İddianameyi orasından burasından okurken

Rasgele okuduğum bir sayfada, isminin önünde akademik unvan taşıyan biri ile ismi bilinmeyen bayan muhatabı arasında konuşulanlara göz gezdirirken kendimi tutamayıp kahkahayı patlatıverdim. Telefon konuşmalarını dinlemek kolay olsa bile onları kayda geçirmek zor. Konuşanlar, hükümetten rahatsız iki kişi. Adam kriz bekliyor; olsun ve hükümet düşsün beklentisiyle. Bir yerde “Odayı bekler gibi kriz bekliyoruz” diye kayda geçilmiş...

Akademik unvanlı adam, belli ki, konuşurken, Samuel Becket'in oyunundan mülhem “Godot'yu bekler gibi...” demiş; dinleyen Godot sözcüğünü daha önce hiç işitmediği için, kayda 'oda' olarak geçirivermiş...

Hoş, değil mi?

Ülkemizin en büyük medya patronu da iddianameyi benim kadar heyecan içerisinde okuyor mudur acaba? Hiç değilse kendisini ilgilendiren bölümlerine bir göz atmasını tavsiye ederim. Çok sevdiği, dara düştüğü her dönemde maddi-manevi yardımına koştuğu, cezaevinden çıkınca “Geçmiş olsun” ziyaretinde bulunmayı ihmal etmediği Cumhuriyet yöneticilerinin kendisiyle ilgili gerçek düşünceleri orada çünkü...

'Mehmet' adlı birisi bu yılın şubat ayı başlarında İlhan Selçuk'la konuşuyor. Cumhuriyet'in her şeyi İlhan Bey muhatabına müjdeyi veriyor: “Koç müthiş ilgi gösteriyor. Koç Grubu. Onlar da şimdi anladılar Hanya'yı Konya'yı, Cumhuriyet'in ne olduğunu...” İktidarı yaylım ateşine tutuyor. Mehmet de onunla aynı görüşte ve “Bu herifleri berhava etmek lâzım; ama bir iç savaştan başka bir şey de temizlemeyecek işi” karamsarlığında. İlhan Bey'in aklında ise 'iç savaş' seçeneğinden başka bir seçenek var.

“Eğer ortalık karışırsa hem ekonomik hem siyasi olarak, belki asker gelirse bir şey olabilir” diyor İlhan Bey. Kendisiyle eş statüde olmalı ki muhatabı olan Mehmet, “Asker gelebilir mi artık İlhan?” diye soruyor. İlhan Bey'in cevabı şu: “E, mecbur olacaklar...”

Aydın Bey'in ve İlhan Selçuk çizgisine önem veren diğer medya patronlarının isimleri konuşmanın sonunda geçiyor. İlhan Selçuk'un Türk medyası değerlendirmesi şu: “Tarikat ve cemaatler medyayı da ele geçirdiler. Aptal Aydın Doğan'la aptal Turgay Ciner ve aptal Mehmet Emin Karamehmet birbirleri ile uğraşırken adamlar aldılar ele...”

Diğer iki medya patronu da, tıpkı Aydın Doğan gibi, Cumhuriyet'i ayakta tutmak için ellerinden geleni yapan insanlar. Turgay Ciner'in galiba ortaklığı da var Cumhuriyet'te. Ben ise İlhan Selçuk'un kendilerine yakıştırdığı sıfatı yüzüm kızarmadan tekrarlayamıyorum.

Sırf Aydın Doğan ve diğer medya patronları ara sıra muhatap oldukları ve önünde ceketlerini ilikledikleri kişinin kendileri hakkındaki gerçek düşüncelerini öğrensin diye aktardığım telefon konuşmasının esas önemli bölümü bundan sonrası...

Mehmet de Mehmet'miş ha! “Var mı bir ümit?” sorusunu sorup ilginç bir ayrıntıyla bizleri yüzleştiriyor. İlhan Selçuk'tan aldığı cevaba bakın: “Şöyle olacak galiba: Anayasa Mahkemesi (..) AKP hakkında partinin kapatılması kararını verirse, o zaman ortalık büsbütün birbirine karışır; Anayasa Mahkemesi'nin yetkisi var.”

Olayın dikkat çekici yönü şu: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya Ak Parti'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne ne zaman başvurdu? 17 Mart 2008 pazartesi günü... Peki İlhan ve Mehmet Beyler arasında geçen radara takılmış konuşmanın tarihi ne? Şubat ayı başları; hadi daha açık yazayım: 8 Şubat 2008. İlhan Selçuk'un “Ortalığı büsbütün karıştırır” dediği hamle bu beklentiden yalnızca beş hafta sonra yapılmış oldu.

O günlerde İlhan Selçuk'un bütün dikkati kapatma davası ile patlayacak ekonomik ve siyasi krizin ardından doğacak 'umut' üzerinde yoğunlaşmışa benziyor. Çünkü Mehmet ile yaptığı görüşmeden bir gün önce (7 Şubat 2008) de 'İ. Y.' rumuzlu Cumhuriyet yöneticisiyle konuşurken de aynı umudu tekrarlıyor: “Eğer kapatma davası açılırsa, bir de üstüne ekonomik kriz gelirse, Türkiye biraz karışırsa, belki bir umut doğabilir.”

İlhan Bey'in o gün önemli bir başka görüşme daha yapacağını aynı telefon konuşmasından öğreniyoruz: Saat 16.00'da, Nakkaştepe'de, Koç'la...

Herhalde sizler de Koç Holding'in Nakkaştepe'deki merkezinde İlhan Selçuk'un nasıl karşılandığını, orada neler konuşulduğunu benim kadar merak edersiniz. Ertesi gün 'İ. Y.' rumuzlu Cumhuriyet yöneticisine güzel bir özet vermiş İlhan Bey. Toplantıda başkaları da varmış. Rahmi Koç “Sınır aşıldı mı, geriye dönüş artık olanaksız mı?” sorusunu yöneltmiş. İlhan Selçuk önce dinlemiş, sonra da kendi tezini anlatmış...

“Rahmi'nin oğlu o, değil mi?” diye sormasından belli, o günkü toplantıda ailenin en küçüğü Ömer Koç'u gözü tutmuş İlhan Selçuk'un...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.