Meltem KAVAK
Her Şerde Bir Hayır Vardır
İnsan, hayatı boyunca her mevsimi tadar. Sıcak bir havada sakin bir ortamda gezerken, birden kendini karlı, fırtınalı bir tepede dolaşırken bulabilir. Hayatın farklı tatlarıdır bunlar, her şeye Rabbinden gelen bir lütuf gözüyle bakan insanlar daha huzurludur kendi ortamında ve aynı zamanda farklı bir huzur verirler etraflarına.
Çevremizdeki insanları da bu şekilde değerlendirmiş olsak. Hayattan tat almamız daha bir kolaylaşır. Bazı insanlar Rabbimizin bize sunduğu lütuf mu acaba diye düşünürsek eğer bu bakış açısıyla yola çıkarsak çok farklı sonuçlarla kendimizi rahatlatabiliriz. Aşağıda anlatacağım hikâye yukarda anlatmak istediklerimi doğruladığını göreceksiniz.
Sinan, Karadenizli bir köy çocuğudur. Memleketi sınırlarındaki Meslek Yüksek Okulunun Makine Bölümünü birincilikle bitirmiştir. Gururludur bir kez daha ailesinin yüzünü ak çıkarmıştır. Sıradaki hedefi yarım olan bölümünü dört yıllığa çıkartıp mühendis olmaktır. Dikey geçiş sınavıyla bu hayalini gerçekleştirmek için adım atar ve kazanır.
Hayatında ilk kez 700 küsür kilometrelik bir yola çıkmıştır. Gerek maddi, gerek manevi biraz hüzünlü aynı zamanda da farklı bir heyecanın içindedir. Diplomasını, belgelerini güzel bir dosyada muhafaza eder sorunsuz bir şekilde getirir.
O artık mühendis olma yolunca adımlarını atmıştır. Babasıyla birlikte gelmiştir daha önce hiç geleceğini tahmin etmediği gurbet ele.
Fakülte Sekreteri ufak bir hoş geldiniz sohbetiyle söze devam eder. Diplomaları alayım der, öğrenci işlerine diploma gitmeden bizzat fakülte sekreteri tarafından diploma ele alınır.
Fakülte sekreteri sinsi bir gülüş yapar eline aldığı diplomaya bakıp.
- Pehh zor işin, söyleyeyim. Burada okuyan öğrenciler 4 seneyi 4 yılda bitiremiyor birde sen Meslek Yüksek Okulundan geldin. Ne gösterdiler ki sana başarasın. Çok çalışman lazım hem de çok, demiştir.
Sinan’ın gözü diplomasına takılmıştı. Gelene kadar aman kırıştı aman yırtılacak gibi evhama kapılmıştı. Şimdi ise Fakülte Sekreteri’nin elinde kırış kırış yapılmıştı. Yetmemiş birde onca hakaret etmişti.
Tabiri caizse sen iyi olsan dört yıllığı o zaman kazanırdın demiş. Sinan’ı babasının karşısında küçük düşürmüştü.
Ne hayallerle gelmişti buralara hiç böyle düşünmemişti. Aklından babasının peşine takılıp gitmek bile geçmişti. Ama son düşündüğünü yapmadı. Göğsünü gere gere okula devam etti. Dersler başlamış, arkadaşlarına iyi kötü alışmıştı. Öyle ki ilk başta herkes fakülte sekreterinden farklı sayılmazdı. Ne zaman sınavlar başladı o zaman işler değişmişti.
Sinan bu olumsuz bakış açısından kendini kurtarmalıydı. Çalışkandı ve daha güzel çalıştı. Üzerinde ki aptalca ön yargıyı, bırakın bölüm adına okul çapında kaldırmıştı. Sinan Bölüm Birinciliği ile yetinmeyip Okul Birincisi olmuştu. Ve son giderken Fakülte Sekreterini ziyaret etti.
- Sayenizde oldu her şey, siz bana o ilk gün konuşma yapmasaydınız belki ben bugün buralara gelemeyecek. Köyüme eli boş gidecektim. İyi ki bana o gün bu şekilde konuştunuz ve ben bugün okul birincisi olarak mezun oldum, dedi.
Yukardaki hikâye gerçek yaşanmış bir hikâyedir. Sadece isim değiştirilmiştir.
Hayatımıza çıkan olumsuz davranışları Sinan gibi karşılamaktır asıl olan. O zaman kendimiz için savaşalım vesselam.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.