Hz. Ebubekir de Hz. Hatice de Sonradan Müslüman Olmuşlardır


Sevgili Dostlar,


Bir düşünelim…


Tam 1415 yıl önce, takvimler 610 yılını gösteriyordu. Mekke'nin derin sessizliği, Hira Mağarası'ndan yükselen ilahi bir sesle bozuldu: "Oku!" Alak Suresi’nin ilk beş ayeti, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) kalbine indirildi. O an, insanlık tarihinde yeni bir çağın kapıları aralandı. Ama o anda dünyada bir tek Müslüman bile yoktu.


Cahiliye devrinin karanlığı zirvedeydi. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, kadınlar mal gibi alınıp satılıyor, şarap su gibi tüketiliyordu


Ama şimdi bir kıyas yapalım… Bugün dünyada 2 milyardan fazla Müslüman var. Ancak ne acıdır ki, modern çağın içinde hâlâ cehalet, zulüm ve adaletsizlik hüküm sürüyor. Tıpkı o günler gibi değil mi? Kur'an-ı Kerim indirildiğinde onu kabul eden kimse yoktu, ama mesajı bir kişiden milyarlara ulaştı. Peki, bugün iki milyar Müslüman, altı milyar insana neden ulaşamıyor?


Müslümanlar olarak, Kur'an-ı Kerim’i elimize alıp, yeniden kapağını açmaya ihtiyacımız var, özellikle bu kutsal ay Ramazan’a yaklaşırken…

İlk iman edenler, bu çağrıyı farklı yaşlarda ve hayatlarının farklı dönemlerinde kabul ettiler. Hz. Hatice, 55 yaşında bu kutlu davete kalbini açtı. Hz. Ali, henüz 10 yaşında bir çocukken bu ışığı yüreğinde hissetti. Hz. Ebubekir ise 38 yaşında, hakikatin peşinden giderek İslam’ın nuruyla tanıştı. Onlar sonradan iman ettiler, birer "convert, revert" oldular. Ama bu Allah kelamını milyarlara ulaştırdılar.


O günlerden bugüne, Kur'an’ın mesajı hep aynı kaldı: Adaletin, merhametin, barışın ve hakikatin rehberi… Zaman değişse de, coğrafyalar farklılaşsa da, bu ilahi kitabın sunduğu yol gösterici ışık, tüm insanlık için bir umut ve kurtuluş kaynağı olmaya devam ediyor. Ama neden insanlık bundan nasibini alamıyor? İşte, iki milyar insan Müslüman’ın kendisine sorması gereken en önemli soru bu, değil mi?

Evet, kendimize sormalıyız: "Madem Müslümanız, bu mesajı gerçekten anladık mı? Anlatabildik mi?" Dünyada 6 milyar insan Müslüman değil. Biz bu 6 milyar insanın kaç tanesinin kapısını çaldık? Onlara Allah kelamını anlattık mı? Çoğu zaman bu ilahi ışığı paylaşmaktan, insanların kalbine dokunmaktan çekiniyoruz. Yada etrafımızdaki diğer Müslümanları daha Müslüman yapmaya çalışıyoruz, sanki bu mesaj sadece bize gelmiş gibi. Onu alıp bir kabin içinde hapsedip, duvarlarımıza asıyor, kapağını bile açmıyoruz. Oysa, Kur'an bize defalarca sesleniyor: "Ey insanlar!" Tam 20 kez… Allah, "Ey Ahmet, ey Jennifer, ey Mehmet" demiyor; "Ey insanlar!" diyerek tüm insanlığa hitap ediyor. Bu mesaj, ırkı, dili, milleti aşan evrensel bir çağrıdır. Her bir kalbe ulaşması için gönderilmiş bir rahmettir.

Ve Kur'an'da tam 90 kez "Ey iman edenler!" diye sesleniyor. Allah, iman edenleri doğrudan muhatap alıyor, onlara yol gösteriyor. Şimdi düşünelim: Dostumuzdan gelen bir mesaja bile kayıtsız kalamazken, akşama kadar WhatsApp ‘ta, insanlardan gelen mesajlarla meşgul olurken, Rabbimizin bize gönderdiği bu ilahi mesajları okumaktan, öğrenmekten bile aciz kalıyoruz.

Bir Müslümanın en büyük vazifesi yalnızca ibadet etmek değildir; aynı zamanda tebliğ ve irşad da onun sorumluluğudur. Allah’ın emirlerini insanlara ulaştırmak, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğretilerini paylaşmak, her birimizin omuzlarında taşıdığı kutsal bir görevdir. Kur'an-ı Kerim’de bu açıkça belirtilir:

Bir kuş, tek kanadıyla uçamaz. Biz de yalnızca ibadet ederek tam bir Müslüman olamayız. Hele Kur'an’ı sarıp sarmalayarak duvara asmakla, hiç olamayız. İmanımızın bir kanadı ibadet, diğer kanadı ise tebliğ ve irşattır. Bu iki kanatla yükseliriz, bu iki kanatla Allah’a daha da yaklaşırız.


Gelin, Kur'an’ı sadece okuyarak değil, anlayarak ve yaşayarak kalplerimize nakşedelim. Onun nurunu çevremizle paylaşalım, öğrendiklerimizi başkalarına da öğreterek, cennet kuşları gibi bu dünyadan göçelim. Ne güzel söylemiş Mehmet Akif Ersoy: "İnmemiştir hele Kur'an bunun hakkı ile bilin, ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için..."

Unutmayın, sizin bir sözünüze, bir davetinize ihtiyacı olan milyarlarca insan var. Belki de bir kelimeniz, birinin kalbinde hiç sönmeyecek, sonsuz bir ışık yakacak. Ve kim bilir, belki de o ışık, sizin ahiret nurunuz olacak.

Haydi, hem kendi dünyamızı hem de başkalarının hayatlarını aydınlatmak için bir adım atalım. Bu kutlu mesajı paylaşarak, yalnızca bu dünyada değil, ahirette de cennet gibi bir hayatı birlikte yaşayalım. Çünkü bu ilahi mesaj sadece bize değil, tüm insanlığa ait ortak bir mirastır—sevginin, merhametin ve hakikatin evrensel çağrısıdır.

Gelin, bu Ramazan ayını bir fırsata çevirip bu ilahi mesajları daha derinlemesine öğrenelim, kalplerimize nakşedelim. Çünkü Kur'an sadece okunmak için değil, anlamak ve yaşamak için indirilmiştir.


Daha güzel bir dünya ve sonsuz bir ahiret için gelin, bu yüce kitabı önce güzelce okuyalım, anlayalım. Peygamber Efendimiz’in bu kutsal kelimeleri Hz. Ebubekir’e, Hz. Ali’ye, Hz. Hatice’ye ulaştırdığı gibi biz de çevremize taşıyalım. Bu ilahi mesajları hayatında hiç Kur'an görmemiş, onu hiç duymamış olan Isabella'ya, George’a, Jennifer’a, Christen’e anlatalım, gösterelim ve ulaştıralım.


Unutmayın, bir kalbe dokunan her söz, bir gönülde yankılanan her hakikat, hem bu dünyada hem de ebedi hayatta ışık olacaktır.


Sağlıcakla,


Yavuz ORTA
11 Subat 2025 Dallas

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.