Hastalıklar şifanın ta kendisidir

                           Aciz varlık… Fakir varlık… muhtaç varlık…

Sen den  ve ben den sözediyorum. Yani  “İnsanoğlundan”.

Her şey senin için yaratıldı. Espiri yapmıyorum ciddiyim, herşey SENİN için. Ama sen ise herşeye muhtaçsın. Durmadan acıkan varlıksın bu yüzden Allah senin için envai çeşit rızıklar yarattı. Sürekli nefes alıp vermeye ihtiyacın olduğundan, havayı sırf senin için yarattı. Uykuya muhtaçsın, Rabbim senin için geceyi yarattı. Işığa ve ısıya ihtiyacın olduğundan, senin için bir de güneşi yarattı. Örnekleri istediğimiz kadar çoğalta biliriz. Ama herzaman ki gibi, kısa ve öz yazma taraftarıyım.

 “Hastalık”…

Evet buda senin ve benim için yaratıldı. Ve şifanın ta kendisidir hastalık. Nasıl mı olur?

Bu yazımda ben sözü Üstad Bedüizzaman Hz.lerine bırakmak istiyorum. Buyurun hep birlikte istifade edelim inşaallah.

„…Ömür her geçen gün tükenen bir sermayedir. Rahatlık içinde nasıl geçtiği bile anlaşılmadan hızla akıp giden zaman, hastalık sayesinde yavaşlar; adeta uzar. Hastalık, ömrün meyve vermeden geçip gitmesine engel olur. Hastalığa sabreden kişi, azalan sermayesi ile sınırsız kârlı yatırım fırsatı elde eden kişi gibidir.

Namaz, zekât, oruç, hac aktif ibadetlerden, hastalığa ve musibetlere sabır da pasif ibadetlerdendir. Hastalık insanın acziyetini fark etmesine neden olur, sonsuz rahmet sahibi Yaratıcı’ya daha çok sığınmaya vesile olur. Hasta insan dilinden duayı düşürmez olur. İşte bu hâlis yakarışlar, dualar; hastalığın sıkıntılarına sabır ve şükürle katlanan kişinin bir dakikasını bir saat ibadete denk bir mertebeye çıkarır. Hasta, eğer sabır ve şükrü bırakmazsa, yattığı yerden cenneti kazandıracak salih amellere ulaşabilir.

Hastalanan insan, çektiği sıkıntıların ikazıyla bu dünyaya yalnızca güzel yaşamak, rahat içinde bir ömür geçirmek için gelmediğini anlar. Hastalık; sağlıklı ve neşeyle geçen günlerin unutturduğu ahiret sorumluluğunu insana hatırlatır. Onu gaflet uykusundan uyandırır, ömür sermayesinin gündelik dertler ve geçici hevesler uğrunda heba edilmemesi için hastalık insanı ikaz eder: “Kendine gel, gözünü aç, sağlığın gibi ömrün de kalıcı değil, elinden kayıp gidiyor. Sen başıboş değilsin. Seni Yaratan’a döneceğin gün için hazır mısın?” der hal diliyle.

Düşünün ki çok zengin ve maharetli bir tasarımcı, eşsiz sanatını göstermek için harikulade bir elbise hazırlasın. Modellik yapması için de ücret karşılığında fakir bir adama o elbiseyi giydirsin. Sonra elbiseye rötuşlar yaparken elbiseyi gerektiği zaman kessin, biçsin, uzatsın, kısaltsın. Acaba ücret karşılığı modellik yapan fakir adamın itiraz etmeye ya da tasarımcıya akıl vermeye hakkı var mıdır? Elbette yoktur. Şimdi kendimizi düşünelim. Biz de harika bir sanatkâr için modellik yapmıyor muyuz bu dünyada? Bu güzel vücud elbisesini hazır bulmadık mı üzerimize giymek için? O halde Allah’ın bedenimiz üzerindeki makas darbeleri bizi üzmemeli. Bedenin asıl sahibi O’dur çünkü. Bu makas darbeleriyle muhakkak bildirmek istediği bir hakikat ve hikmet vardır. Ancak bunlara sabredenlerin fark edebileceği bir hikmet…Eğer açlık olmasaydı Allah’ı tam Rezzak olarak tanıyamazdık. Hastalıklar da olmazsa, O’nun Şâfi olduğunu tam anlayamayız, O’nun şifa vericiliğinin sıcaklığını kalbimizde hissedemeyiz.
Her şeyin birbiriyle ilişki içerisinde olduğu şu dünyada meydana gelen her olay gibi hastalıklar ve musibetler de perde arkasındaki sonsuz ilim, hikmet ve rahmetle ilişki içerisindedirler, onlara işaret ederler. Hastalık da sağlık da doktor da ilaç da aynı kaynaktan gelir. Hepsi de aracı oldukları sonsuz kudret ve hikmeti gösteren işaretlerden ibarettir.

En güzel örneğini Hazret-i Eyyub [as]da göreceğimiz gibi, bütün peygamberlerin ve Allah’ın en sevgili kullarının hayatları sıkıntılar içinde, hastalıklar ve musibetlerle geçmiştir. Eğer hastalık güzel olmasaydı Allah en fazla hastalığı en sevdiği kullarına vermezdi.
Hastalığından şikâyet eden kimse, bu güzel kullar kafilesine katılmak için sabretmeli, haline her daim şükretmelidir. Güzel bir sabırla karşılanan hastalık ölümle sonuçlanırsa umulur ki o sabırlı hasta şehadet mertebesine ermiştir..." (Hastalar Risalesi, Yirmi Besinci Lem`a).

 

 

Görüldüğü gibi hastalık hiçte negatif birşey değilmiş.

Son sözüm olsun:

“Allah (c.c.) bedenimize ve ruhumuza sifalar ihsan etsin.” Amin

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum