Meltem KAVAK
Hiç Diş Fırçanızı Ödünç Olarak Verdiniz Mi?
Kendi kendine hayıflanıyordu
Annesinin mutfakta kendi kendine konuştuğunu gören Tuğba, duydukları karşısında şaşkınlığını annesinin konuşmalarından sonra gizleyemedi.
“Hayallerini istediler verdim..
Sevgimi istediler onu da verdim
Sırrını ver dediler onu da verdim
Borç para istediler verdim
Yardım istediler verdim
Yemek istediler verdim
Su istediler verdim.
Peki hiç diş fırçanı ödünç verdin mi?, diye bir soru sordu kendi kendine.
O sırada Tuğba dayanamadı kıkır kıkır gülmeye başladı. “ İlahi anne nerden çıkardın bu son soruyu?” Dedi.
Yukarda ki hikâyemiz doğrultusunda hareket edelim hadi..
Elbette ki vermedin, diş fırçanı hiç kimse istemez. Hayallerinizin üstüne bağdaş kurup yalancı hayatlara yelken açan kimselere özeldir bu satırlarım. Her birimizin hayalleriyle mutluluk nidaları atan insanlar vardır hayatımızda. Vampir gibi gece oldu mu gelirler yanınıza. Karanlıkta yaşarlar, aydınlıktan kaçarlar. Zor zamanın da yanınızdan biranda yok olurlar.
Bazı insanlar vardır, ararsınız hal hatır sormak misali “aramak” diyorum vakit telefonlarda daha kısa geçtiği için aramakta kalalım istiyorum. Nasılsın demeden anlatırlar dertlerini sana ne zaman kalır ne mekân, kalmamıştır şevkin, sonra da yine lafın gelişi icabı sana sorarlar. Nasılsın diye, ben iyiyim der geçersin. Yok mu etrafınızda böyleleri..
Dinlemeden yaşar mı bir insan?
Bu durumda kul hakkına girmez mi ki!
Dost dediği sırdaşına nasılsın diye sormadan derdini anlatmak, sonra derdi ile onu üzmek vefaya girer mi ki!
Sevgi mi verdim diyor, oysa sevgi zorla mı verilir ki!
Kelimeleri bile tüketmedik mi?
İstemeyi bilmek neyi nasıl isteyeceğini bilen insan olmak bizim gayemiz. Her şey istenmez ki!
Kültürümüzü kaybettik, insanlar yüzsüzleşti, nankör kelimesi kedilerden alınıp insan karakterine yüklendi.
Neden kediye nankör derler ki!
Oysa vefasız olan eti kemiği olan insan da değil mi ki!
Uzaklaştık bir bir sevdiğimizi sandığımız insanlardan.
Ne vefasız çıktınız.
Ne acımasız insanmışsınız, diye hayıflanmalarımız artmadı mı ki!
Biz olması gerekeni yapmadık mı?
Kapı çaldığı vakit hoş geldin, demez mi insan?
Hangi ara kültürümüzü yok ettik.
Hangi ara birbirimizi tükettik…
Hayatta ikisinin ortasını bulamadık. Hayallerimizi, geleceğimizi bedavadan beleşçilere önüne serdik. Sonrada arkalarından ölene kadar söylendik. Kendi hayatımızı akvaryumda yaşayan balıkların hayatı gibi gördük. Bulunduğumuz ortamdan başka hayat olmayacağına inandırıldık. Onun için hep sustuk. Adına da sabır dedik. Sabrı Rahmandan gelen lütuflar olarak algılayamadık. Kulun kula yaptığı zulmü kendimize vefa gördük.
Kendine bile günah işlediğini görmeden yaşamak sonra da ayna karşısında kendini hayıflanırken görmekti bizimkisi.
İstemeyi bilmek, her şeyin istenmeyeceğini karşı tarafa bildirmek ile başlamalıydı tüm konuşmalar. Biz işte en başta hata yaptık.
Sınırlarımızı koruyamadık, aslında bizde onlara oyun oynadık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.