Kemal BOZKURT
Hikmetinden Sual Olunmaz
Muhsin Yazıcıoğlu’nun elim bir helikopter kazasıyla aramızdan ayrılmasından sonra herkes eteğindeki taşları döktü. Sitemiz yazarlarından Cezmi Koç, ki yazısı birçok site tarafından alıntılandı, ve BBP Kurucusu R. Ercan Bitikçioğlu’da bir hafta bu konuyu derinine incelediler.
Başbakan Erdoğan’da kaza için soruşturma araştırılması emrini verdi. Yani hemen herkes bu kazanın normal olmadığını ve dolayısıyla Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir suikaste kurban gittiğini beyan etti.
Bana kalırsa gözlerden kaçan iki önemli husus var. Birincisi helikopter düştüğünde merhum İHA Muhabiri İsmail Güneş’in telefonda da aktardığı gibi; şiddetli çarpma neticesinde kendisi dışındaki 5 kişi de vefat etmişti (kendi ifadesiyle biri de can çekişiyordu).
Dolayısıyla kaza yerine saatler ve günler sonra ulaşılmasının asıl kurbanının Yazıcıoğlu değil İsmail Güneş olduğu artık aşikar. Yani eğer ekipler veya köylüler zamanında kaza yerine gidebilseydiler; belki de İsmail Güneş kurtarılabilecekti.
Demek istediğim bu kazadan millet ve devlet olarak çıkaracağımız en büyük ders; bu tür afetlere ve de kazalara hazırlıklı olmamızdır. Daha önce de beyan etmiştim; Allah muhafaza büyük deprem olursa; halimiz ne olur?. Buradan Başbakan Erdoğan’a bir öneride bulunmak istiyorum. İçişleri bakanlığından hariç ya bir afet bakanlığı kursun ya da özerk bir afet başkanlığı oluştursun. Böylece kıymetli vatan evlatları boşyere kaybedilmemiş olur.
İkinci hususa gelince; Prof. Dr. M. Es’ad Cosan Hocaefendi de merhum Yazıcıoğlu gibi elim ve de müphem bir trafik kazasında hem de kilometrelerce uzakta, gurbette, Avusturalya’da hakka yürümüştü. Hocaefendinin naaşı da günler sonra Türkiye’ye getirildi.
Bu iki ölümdeki benzerlikler aslında çok manidar. Es’ad Coşan Hocaefendi sıradan bir cemaat lideri değildi. Özellikle son yıllarda evrensel boyutta hizmetleri vardı. Neredeyse tüm dünyada kendisini sevenler bulunuyordu. Dolayısıyla eğer Türkiyede vefat etmiş olsaydı muhtemelen ertesi gün defnedilecek ve yurtdışındaki uzak yerlerde yaşayan sevenleri kendisinin cenazesine iştirak edemeyecekti. Gecikme olunca hem başta Avusturalya, ABD, Kanada olmak üzere dünyanın her bir ucundan birçok seveni cenazeye iştirak ederek o mahşeri kalabalığı oluşturdular; hem de arkasında daha defin olmadan yüzbinlerce hatimler, salavatlar getirdiler.
Aynı durum merhum Yazıcıoğlu içinde geçerli. Üç gün sonra bulunması, hem cenazeye yurtiçi ve yurtdışından gelenlerin adedini çoğalttı, hem de dualar arşa ulaştı.
Her iki merhum suikaste kurban gitmiş olsalarda, veya normal yoldan ölmüş olsalar bile; definlerinin gecikmesindedir asıl ibret. Yani hikmet burada. Ve de rabbımızın hikmetinden sual olunmaz.
Allah her ikisine de rahmetler eylesin. Bizleri de sevgili Peygamberimizle birlikte her ikisisiyle ahirette buluştursun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.