İKİ DARBE ARASINDAN ÇIKIŞ

12 Eylül 1980 darbesinde henüz mesleğinin başında, 1 yıllık astsubay idim. Bahriyenin siyaset bulaşmış bataklığında ilk sicilim solcu harekat subayının marifeti ile ilk darbeyi yemişti. Sınıf Birincisi olarak başladığım görevimde (sonradan öğrendim) ilk sicilim 75 idi.

Branşımdaki astsubayların tamamı (11 personel) sol görüşlü idi. Her fırsatta ispiyona maruz kaldım.

Savaş yerleri çaldığında, yada seyir esnasında en ciddi görev yeri benim idi.

Branş kıdemli astsubayın söylediği sözü hiç unutmam.

Mesai dışında benim gözüme görünme, mesai de ise maalesef alternatifin yok, bu işi biliyorsun derdi.

Aslında meslekte geçirdiğim 18 yılda bundan pek farklı değildi.

İşin zoru, sıkıntılısı bana, sicilin kalitelisi baloya, partiye boyalı eşi ile katılana. Yanlış anlaşılmasın, eşi boyalı olanlara hakaret etmek maksadı ile değil söylediğim.

Yapılan ayrımcılık, haksızlık karşısında içimden gelen isyandır.

12 Eylül darbesi insanların inançlarını ve ideallerini yıkıp törpülemiştir.

Darbe öncesi solcu ya da sağcı fikirleri olanların darbeden sonra sadece çıkarcı olmalarını hala hazmedemiyorum.

Sol görünenlerin Kemalizm kılıfı altında inançlı subay ve astsubaylara yaptıkları düşmanlıkları inançlı subay ve astsubaylar kesinlikle onlara yapmadılar.

Fişlenmemizin ardında yatan en büyük hıyanet, çıkarlarını kendilerine perde yaptıkları Kemalizm de bulmaları idi.

Sol fikirle asla örtüşmeyen, vatan hainliği ile asla bir arada düşünülemeyecek olan Kemalizm solcuların sığınağı olurken, bilinçli olarak mütedeyyin Subay ve Astsubaylar dışlandı ve düşman ilan edildi.

28 Şubat sürecinin en büyük dayanağı yapılan İrtica paranoyası 12 Eylül öncesi solcularının asli fikirlerini çıkar amaçlı kullandıkları suni Kemalizm yapılanmasında aramaları idi.

Onun için ki 28 Şubat sürecinin muhteşem komutanları İrtica 1 numaralı tehlikedir.

İrtica PKK’dan daha tehlikelidir dediler.

Şimdi dikkat edin, derin yapılanmaların ardından çıkanlar ile ne kadar örtüşüyor değil mi?

Ergenekon yapılanmaları, darbe planları kimlerin başı altından çıkmış?

Senai Demirci’nin Orduevine vize veren kimliğin burukluğu”başlıklı yazısını okumuş ve aşağıdaki yorumumu kendisine göndermiştim.

“Referandum sürecinde inşaallah YAŞ kararları yargıya açılır, ardından da iade-i itibar gelir diye ümitlenmiştim.

O dönem YAŞ kararları ve iade-i itibar konusunda pek çok yazılar kaleme almıştım ve HABERNAME'de de yayınlanmıştı.

Rabbim ümitlerimizi ve gayretlerimizi boşa çıkarmadı.

 

Yaklaşık 2 yıldır saçlarımı uzun bırakıyorum, sadece zamn zaman komşu berber Hacı amca'ya düzelttiriyorum.Samimi arkadaşlarıma da inşaallah iade-i itibardan sonra ORDUEVİ'nde asker traşı olacağım diyordum.

Emekli Astsubay kartımı alalı yaklaşık 1.5 ay oldu ama orduevine gitmeye ürküyorum.

O içimdeki istek bir anda kayboldu. Çünkü ben asker iken de orduevine gitmezdim ki. Sadece süfliyat olan bir yerde ne işim olabilir ki.

Tamam yemekler ucuz, her türlü imkan var, ama .................

Beni eşli, içkili balo ve partilere davet ettikleri zaman ben hep rest çekmiştim. Aynı şeyler oralarda hala devam ediyor. Maalesef düzeldiği yolunda haber yok.

 O zaman benim ne işim var orduevinde, gazinoda ......

Evet iadei- itibar edildim ama süfliyata bulaşmak için değil...

Orduevinde traş olmaktan vaz geçtim. Bizim komşu hacı amca traş etsin. Hem de çok hoş sohbeti var...Saçlarım hala uzun hem de berber hacı amca özene bezene traşımı yapıyor. Hem de uzun bırak dersem uzun, kısacık kesiver dersem kısacık.

Herkese iyi davranıyor. Kimseye ayrıcalık yapmıyor.

Halkın içinde olmaktan memnunum.

Hakkımı almak mı?...

Rabbim isterse her şey oluyor...”

 

Evet yeni Genel Kurmay başkanından taleplerim var.

Haydi orduevlerindeki ayrımı kaldırın. Orduevlerindeki süfliyatı da kaldırın. Asker adam içki içmez.

Sarhoş adamda görev bilinci olmaz. Sarhoşun aklı başında olmaz.

“Happy hour “adı altında mesai saatlerinde yapılan içkili partiler şimdi yapılıyor mu bilmem ama, lütfen yapılıyorsa bunlara bir önlem alın.

Görevde iken yıllarca bu partilere katılmadığım için alay edildim. Parti yapıldığı saatlerde gönüllü nöbete kaldım, Sırf uzak durmak için.

Şimdi haksızlıkların yargılanıp referandumla kaldırıldığı 12 Eylül üzerinden tam 1 yıl geçti.

Artık 12 Eylül tarihi darbe ile değil REFERANDUM ile anılıyor.

Hakların alındığı, adaletin sağlanması için önemli bir adım atıldığı referandum ile.

Yeni hazırlanacak ANAYASA’da bunlara dikkat edilmeli.

Vesayet mantığı artık tamamen tarihe gömülmeli. Bu memleketein ordusuna yakışmıyor darbeci olmak.

Halkımızın göz bebeği ORDU’muz eski heybetli günlerine kavuşmalı.

Halkımız Türk Silahlı Kuvvetlerine “Peygamber Ocağı” diyor.

Artık ordumuz mütedeyyin subay ve astsubayların horlandığı, eşi başörtüsü olduğu için garnizona sokulmayan, sonra da fişlenip re’sen emekli edilenlerin ocağı olmamalı.

Ordumuz asil, güçlü, adil olmalı.

Dosta güven, düşmana korku salmalı. Parolamız bu ise parolamıza uygun olmalı.

Gerektiği zaman Hak adına hakça savaşsın. Ülkesine ve dünyaya adalet dağıtsın.

Bizim tarihten gelen bir onurumuz var.

 

Ahmet TÜRKAN-Habername

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum