İbrahim DANACILAR
İçimde ki Kavgam!
- İnsan aklındakilerle gündüzleri, yüreğindekiyle geceleri uğraşıyormuş ya, bizimkisine o hesap işte… Hadi bu gece şu günlerde yüreğimizdekiler ile uğraşalım biraz ne dersiniz?
Din, Siyaset, Sosyal yaşam ve Dostluk, Vefa konuları ile dolu değil mi yüreğimiz? Hangisinden başlasak acaba? Bu konuların derinliğine girince, an-i bir ağırlık geliyor omuzlarımıza sanki.. Dünya hayatından sıkılıyor, ancak ahiret hayatı için hazırlığı hakkı ile yapmadığının üzüntüsü çöküyor üstüne değil mi?
Bu durumun adına ‘’Ahir zaman’’ diyorlar kardeş…
Dinin itibarının azaldığı şahsi rantlara tema olarak kullanıldığı, Siyaseti millete hizmete araç olarak değil, şahsi amaç olarak kullanıldığı, Sosyal yaşamın bilakis gösteriş hedefli şekillendiği, Gerçek dostlukların ve kardeşliklerin ise, şahsi çıkar doğrultusunda yapılandırıldığı bir zaman…
Gel de bu zamanda din’den, temiz ve dış güçlere bağımlı olmayan siyasetten, doğru sosyal yaşamdan, ve samimi menfaatsiz dostluk, vefa ve kardeşlikten bahset, anlat, veya yaşa yaşayabilirsen bakalım…
Dünya hayatının bu dönemdeki acımasız çarpıklığından ve anlaşılamamaktan dolayı sıkılan, ayrıca bahsetmiş olduğum bu unsurlardan yorulanlara ithafen diyorum ki; Yolunuz ne kadar doğruysa, yükünüz de o kadar ağır olacak bilesiniz!...
Bazen anılarınızı canlandırmak için gidersin hatıra dolu mekânlara, Bugünler tat vermediğinden aslında gidersin dünlere biliyor musunuz? ah... ah... ah...
Hadi anılara gidelim geçmişin tozlu raflarında kaybolmaya mahkum edilmiş, şu günlerde bizlere unutturulmuş veya nefsi arzularımız gereği unuttuğumuz manevi değerlerimize gidelim… Bu günlerdeki kasırgalara aldırmadan ama…
Eskilerdeki ve aslında şimdide olması gerektiği Din, Siyaset Sosyal yaşam, Dostluk ve Vefa anlayışını başlıkları ile açalım biraz… Hadi bakalım...
DİN
Zaman zaman inanç sözcüğünün yerine kullanıldığı gibi, bazen de inanç sözcüğü din sözcüğünün yerinde kullanılır. Din tarihine bakıldığında, birçok farklı kültür, topluluk ve bireyde din kavramının farklı biçimlere sahip olduğu görülür. Arapça kökenli bir sözcük olan din sözcüğü, köken itibariyle "yol, hüküm, mükafat" gibi anlamlara sahiptir. Din tüm inanlar için, yaşamımızın gerçek amacıdır. Bilhassa ‘’Allah c.c. Katında tek hak din islamdır!’’
Bizler dini anlayışımızı bu şekilde ifade edebiliriz. İslam ırkların ve kişilerin hiçbir üstünlüğünü takva dışında kabul etmez. İslam insanlar arasında ekonomik, fikri ve ilmi yardımlaşmanın bilakis gerçek merkezidir.
İslam kâfirlere boyun eğmemeyi, güçleri ne olursa olsun Rabbine tevekkül ruhaniyetini besleyici, 70 yaşındaki bir büyüğün kontantineye gelip fetih etme aşkını benimsetici, 20 yaşındaki bir gencin karşısındaki tüm engellere karşı mücadele ederek, tevvekkül ruhaniyetine sahip olmuş, fetih anlayışını benliğinde ve tüm düşmanlarına hissettirebilen bir din olmakla beraber, birçok güç elindeyken fetihlere mashar olmuş biri olsanda, bir mezar kazdırıp oraya girip ben hiçim şuurunda benimseyen bir dindir.
Günümüzde bu fetih ve yardımlaşma şuurunun bilakis yok eldildiğini bazı istisnalar dışında çokça görmek mümkün. Bizdeki anlayış nasıl peki? Bu ilmim ile para nasıl kazanabilirim? Nasıl statümü yükseltebilirim? Siyaset içerisinde nasıl saygınlık kazanabilirim? Oldu ne yazık ki! Elbette din adamı veya Müslüman bir mühmin zengin olsun statüsü büyük olsun. Olsun ama, şüpheli ve topluma zarar getirecek donelerden elde ettiği rantlar ile olmasın!. Uzağı hiç gitmeyin, İmam-ı Gazali’den başlayın İmamı Rabbani, İmam-ı Kuşeyri ve İmam-ı Birgivi, Hayatlarına bakmanız yeterli olacaktır. Zengin bir Müslüman örneği ise, kuşkusuz İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin hayatına nasıl para kazandığı ve nasıl harcadığına bakmamız bilakis bizlere önemli örnektir aslında… Takdir sizin…
SİYASET
Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman'a benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar... Siyaset ile ilgilenmeyen insanlar bilakis bu saman gibidirler. Suyun akışında kaybolurlar… Siyaset ile hepimiz yakinen ilgilenmek zorundayız. Siyaset illa bir partiye girip orada faaliyet göstermek değildir. Siyaset çok alanda ve bir çok çatı altında yapılabilir ki, sizlerde yollarını bulmalısınız! ‘’Az aşım ağırısız başım’’ ‘’Müslüman veya mürid siyaset ile uğraşmaz’’ sözlerinin merkezini denetleyin… Emperyalizm ve siyonizm’in istediği bu anlayış içerisinde sürüklenmenizdir belki de…
İşte bu anlayışı empoze edenlerin gerçek isteği ecdadımız’ın bizlere en önemli mirası olan, ‘’siyasi anlayışlarını’’ birde geçim sıkıntısını çeşitli sinsi ekonomik politikalar ile ülkemize enjekte ederek, bizlerin bu müstesna mirası unutmamızı sağlamaktır. Açık gözlü olmayız!. Siyaset doğru konuşmak kadar aslında doğru davranmaktır da… Maalesef bizdeki siyasilerin bir çoğu siyasite aman millet vekili olayım bir statü kazanıp ekonomik gücümü arttırayım, Sonra kazandığım statümü ve servetimi koruyayım olmuştur. Ne yazık ki… Bunları söylüyorum ki, farazi değildir. Bilakis şahid olduğum bir çok unsur hayatımda mevcuttur.
Ancak günümüzde bazı siyasilerimiz ağızlarında doğru ve önemli sözleri konuşurken, yaptıkların ile, emperyalizme Ortadoğu da ve bölgemizde hizmet ettikleri aşikar hale gelmiştir. İnsan üzülmüyor değil, biliyormusunuz? Ecdat kanla alınan bu topraklar kanla verilir ancak derken, günümüzde ABD.li Rackfeller Ortadoğu ya sözde demokrasi getirerek kanla toprakları almaktadırlar. Biz ise meydanlarda müthiş hitap sanatımızı sergilerken, adamlar büyük Ortadoğu yu nerdeyse kurmak üzereler… akıllarımıza şu soru geliyor; ‘’Yıllarca bu adamlar kemalistlik, koministlik ve laiklik sopası ile, bölgede yaptıramadıklarını şimdi ise, muhafazakarlık ile, müthiş bir şekilde yaptırıyorlar mı?’’ At gözlüklerimizi çıkartıp niye kalp gözümüzle meseleyi sorgulayarak bakmıyoruz ki? Takdir sizin…
SOSYAL YAŞAM
Sosyal yaşamımızda gerçek bir değişmeyi samimi bir şekilde istiyorsak, bunu ancak mânevî bünyedeki bir değişim ile gerçekleştirebiliriz… Bunun yolun kalbinizde açıktır!..
Unutmayınız; Sizlerde ki, güzel özelliklerin tümünün kaynağı Allah’tır. İnsan Allah’a aşkla bağlıysa, O’nun sıfatları insanın adeta üzerinde tecelli eder...
