Enise ZENT
HAYATIM DİZİ!!
Gündem çok yoğun son günlerde. Danıştay, siyaysi atışmalar, Hizbullah vs. vs. Tüm bunlar olurken geleceğimizi sinsi sinsi tehdit eden, gözümüzden kaçan bir gerçekten bahsetmek istiyorum.
Bir anaokulu öğretmeni 4 ile 6 yaş ortalamasına sahip öğrencilerinden gözlem amaçlı evcilik kurmalarını istiyor. Küçük hanımlar ve küçük beyler hemen işe koyuluyorlar. Kurulan evcilikte evli bir çift mevcut. “sen karısın, sende koca” diyor küçük hanım. Başka bir küçük hanımın evcilik oyunundaki rolü ise “SEVGİLİ!”. Oyunun daha enteresan ve içler acısı kısmı da bundan sonra başlıyor. Eve gelen küçük hanım eş, kocasını ve sevgilisini yatakta basıp veryansın ediyor.
Gözlem amaçlı evciliğin senaryosuna çocuklarımızı bu hale getiren bizler vah mı edelim, eyvah mı? Tüm dizilerin senaryolarına hakim kafamızı hangi lcd ekranın camına vuralım.
Tertemiz bir sayfa olarak ellerimize Yaradan tarafından emanet edilen çocuklarımızın akıllarına gergef gergef işlediğimiz senaryolardan sadece bir tanesi yukarıda paylaştığım. Daha niceleri onların küçük akıllarında bir zehir gibi barınıyor, her akşam bizlerle ekran başında biraz daha büyüyor bilmiyoruz.
Dizilerle televizyon karşısında yitip giden ömrümüz yetmezmiş gibi daha yolun başında dünyadan habersiz yavrularımıza mafyayı, aldatmayı, aldatılmayı, tecavüzü, derin devleti öğretiyoruz. Oysa onlar temiz oyunlar oynamalı evcilikleri bir televizyon tüpünden gözlerine, akıllarına yansıyacak iğrençliklerle dolmamalı. Masum olmalı.
Bir nesil yetiştiriyoruz, soyadımızı, geleceğimizi emanet edeceğimiz bir nesil. Ne bekliyoruz bu nesilden? Bunca ilerlemiş teknolojiye rağmen eserlerinin muamması çözülemeyen Sinan’lar mı olacak bu çocuklar? Yoksa kendisine bir öküz derisi kadar yer verilmişken Rumeli Hisarı’nı inşa edip fethin önünü açan Fatihler mi? Cevabı biliyoruz değil mi? Hiç biri olmayacak. Belki yaşlandığımızda çantamızla bizi elimizden tutup bir huzur evine götürecek çocuklar yetiştiriyoruz. Dahası biz o yaşa ulaşana kadar tüm bunları akıllarına kazıdığımız çocuklarımızın neler yapabileceğini tahayyül edemiyorum.
Atalarını muhteşem yüzyıldan, aile yaşantısını yaprak dökümünden, derin devleti kurtlar vadisinden, mafyayı ezelden, aldatmayı unutulmazdan öğreniyorlar. Biz ebeveynlerden ne öğreniyor çocuklarımız. Nasıl bir rol model oluyoruz onların önünde. Televizyon karşısında adeta kendinden geçmişçesine dış dünyayla irtibatı kesen, çocuklarını ve eşini sadece reklam aralarında duyabilen bizler ne güzel rol modeliz böyle.
Göz ardı ettiğimiz kopuk aile yaşantımızın dışında, görmezden geldiğimiz bilimsel gerçeklerde var bu durumla ilgili. Londra üniversitesinde yapılan araştırmaya göre günde 2 saatten fazla ekran karşısında olan kişilerin kalp krizi riskinin arttığı, dahası 2 saatten az geçirenlere oranla %48 ölüm oranını arttırdığı tespit edilmiştir. Ayrıca son yıllarda televizyonun çocuklarda otizme yol açtığı düşünülmektedir.
Tüm bunlara rağmen bir aile olabilmek için off düğmesine basmaya imtina ettiğimiz televizyonun artık bizden çalmasına dur diyelim lütfen. Yavrularımız, taze fidanlarımızı sularken, dizi karakterlerinin yaşantılarıyla değil, kendi yaşantımızla örnek olalım. Onların tertemiz zihinlerine kendimize dair temiz anılar yükleyelim. İleride büyüdüklerinde ev ve aile dendiğinde küçük akıllarında tv karşısında geçirilen bir çocukluk değil de, oyunlar oynanan, kitaplar okunan güzel yuva manzaraları olsun. Haydi hep birlikte yapalım geç kalmadan, yitirmeden ve yitirilmeden.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.