Hakkı ERÇETİN
Hamdi Aga
"Armend" isimli yazımda ücretin hepsini alması konusunda boşuna ısrar etmememizi tavsiye eden bir şahıstan bahsetmiştim. Bu şahıs Hamdi aga idi. Hamdi aga da Bosna'da tanıdığım ilginç şahsiyetlerden biridir.
Hamdi aga ile Armend'in kahvehanesinde tanışmıştık. Hamdi aga genelde sessiz sakin bir köşede kendi başına oturmayı tercih eden birisiydi. Hamdi Aga aslında İstanbul Küçükköy'de yaşayan birisidir. Ailesi Bosna göçmenidir. Yugoslayva dağılınca Hamdi aga ata yurdunu görmek ister ve Bosna'ya gelir. Ancak bu seyahatin zamanlaması pek iyi olmaz. Çünkü Saraybosna'ya geldikten üç gün sonra savaş patlar ve Hamdi aga geri dönme fırsatı bulamayıp ata yurdunu savunmaya mecbur kalır.
Bosna savaşı bazı yönleriyle bizim kurtuluş savaşıyla benzerlikler gösterir. Mesela savaşın başlamasından önce sıkılan ilk kurşun gibi. Başçarşı'dan tahrik edici hareketlerle geçen bir Sırp düğün alayına bir Boşnak dayanamayıp kurşun yağdırmıştı. Üç gün sonra bütün Saraybosna muhasara altına alınmıştı.
Tamamen hazırlıksız yakalanan Boşnaklar evlerinde şaşkın bir şekilde bekleşiyorlardı. Ağır silahlar ve "sniper" tabir edilen keskin nişancılar bütün tepeleri tutmuştu. Elinde silah bile olmayan gariban Boşnaklar ne yapabilirdi ki!
Bizim kurtuluş savaşındaki Çerkez Ethem figürüne çok benzeyen "Juka" isimli bir şahıs vardır. Asıl adı Yusuf diye hatırladığım bu Juka(Yuka) eli silahlı mafyavari bir tip aslında. Savaş başlayıp herkes şaşkın bir şekilde belirsiz akıbetini düşünürken bu Juka etrafındaki gençleri toplayıp şehrin ilk direnişini başlatır. Etrafına topladığı bu tecrübesiz genç gruplarla Saraybosna radyosunu ele geçirmeyi başarır. Radyoyu ele geçirince yaptığı "Biz ölmedik, ayaktayız ve bu canilerle baş ederiz" anonsu ile şehir halkının yüreğine biraz olsun su serper ve direniş duygularını ateşler. Bundan sonra paramiliter gönüllü direniş gruplarının sayısı ve de etkisi artmaya başlar. Düzenli ordu kurulurken Çerkez Ethem gibi başkomutanlık talep eder ancak verilmeyince Hırvat bölgesine geçer. Burada iken şüpheli bir şekilde öldürülür. Juka'nın ölümü ile ilgili Boşnaklar Hırvatları, Hırvatlar da Boşnakları suçlamıştır. Juka'nın gerçek ölüm sebebi halen belli değildir. Juka'nın seveni de var sevmeyeni de. Ancak Saraybosna'da bir çok duvarda "Juka hain değildir (Juka ne izdajniie )" yazılarını görmek mümkündü. Bu yazılardan halen duran var mıdır merak ediyorum.
İşte bu Juka ve genç direnişçilerin gayretleriyle bir Sırp tankı ele geçirilir. Ancak kullanmasını bilen yoktur. İşte burada sahneye Hamdi aga çıkar çünkü askerliğini tankçı olarak yapmıştır. Böylece Saraybosna direnişinin ilk tankçısı Hamdi aga olur. Sonrasında bir çok cephede mücadele eder. Bilindiği gibi bu savaşta Boşnakların durumu Hoca'nın "köpeklerin serbest bırakılıp taşların bağlandığı" hikayesindeki duruma benzemektedir. Ne hikmetse bütün ambargolar Boşnaklara uygulanıyordu.
