Ahmet GÜRBÜZ
Hayattan keyif alamıyorum
İntihar etmeyi hiç düşündünüz mü? Ya da intihar etmeyi düşünen birini ikna edip hayata tutunmasını sağladınız mı?
Ben hiç düşünmedim şahsen. Ama intihara kalkışan veya intihar etmeyi kafasına koymuş birkaç kişinin hayatta kalmasına vesile oldum geçmişte.
Öyle sorunsuz, bir eli yağda bir eli balda, mus mutlu bir geçmişten gelen birisi değilim. Benim de intihar eden ya da düşünen her insan gibi yolun sonu denen, köprüden önceki son çıkışı kaçırdığım zamanlar olmuştur. Ancak ben; erken yaşta sorumluluk almanın, ufak tefek sorunlarla boğuşarak büyümenin, insanı büyük sorunlara karşı dirençli yaptığı, kişiliğini bulmasına, karakterinin oturmasına, ruhen, bedenen, ahlaken daha sağlıklı yaşamasına katkı sağladığı kanaati taşıyanlardanım. Geçmiş yaşamım, buna bağlı olarak hayat felsefemde böyledir.
Yazılarımda Kur’an meali olarak sürekli müracaat ettiğim ‘Feyz ül Furkan’ın müellifi Prof. Dr. Hasan Tahsin Feyizli hocam, karşılaştığı çocuklara; “büyüyünce ne olacaksın” diye sorduğunda, ideal meslekleri sıralayanlara aferin demez, bilakis ‘iyi Müslüman’ olmayı tembihler. “İyi Müslüman olmak; iyi insan olmanın, iyi bilim adamı olmanın, iyi sanayici, iyi tüccar, iyi aile reisi olmanın ilk şartıdır”, der.
Biz çocuklarımıza önce iyiyi, evrensel doğruyu, değişmez Hakk’ı, fıtratı öğretmeliyiz. En büyük yanılgımız başarıyı salt akademik başarıya indirgemiş olmamız. Çocuklarımızı pandemik bir hayata mahkum ediyoruz, bulundukları hijyenik küvezden çıksınlar istemiyoruz. Sosyalleşmeyi, yardımlaşmayı, paylaşmayı öğretemiyoruz. Sevgi ve saygıyı sadece anne babasına göstersin yeter diyoruz.
Geçen hafta Bursa’da hayatının baharında pırıl pırıl asistan bir doktor intihar etti. Arkasında bıraktığı mektuba bakılınca hiçte öyle psikolojik ya da başka türlü sorunları olan birine benzemiyor. Her ne kadar öküzün altında buzağı aramaya teşni bazı kanallar mobbinge bağlamaya çalışsalar da, mektupta; “Tek söz etmeden de gidebilirdim ama ölümümün arkasından cinayet gibi şeyler düşünülmesin veya kimseden kuşkulanılmasın diye açıklama yazmaya karar verdim” diyerek bu hazin olaydan siyaset üretmeye yeltenenlere birde ahlak dersi veriyor giderayak.
Allah insanı ahsen-i takvim üzere mükemmel bir yaratılışla yaratıp, ilim, kudret, khalk sıfatlarının tecellisi olarak, akıl, kelam ve irade ile donatıp yer yüzünün halifesi yaptı. Bunu iyi niyet ve salih amaçlar için kullanarak iyi ve faydalı ürünler çıkarabileceği gibi, su-i niyet ve kötü yollarda kullanarak faydasız, muzır fikir ve ürünler de çıkarabilir. Aldığı eğitim ve ettiği yeminle kendisini insanları kurtarmaya adayan genç doktorumuz, yurt dışından sipariş ettiği kimyasallarla kendisini uyanmayacak bir uykuya emanet etti.
Şu satırlar o mektuptan: "Hayattan keyif alamıyorum. Mutlu olmak çok anlamsız geliyor. Artık çok yoruldum. Ne elde edersem, neye sahip olursam olayım sanki hiçbir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Yani sahip olduğum şeyler bana mutluluk vermiyor.”
“O (Allah’a yönele)nler, iman eden ve Allah’ı anmakla kalpleri huzura kavuşan kimselerdir. Şunu iyi bilin ki gönüller (ancak) Allah’ı anmakla huzura kavuşur.”(Rad 13/28)
“Evrenin, doğanın nasıl çalıştığını ve neden şu an olduğu gibi olduğunu anlamaya yönelik okumalarım ve araştırmalarım en büyük keyif kaynağımdı. O konuları o kadar çok öğrendim ki amatör olarak öğrenebileceğim çok az şey kaldı. Uzun zamandır beynimi hazla dolduracak bir bilgi öğrenemedim.”
