Hangi işi yaparsan Başbakan’la aran açılır

ÖNCE 7 yıl öncesinden bir anı:

Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasını yürütüyor.

O zamanlar aramız iyi olduğundan, “Hadi gel seni Sakarya mitingine götüreyim” diyor.

Ve ertesi sabah helikoptere atlayıp, “ver elini Sakarya” diyoruz.

Şöyle bir miting meydanını temaşa, konuşmalara biraz kulak verme falan derken kendimi çılgın kalabalıktan biraz uzaktaki eski usul bir pastanede buluyorum.

“Açma artı süt” kahvaltısı...

Derken yanıma kendinden emin, sempatik, girişken, fazlasıyla sosyal biri geliyor:

“Merhaba... Ben Ergün Atalay... Demir-Yol İş Sendikası Başkanı...”

Selam, kelam faslından sonra sohbetin bir yerinde Ergün Atalay diyor ki:

“Tayyip Bey benim çok yakın dostumdur. AK Parti bizim sendikanın tesislerinde kuruldu.”

* * *

Aradan geçmiş 7 yıl...

Şimdi Ergün Atalay ile Başbakan Erdoğan’ın arası limoni...

Neden?

Çünkü araya Tekel işçileri sorunu girmiş.

Daha doğrusu:

“İşçi” ile “işveren” arasındaki derin çelişkinin iflah olmaz sancısı girmiş.

Ne çıkar bundan?

Şu çıkar:

Eğer sendikacı iseniz...

Memleketin başbakanı ile ilelebet dost kalamazsınız.

Araya mutlaka çelişki girer.

Tercih yapmak zorunda kalırsınız:

Ya işinizi tercih edeceksinizdir ya da dostluğunuzu...

Hadi daha açık söyleyelim:

Ya “hakiki sendikacı” olacaksınız ya da “sarı sendikacı”...

* * *

Bir başka meslek daha var, Başbakan’la dost kalmanıza engel olan.

Eğer mesleğiniz “gazetecilik” ise araya kara kedinin girmesi kaçınılmazdır.

Soru şudur: “Gazeteci” kime sadakat gösterecek? Mesleğine mi? Başbakan’a mı?

Düşünün: Başbakan’a sadakat gösterse, mesleğinin hakkını veremeyecek. Mesleğine sadakat gösterse Başbakan’ı küstürecek...

Yani önünde sonunda bu da bir tercih meselesidir.

Ya “sarı gazeteci” olacaksın ya da “hakiki gazeteci”.

 

9 kehanet

 

*  BİR: Bülent Arınç çok yakında yine bir arızaya neden olacak.

*  İKİ: Deniz Baykal çok yakında “rejim krizi” lafını dilinden düşürmeyecek.

*  ÜÇ: Hasan Cemal 2000’ler için bir özeleştiri kitabı kaleme alacak.

*  DÖRT: Tuğba Özay ve Deniz Seki, “hapse girmeyi özendirmek” ile itham edilecek.

*  BEŞ: Başbakan Erdoğan çok yakında mimarlar ve mühendislerle savaşa girişecek.

*  ALTI: MHP Lideri Devlet Bahçeli, çok yakında “Bir metreden fazla yaklaşmama” kuralını kaldıracak.

*  YEDİ: Gecekondular CHP’yi zapt edecek.

*  SEKİZ: Çok yakında Tekel işçileri ile Ergenekon arasında bir bağ olduğu iddiası ortaya atılacak.

*  DOKUZ: Çok yakında İzmir’de bir ayrılıkçı hareket doğacak.

 

Kıyası kabil değil

 

MEDYADA yeni spor şu:

Şahan Gökbakar ile Cem Yılmaz’ı karşılaştırmak.

“Şahan mı? Cem mi?” listeleri yapmak...

Benim açımdan ise durum gayet net:

Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar’a hiç düşünmeden anında 12 adet laf sokar, Şahan Gökbakar bir tanesini bile çıkaramaz.

Yani hazır cevaplılık, espri yeteneği, zekâ, sempati falan...

Tüm bu önemli kıstaslar açısından iki isim arasında kıyas kabil değildir.

Nokta.

 

Küçük mutluluklar listesi

 

*  Nişantaşı Park Şamdan’ın nezih ve iç rahatlatan atmosferinde Ali Poyrazoğlu’dan Muammer Karaca’ya dair anılar dinlemek...

*  “İzdivaç” programlarını izlerken “Memleketimizdeki tuhaf ve renkli insan sayısının fazlalığı” konusunda şaşkınlığa düşmek...

*  Akaretler’deki “Kalamata” adlı restoranda iki yetenekli ve sempatik müzisyenden Yunan ezgileri dinlemek...

*  İnsanın başına hiçbir işin gelmeyeceğini bilerek gayet rahat bir şekilde “asker eleştirisi” yapabilmesi...

Önceki ve Sonraki Yazılar