Bilgin ERDOĞAN
HARRE VAKASI: İSLAM COĞRAFYASINDA ENGİZİSYON
HARRE VAKASI : İSLAM COĞRAFYASINDA ENGİZİSYON UYGULAMASI
Yıl 27 Ağustos 683, İslam tarihinde öyle bir vakıa yaşanır ki bunu anlatması dahi çok güç. Adalet,merhamet,hakkaniyet,uhuvvet,namus ve insaf çiğnenir o gün ayaklar altında. Ve o hak nebinin zalimlerce kemikleri sızlatılır mezarında. Harre vakası diye geçer bu olay tarihe. Öyle soysuz bir hadisedir ki o, ilham verir sanki asırlar sonrasının engisizyon mahkemelerine..
Yer demir ve gök bakır idi o gün. Sular kan tadında akıyordu sanki.. Semada pervaz etmiyordu o gün kuşlar..Çiçekler sitem ediyordu toprağa ve ehli insafın vicdanı yaralıydı o gün.. İblis ve askerleri tebessüm ediyordu ve Medine sokakları kana bulanıyordu.
Tarihe Harre vakası olarak geçen bu yüz kızartıcı hadise 27 Ağustos 683’te yani bundan tam 1333 yıl önce yaşandı. Yezid bin Muavyiye’nin ordusu, peygamber şehri olan Medineye saldırarak 10.000 kadar müslümanı kılıçtan geçirdi. Bunların 25 kadarı Bedirde Allah resulü’nün ashabı olma şerefini taşıyan kutlu sahabilerdendi. Toplam 80 kadar ashab-ı kiramın kanı akmıştı o gün.Üç gün boyunca Medineli müslümanların kanı,canı ve malı helal kılınmıştı. Yaklaşık 900 kadar müslüman kadının ırzına geçildi ve o hadiseden sonra doğan çocuklara evlad-ı Harre dendi..
Bazı sahabiler, öldürülmedi lakin ağır işkencelerden geçirildi.İbni Kuteybe’nin naklettiğine göre Ebu Said el-Hudrî sakalları tel tel yolunarak acılar içinde feryat ettirildi.Tüm bunlar Emevi salatanatından rahatsız olunduğu için ve Yezid’in liyakati sorgulandığı içindi.Hicretin ardından 63 yıl geçmişti.Siyasi hırs ve hamaset duygularıyla müslümanın kanına girilmişti.
Müslim b. Ukbe isimli Emevi komutanı, zalim Yezid’in emri ile Medine halkının can ve malını üç gün boyunca ordusuna helal etti. İbn Kesir ve Suyuti gibi tarihçiler, Yezit ordusunun yağma ve cinayetlerini çok ağır bir musibet ve tarif edilmesi imkansız bir hadise olarak yazmışlardır.
Tarihçi Mesudi bu olayı İmam Hüseyin’in şehadetinden sonraki en feci olay olarak açıklamıştır. Müslim b. Ukbe’nin ordusu üç gün boyunca halkın namusuna tecavüz etmek, hamile kadınların karınları deşilerek ceninlerin dışarı çıkarılması, bebeklerin öldürülmesiPeygamber Efendimizin (s.a.v) kör olan Cabir b. Abdullah Ensari ve Ebu Said Hudri gibi büyük sahabelerine hakaretler edilmesi gibi her türlü çirkin ve kötülüklerden geri kalmamıştır.
Emevi saltanatının bu zulmü, tarihe yüz kızartıcı bir hadise olarak geçmiştir.Tarihi olaylar sadece okunması gereken geçmişe dayalı anlatılar değil dinamik olaylardır. Zira geçmişte yaşayan insana ait hırs ve hamaset duyguları bugünün insanı içinde geçerlidir. İslam coğrafyalarında dökülen kardeş kanlarına ait bir prototiptir.