Savaşın ilk dönemlerinde silahlar rüşvet ve para gücüyle bazen bizatihi Sırplardan elde ediliyordu. Savaşın kaderini değiştiren olayların başında özellikle Türk teşkilatlarının Avrupa'dan makine parçalarını ülkeye sokarak mühimmat üretimi yapılmasıdır. Boşnaklar ihtiyaç duydukları mühimmatın önemli bir kısmını imal etmeye başlayınca işin rengi değişmiştir.
Bu bağlamda yine Hamdi aga'dan bir tespit aktaracağım. Ancak daha önce bir gruptan bahsetmek istiyorum. Sırpların "Arkanovi Tigrovi – Arkan'ın Kaplanları" dediği özel eğitimli paramiliter bir çete vardı. Bu Arkan denilen kansız, şerefsiz katil zaten eli silahlı bir mafya babası idi. Savaş başlayınca her türlü uyuşturucu kullanıcısı özel eğitimli birlikleri ile resmen soykırıma giriştiler. Bu arada bu Arkan şerefsizi bazı Sırp futbolcuların menajeri konumunda idi ve bizim bazı ruhsuz ve bilinçsiz kulüplerimiz bu adamla alışveriş yapmakta bir beis görmemişlerdi.
Hamdi aga da savaş sırasında en çok çekindikleri grupların başında bu Arkan timleri geldiğini özellikle belirtiyordu. Boşnak savaşçıların elinde genelde kaleşnikof denilen tüfekler vardı ve ağır silahlar pek bulunmazdı. Hamdi aga Arkan timleri ile olan karşılaşmalarını şöyle anlatıyordu; "Bu timlerin çelik kalkanları vardı ve bizim kaleşnikof mermileri bu kalkanı delemiyordu. Bu timler diz üstü çökerek bu kalkanların arkasında bizim mevziilere yaklaşır ve el bombası menziline girince birkaç bomba ile mevziileri yerle bir ederlerdi. Biz de mevzi değiştirmekten başka bir şey yapamazdık ve bu çok can sıkıcı bir durumdu".
Hamdi aga derin bir nefes alıp anlatmaya devam etti ; "Ancak mühimmat atölyeleri kurulup kendi mermilerimizi üretmeye başlayınca işin rengi değişmişti. Zırh delen mermiler elimize ulaşmıştı. İlk seferde bana tam 7 adet bu mermilerden verdiler. İlk üç ay hiçbirini kullanmaya kıyamadım. Çünkü çok değerliydiler. Bunları Arkan timleri için muhafaza ediyorduk ve artık önceden çekindiğimiz Arkan timleri ile özellikle karşılaşmak istiyorduk. Arkan timleri ile karşılaşınca ilk önce her zaman olduğu gibi kaleşnikof mermileri ile mukabele ediyorduk. Onlar da kendinden emin bir şekilde kalkanlarının arkasında bize yaklaşıyorlardı. Net menzile girince tek bir zırh delici mermiyi namluya sürüp tetiğe basıyorduk. Tek bir mermiyle hem kalkan hem kafir telef oluyordu. Hemen arkasından bizim mevziilerden tekbir sesleri yükseliyordu, Allahu Ekber, Allahu Ekber…"
Hemen belirteyim savaşın bitimine doğru bu Arkan timleri denilen vicdansız katillerin Bosna'ya girenlerinden bir teki bile sağ olarak çıkamamıştır elhamdülillah. Bosna'daki Sırp bölgesinin başkenti durumunda olan Banja Luka şehrini Boşnaklar ele geçirmek üzere iken harekete geçen Batılı ülkeler kimlerdi? Savaştan çok soykırım olan bu vahşetin gerçekleri daha çok konuşulacaktır.
Hamdi aga savaştan sonra Türkiye'ye dönmemiştir. İstanbul'daki ailesini de yanına alarak uğruna mücadele ettiği ata toprağında yaşamaya devam etmektedir. Kendisine selam gönderiyor ve barış içinde bir ömür sürmesini Allah'tan niyaz ediyorum.
hercetin39@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.