Geçmişteki sosyal yaşam öncelikle ile din kardeşler arasında samimi bir paylaşım ve yardımlaşma ile devam eder. Sağlam bir itikat ile yaşam, dini statünün huzuru ile taçlandırılırdı…
Şimdilerde ise, huzuru ve maneviyatı insanlar çeşitli geçici malayani boş hevesler içerisnde arar ve bu doğrultuda geçmişi sorgulamadan ilahi geleceği düşünmeden yaşar oldu ne yazıkki... İşin en komik ve acı tarafı ise bizim itakat dolu değimiz abeğlerimiz iktidar ve paranın gücü ile ciddi ölçüde değişime uğradı vede bizleride, kendi içlerinde ötekileştirmeyi başardılar.. Önceki dönemlerde zaten ötekiydik, şimdi ise içimizde’de ötekileştik… Bunu kim istemiş olabilir sizce? Takdir sizin…
DOSTLUK, VEFA
Aslında ''Vefa bir semt adı kaldı bizde’’ Adlı yazımda bu konuyu ciddi ölçüde ele almıştım. Üstü kapalı geçersek bu başlık hayatımızın tüm alanlarını yakinen ilgilendirmektedir.
Günümüzde alıp başınızı gidebileceğiniz, sığınabileceğiniz bir yer, bir köy, bir mekan yok aslında yüreğinizin sığınağından başka… Oraya da sığdıra bilirmisiniz bedeninizi bilmem ama ben sığdıramadım çünkü... İnsan dostluklar ile büyür, gelişir ve yaşar. Bu durum adeta bir fidanın ağaç olması için suya ne kadar muhtaç ise, dostluk ve vefa’da insan gelişimi için bir o kadar önemlidir.
Ecdadımız bu başlığa çok önem verdiler. Kendilerinden, özel yaşamlarından bolca tavizler verdiler çokça haksızlığa uğradılar… Tarihe bakınca demek ki, bu işlerin kuralı bu mudur diyorsun kendine?
Benden bir tecrübe ve örnek ile devam edelim…
Öncelikle kendimden özür dilerim..! Pişman edildim, kendini ve haddini yüzsüzlüğünü içselleştirmiş zavallı ve aciz insan demeğe dilimin varmadığı, kişi ve kişiler tarafından…
Tecrübe insanın yediği kazıkların toplamı değilmidir sizce?
Ben bir ömür tüketmek, değer vermek, sevmek, endişelenmek, adı her ne ise; vermek, vermek, vermek hep verdim! Sevgimi, maneviyatımı ve maddiyatımı onların yanıma geldikleri ilk hallerini yargılamadan şefkat ile, hesapsızca çevremdekiler ile paylaştım.
Ciddi ölçüde karşılık beklemedim, Menfaat gözetmeden biz sadece verdik... Kendimce onları farklı bir dünya ile tanıştırıp, bir ideolojinin zerafeti ve estetiğini onlara empoze ettik. Şimdilerde bir ortama girdiklerinde konuşacak doneleri, yazacak kalemleri ve saygınlık elde edecekleri duruşları oldu. Onlar ise yüzümüze başka, arkamızdan başka yüz oldular… Şimdi bunun adı aptallık mı olmalı? Kullanılmışlık mı olmalı? Aldatılmışlık mı olmalı? İhanet mi olmalı? Yada saflık mı olmalı? Gözü körmüşlük mü olmalı? Ne olmalı ne..? anlayan varsa izah edebilecek bir baba yiğit, yada bir ana yiğit varsa gelsin!..
Şimdi benden nacizane size bir tavsiyesi, İster tutun ister tutmayın, ister inanın ister inanmayın, isterseniz beni kınayın ama önce karşınızdakini zamanla değil gönül gözü ile tahlil edin… Siz siz olun her gördüğünüz her sevdiğiniz, her değer verdiğiniz, kıyamadığınız, insan her kim olursa olsun ama, olması gerekenden fazla değer vermeyin!..
Olması gerekenden fazla olmasın, verdiğiniz vereceğiniz her ne ise… Bir adım ötesi haramdır!. Atarsanız o adımı, yürek yangınımı dersiniz, cehennem azabımı çekersiniz varın ötesini düşünün!. Şimdi ne düzende, ne mekanda, ne dünyada arayın vefa’yı ve dostluğu kişilikte arayın, kişilik de! Çünkü; Eğer maya bozukluğu yürekte değil kişilikte ise, sevginizin ipliği ibrişimden olsa o yara dikiş tutmuyor bilesiniz... Takdir sizin…
İşte sevgili okuyucularım; Yüreğimde ki, Din, Siyaset, Sosyal yaşam, Dostluk ve Vefa konuları ile ilgili kavgamı sizle paylaştım kusurumuz varsa af ola…
Ves Selam…
İbrahim DANACILAR
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.