“Ben 30 yıllık hayatımda çok şey yaptım. Zaten hemen hemen her şeyi bilen adam olma hedefime kendimce ulaştım. Birçok konuda çok fazla okumalar yaptım ve kabaca her şeyi öğrendim. Daha fazla yaşayıp ne yapacağımı bilmiyorum. Artık okumalardan da keyif almaz oldum zaten.”
Snowflake (kar tanesi) fotoğrafçılığı, bütün kuşların fotoğraflarını çekip katoloğ oluşturmak, Piyano çalmak, bilim tarihi gezisi yapmak, kitap yazmak gibi idealleri yarım kalan doktor, lisans ve TUS eğitimine bakılırsa çok iyi bir akademik eğitim almış, oldukça zeki bir genç. Türkiye böyle bir değerin kaybına üzülürken buradan çıkaracağı derslerle belki gelecek kuşakları kurtarmak adına önemli adımlar atabilir.
“O, ölümü ve hayatı, amel/davranış bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı. O mutlak galip, çok bağışlayandır”(Mülk 67/2)
Eğitim sistemimizin en büyük handikapı, gençlere bir ufuk çizemiyor, ulvi bir hedef veremiyor olması. Bir kızıl elması yok maalesef. Muasır medeniyetler yalanının karın doyurmadığı da ortada artık.
Eğitimle öğretimin arasını ayıramayan, ilimle irfanın, bilgiyle kimliğin ilişkisini fark etmeyen bir sistem rorbot yapan bir beyin yerine ancak robot gibi yaşayan bireyler üretir. Sınav sistemi öğrenci ile öğretmen arasında pragmatik bir ilişkiye sebep oluyor. Başarı alınan nota endeksli.
Milli eğitimi; temel eğitimden başlayarak, eğitim felsefemizi varoluş gayemizle harmanlayarak, bütüncül bir yaklaşımla yeniden derlemeliyiz.
Eğer çocuklarımıza, yaratılış gayemizi, kulluk bilincini, bu hayatın bir demo, gerçeğinin ise ahiret olduğunu, gayemizin Allah’ın hoşnutluğu ve kalplerin ancak onu zikirle, onun için çalışmakla tatmin olacağını, elimizdeki imkânların bir imtihan vesilesi ve kazanmanın da ancak kullanım kılavuzuna uygunlukla mümkün olabileceğini erken yaşlarda öğretirsek mutluluklarını temin edebiliriz.
Sayın Cumhurbaşkanımız; "Bir hususta özeleştiri yapmak istiyorum" diyerek, "Aile, eğitim ve kültür konularında arzu ettiğimiz inkişafı sağlayamadığımızı da kabul etmemiz gerekiyor" ifadelerini kullanmıştı yakın zaman önce.
Eğitim, kültür ve aile, “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” sırrının sacayağını oluşturur. Aile olmadan eğitim, eğitim olmadan kültür, kültür olmadan millet, millet olmadan devletten söz edilemez. Beka sorununu sınırların dışında değil, önce burada aramak lazım. Millet Çanakkale’de, milli mücadelede, 15 Temmuzda üzerine düşeni yapmıştır, icap ettiğinde yine yapar. Devlette milletin mayasını korumak için üzerine düşeni yapmalıdır.
Toplumun geleceğini tehdit eden uyuşturucu, alkol, fuhuş, teknoloji bağımlılığı, toplumsal cinsiyet eşitliği, faiz gibi konularda daha radikal ve ciddi bir yaklaşımla, yeni bir paradigma oluşturarak, milletin önüne dizilmiş tuzakları teker teker temizlemelidir.
Bir de; eğitim fakülteleri, pedagoglar, araştırma merkezleri; z kuşağı diye tarif edilen, bir kalıba girmeyen, antiotoriter, bireysel, sorgulayıcı, internet üzerinden sosyalleşen, iletişim kurmakta zorlandığımız bu gençlerle ortak bir dil oluşturmak konusunda iş işten geçmeden bir şeyler yapmak lazım.
2023 vizyonu ve yeni anayasanın milleti şaha kaldıracak, devleti ebed müddet payidar kılacak, kadim değerlerle bezenmiş bir yaklaşımla ele alınması tek temennim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.