Pınar KİBAR
Haram sevmek
İnsan seven bir varlıktır. Sevilmek güzel bir duygudur. Binbir çeşit sevgi vardır. Evlat sevgisi. Eş sevgisi. Anne sevgisi. Kardeş sevgisi. Ve dahası. Sevgi bazen sıçaklıktır. Hele kardeş sevgisi elmanın iki yarısı gibidir. Evlat sevgisini hiç sormayın onuda tadanlar bilir. Sevgi pozitif bir kavramdır. Lâkin sevginin de negatif olanı vardır ki, insan hayatına girdiği andan itibaren insanı zehirli bir bal gibi günden güne bertaraf edebilir.
Ben buna “HARAM SEVMEK” adını veriyorum.
Haramda sevilir mi yahu diyenlere gelsin:
Sevilir. Maalesef sevilmeye de devam edecek.
Nedense “yasak”olan şeyler insana hep cazip gelmiştir.
Buna bir de şeytan üçgeni eklenince haramı sevmekte haliyle kolaylaşıyor.
Şeytan üçgeninden kastım, nefis, şeytan ve kötü arkadaştır.
Öyle bir asırda yaşıyoruz ki, bazen çok dehşet verici buluyorum. Televizyon veya gazete mecralarından takip ettiğimiz haberlerden yola çıkarak, dehşetli diyorum.
Tuzaklar ağızını aç kurt gibi açmış, daha hayatın baharında olan, hayatı adeta tozpembe gören gençleri beklemekte.
İşte bu tuzaklardan sadece bir tanesi „Haram sevmek“.
Harama edilen nazar insanı binbir türlü cefalar ile karşılaştırır.
Öyle bir asırki, alabildiğince saldırgan, alabildiğince aç!
İşte bir tanesi,
Haram sevmek…
Helal dururken harama yeltenmek.
Keşke sonu iyi bitse. Nerde…
Boşuna dememiş Üstad Bediüzzaman;
„Haram lezzetler zehirli bal hükmündedir“ diye.
Hayatı sadece tozpembe gören gençler unutmayalım, bir gün o tozpembe hayaller giderde yerine ızdırap ve „vah“lar kalır.
Harama meylettiğimizde akıl saf dışı kalır. Kalp işlevini yapamaz. Mantık duraklar. Duygular cirit atmaya başlar. Zaaflar yenik düşer. Hatta mânevi boşluklar mevcutsa çok çabuk malup oluruz.
Haram seven insan, anlık zevkler için hayatını anında maf edebilir. Sonunda dayanılmaz ızdıraplar yaşar.
Şimdi yazımı Üstadın sözlerine teslim ediyorum;
„…Haram lezzetin içinde bulunan; bu lezzetin bitmesinden gelen “teessüf” acısı ve sona ermesinden doğan “hüzün” belâsı, yüreğimizi derinden yakar. Çünkü lezzetin helâl olması için alın teri harcarsak, bu alın teri ve hak ediş manevî şükür hükmüne geçer; görünüşte bitse de, Allah’ın hazinesinde devamı vardır! Şükredilen her nimet, bir Cennet nimetidir; bitmeyen bir hazineden gelir, bitmeyen bir hazineye götürür. Fakat şükürsüz ve haram lezzetler,—sadece göründüğü kadar olduğundan—çabuk biterler. Bitiş elemi ise, lezzetin verdiği keyiften çok daha acıdır. İnsanı maddî-manevî yıkar, perişan eder…“
Anlık zevkler için ebedi zevkleri terk edenlerin aklından şüphe etmeli aslında.
Yanılıyor muyum? Yoksa abartıyor muyum?
Bir haram bakışın insan üzerindeki etkisini hiç düşündünüz mü?
Bir haram bakışın nelere mal olduğunu?
Peki maddi- manevi zararlarını?
Bir kereden ne olacakki diyerek işlediğimiz bir çok haramlar.
„Bir kereçik“ler gün gelir birçok kezlerimiz oluverir, biz hiç farkında olmadan.
Ama iş işten geçmiş olmasın sakın.
Beden sihhatimizi düşündüğümüz kadar manevi sihhatimizi neden düşünmüyoruz?
Bir mikroptan tırstığımız kadar bir haramdan neden tırsamıyoruz?
Neden manevi vücudumuzu allak bullak eden virüsleri yeterince iyi tanımıyor önlem almıyoruz?
Farkında olmadan kendi ellerimiz ile çöküntüye uğratıyoruz.
Bu konuda yine sözü Bediüzzaman Hz.lerine bırakıyorum;
“...Haram lezzetler, insan ruhu üzerinde tahripkârdırlar. Ruhu boşluğa atar, kalbi ağlatır, vicdanı sızlatır, hafızamızı zaafiyete uğratır, duyguları yıpratır, insanı bunaltır. Helâl lezzetler ise, Allah’ın verdiği bir izne ve müsaadeye dayandığından; bünyesinde böyle rûhî tahriplere yol açan unsurlar taşımaz…“
KÜÇÜK GÖRDÜĞÜMÜZ nice haramlar bir gün vücudumuzun ölüm sebebi olabilir!
O halde ne yapalım?
- Hiç bir günaha (harama) „bir kereçikten ne olacakki“ demiyelim.
- Haramları mayın tarlasına benzetelim, her an patlayacak bir bomba varmış gibi dikkatli olalım.
- İnsanız beşeriz diyerek işlediğimiz günahın(haramın)arkasından, hemen tevbe banyosu ile temizlenelim.
- Rahman´dan her koşulda hiç bir zaman ümit kesmeyelim. Ümit ile korku arasında biryerlerde olalım.
- Bizi harama yaklaştıran kötü arkadaşlara elveda bayrağı çekelim.
- Günahlara karşı sürekli nöbet tutalım, vücudumuzu işgal etmeye çalıştığı anda da ona gününü gösterelim.
Ve en önemlisi ve sonuncusu:
Bir gün öleceğimizi ve hesaba çekileceğimizi kalbimizin, ruhumuzun, aklımızın en iyi köşesine kazıyalım.
Muhabbetle Efendim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.