde de dendiği gibi; ‘Başkasının giydiği demir ayakkabıyı giyinmeden, onun acısını anlayamazsın’ sözünde görüldüğü gibi kendimizi karşımızdakinin yerine koymadan anlaşılamayacaktır.
Nezaket ya da zarafet insan gönlünden sadır olan incelikler, küçük dokunuşlar, kalbin yansıttığı ışıklardır. İnsanın insanca hak ettiği eda ve davranışları üşenmeden vermek, yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirmektir. Kaba ve haşin olmadan, insan gönlüne mutluluk tohumları ekebilmek, çok büyük zahmetler ya da harcamalar yapmadan, büyük zahmetlere girmeden samimi bir yumuşak kelimenin, yüzün, dilin, elin, dokunmanın, bakmanın gölgesinde dinlenebilmektir.
Bir bardak su ya da çay verirken, bir misafire kapı açarken gözlerinin candan gülmesi ve ‘Ne iyi ettiniz mutlu olduk’ sözünün insana hissettirdiği o değerlilik duygusunu basite almamaktır.
İncelik, bir selam sözünün, bir hasta ziyaretinin, bir cenaze merasiminin ne denli bir teselli ve emniyet ve güven duygusu pekiştirdiğinin farkına varmaktır. Halbuki ne çok ve çabuk unutup sadece bekleyen tarafta kalıyoruz. Özellikle inanan insanların hiç taşımaması gereken kaba ve sert bir tavır sergilemesi ne kadar da yakışmıyor.
Güzel dinimizin ‘Din güzel ahlaktır’ ihtarı sürekli aklımızın bir köşesinde oturmalı, oradan hiç kalkmamalıdır.
Ne yazık ki sosyal medyanın evlerimize ve gençlerimize boca ettiği ne idüğü belirsiz bir kültür, özgürlük kelimesinin arkasında durarak besleniyor. Artık gençlerimiz kendilerinde olması gereken nezafeti gösterme konusunda çok tembel davranıyorlar.
Artık derli toplu oturmuyor büyüklerin karşısında çocuklarımız; Karun gibi gerile gerile, ayak ayak üstüne atarak oturuyorlar. Ne kıyafetleri, ne sözleri, ne duruşları etik ya da sevimli. Bu tür davranışları düzeltmekten korkar hale geldik. Halbuki toplumsal ve bireysel yanlışı kabul tavırlarımız bir çok güzelliğin hızla toplumuzdan kaybolmasına yanlışın da yerleşmesi ve meşrulaşmasına sebep oluyor.
Giyindiğimiz kıyafetten, yediğimiz yemeğe, oturuş şeklimizden, yüzümüzün jest ve mimiklerine kadar her tavrımızın bir psikolojisi var, ruhumuza telkin ettiği çoğu zaman ‘Ben özerk ve özelim, benden bir şey bekleme’ gibi anlamlara sebep olan, saygı, sevgi, yardım ve fedakarlık duygularını yok eden bir huy ya da karaktere dönüşüyor.
Kimse kimseden büyük – küçük bir şey bekleyemez, isteyemeyecek duruma, büyükler küçüklerden çekinir hale geldi.
Bunun sebebi büyükler, anne, babalar, öğretmenler, oturup kalkıp görüştüğümüz insanlar, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz dizi ve filmler etken oluyor.
Değerlerimize sahip çıkamayıp, nezaket ve nezafeti utanılacak bir şeymiş gibi lanse eden fikirlere itibar etmeden, insan gibi, insanca davranan, insanca davranılan ortamları oluşturma düşüncesin de olmalı, bunun çok ciddi bir mesele olduğunun farkına varmalıyız.
Zaten ruhuna yabancılaştırılmış beşer, kabalıktan ölebilir.
İylik ve nezakette bulaşıcıdır. Sadece bize yapılmasını beklemeden, başkalarının da, en yakınlarımızdan başlayarak hayatlarına bir güneş huzmesi gibi doğmalıyız. Sıcak ve içten.
Samimi bir gülümsemenin açamadığı kapı olamaz. İnsan kalbinin dört kapakçığının olması, dört yönden girilebilir olduğunu düşündürüyor bana. Kapıyı çal ama kırma.
İnce bir sızı olmak kolay insan gönlünde. Bir tavır bir kelime, bir bakış yeter öldürmeye, diyor ya bir şarkı.
“Sebepsiz yere kaş çatmanın bile hak olduğu” bir anlayışın müntesipleri olarak, mutluluğun küçük detaylarda olduğunu unutmadan kibar ve naif insan olmayı dua ve kararlarımıza koymalı ve bu konuda egzersiz ve çalışmalar yapmalıyız.
Çoğunlukla öz eleştiri ve öz denetim beraberinde de bilinçli bir bakış açısına hep ihtiyacımız olacak.
Nezaket farz değilse bile her birimize vaciptir, bir gereklilik ve iletişimin en temel unsuru, insanın en özel gıdasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.