Tarih, insan türünün zaman çizgisindeki hareketidir. İbret alınmadığı takdirde tekerrür eder.Tarihin içinde Kabil ve Habil çatışması veya Harre vakasından yola çıkarak Yezid ve Abdullah bin Zubeyr çatışması her daim yaşanmıştır. Tarihte mezhepler ve meşrepler arası çatışma dinler arası çatışmadan daha kanlı olmuştur. Harre vakası tarihte Katoliklerin Protestanlara karşı uyguladıkları Engizisyon gaddarlığının İslam dünyasındaki karşılığıdır. Dinin siyasi rant çevrelerinin tekelinde sömürüldüğü bir ortamda vahşetin arkası gelmez.
Katolikler tarihte İncildeki insanı öğretilere rağmen kendileri gibi İsa’ya inanan ama din sadece İncildedir ve kilisenin otoristesini kabul etmiyorum diyen Protestanlara karşı tarih boyunca engizisyon gaddarlığını göstermişlerdir.Oysa ki İncil şöyle diyordu: “Atalarımıza, 'Adam öldürmeyeceksin. Öldüren yargılanacak' dendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kardeşine öfkelenen herkes yargılanacaktır.” (Matta:5:21)
İncile rağmen Katolik kilisesi kendilerinin otoritesine karşı çıkan İsa takipçilerini hangi gerekçeyle öldürdüler? İncile rağmen kilisenin içtihadlarını tanrı’nın kelamına denk tuttular. Onlara göre Papa, dini konularda yanılmazdı ve ne dediyse yapılmalıydı.Bu gerekçeyle Protestanlar aforoz edilerek heretik kabul edildiler.Anlaşılan o ki Protestanların Kiliseyi tanımayarak kendi özgünlüklerini ilan etmeleri onlara pahalıya mal olmuştu.
15 Haziran 1520 günü Papa X. Leo, Luther'i bir bildiriyle aforoz etti. Luther,"(Hıristiyan Kişinin Özgürlüğü Üzerine” isimli kitabını Papa X. Leo'ya yönelttiği bir açık mektupla birlikte yayımladı. Benzer trajediyi Hristiyan dünyasında da görüyoruz.1524, Almanya'da karışıklıkların yaşandığı bir yıldı. Köylüler Luther'in öğretileri doğrultusunda ekonomik koşullarının iyileştirilmesi için ayaklandı. Liderleri arasında Wittenberg'te eğitim almış bir ilahiyatçı olan Thomas Muntzer de vardı. Luther köylülerin saldırılarına karşı bir kitap yazdı ve ayaklanma Frankenhausen'de bir çatışmada 50 bin kadar köylünün öldürülmesiyle sona erdi, Protestan rahiplerden bazıları Katolik prensler tarafından idam edildi.
Ebubekir’in torunu Abdullah bin Zubeyr Emevi saltanatına ve Yezid’in yönetimine ve onların mutlak otoritesine karşı çıkmış ve onun için Harre vakası yaşanmıştı. Martin Luther ise Hristiyanlığın mutlak temsilcisinin Papalık olduğu itirazıyla tarih sahnesinde temayyüz etmiş ve onu takip edenler bunun bedelini canlarıyla ve mallarıyla ödemişlerdi.
Bugün İsrail’in elinde Musevi teolojisi malzeme haline geldiği için Orta Doğuda akan kan durmamaktadır.Ortodox olmalarına rağmen İsrail’in yaptığının zulm olduğunu dünyaya haykıran Neturei Karta hareketinin yarın heretik ilan edilerek zulme maruz kalmasıda ihtimal dahilindedir.
Teoloji’nin siyasi malzeme haline getirilmesi ve tahrif edilmesi yani mabedin yangını insanlığın felaketidir.Bu işin İslam dünyasındaki tek reçetesi ise yönetimler tekelindeki uydurulan dinden vahyin ışığındaki indirilen dine hicret etmektir. Zaten bugün mabedin soğuk duvarlarındaki uydurulmuş dinin camilerin tuvaletlerini dahi temiz tutmaya gücü yetmemektedir.Vicdanları temiz tutmaya nasıl gücü yetsin?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.