Uğur CANBOLAT
Hamd Yoksunluğu
Yoksunluk: Tanıdığımız bir duygu…
Yoksulluk: Bildiğimiz bir durum…
Hem yoksunluğu hem de yoksulluğu tanıyoruz. Belki de hepimiz farklı açılardan bu durumu yaşıyoruz.
Kimimiz çocuğumuzun servis ücretini ödeyememekten yakınır. Haklıdır. Aşılması gereken bir husustur.
Bazılarımız daha iyi bir evde daha geniş odalarda oturmak ister. Kim istemez ki diye düşünenlerimiz de pek çoktur aramızda…
Ancak kabul edelim ki, giderilebilir, başarılabilir bir durumdur.
…
Yoksunluklarımız nelerdir dersiniz?
Maddi açıdan yoksunluklarımız vardır.
Bilgi de, görgü de yoksun olanımız vardır. İstediği makamda, rütbede olamadığı için bunun yoksunluğunu yaşayanlarımız vardır.
Bazılarının akrabası yoktur veya azdır. Bunun yoksunluğunu yaşayabilir. Ya da gurbettedir. Bu yoksunluğu daha derinden hisseder. Kendini yalnız görür. Kapısını çalabileceği birilerinin yok olduğu düşüncesi ile kendini kötü hissedebilir. Ama neticede bir süre sonra ya geri memleketine, yuvasına dönecektir. Ya da bulunduğu yerde kendi kalp vuruşlarına uygun birilerini bulabilecektir.
Giderilebilir bir yoksunluktur yani…
…
Bazı kişiler eş yoksunluğu çeker.
Anlaşılmadığını düşünebilir. Bulduğu kişinin aradığı kişi olmadığına inanır. Buna üzülür. Kendisini ‘Kalbine mukabil bir kalp’ bulamamış olmanın acısı içinde bulabilir.
Ama sonuçta kişi kendisini geliştirir. Eşinin sevgi dilini keşfeder. Ve kalplerinin atışları ahengi yakalayabilir.
…
Kimimiz evlat yoksunluğu çeker. Başkalarının evlatlarına ebeveyn sıcaklığı ile yaklaşır. Şefkat duygusunu geliştirir. Bu durum sebebiyle vermenin sırrına erer. Farklı imkanlar elde eder, soyut zevklere ulaşabilir.
Kimi ise, anne baba yoksunluğu yaşar. Erken kaybetmiştir. Ya da hiç tanımamıştır. Ama onu bilir. Hatıralarını yaşatır. Gerçek hayatta kendisine kavuşacağına inanır. Yüreği teselliye ulaşır.
…
Baştan beri söylemek istediğim şu: Hayatımızda bizi sıkıştıran, zora sokan yoksunluklarımız vardır. Bunların tümü bizde bir yaraya sebep olabilir. Bir yanımızı eksik hissettirir. Tamamlanmamış bir âdemoğlu olmanın verdiği hüznü taşır. Bütün bunların elbette kişiye kazandırdıkları vardır.
Birde yoksulluk vardır… Türkülerimize bile yansımıştır. Ama çalışılmakla giderilebilir bunlar. Muhakkak bu çalışmanın neticesinde daha iyi noktalara ulaşılabilir.
Nazara vermemiz gereken bir başka boyut ise şudur: Yoksulluk yoktur ama yoksunluk vardır.
Maddi imkânları muhteşemdir, ama vermenin sırrına ulaşamamıştır. Paylaşmanın zevkini tadamamıştır. Daima kazanmak ve biriktirmek hevesindedir.
Varlıklıdır evet ama paylaşma yoksunudur! Bu halde olan dostlarınız varsa onları yardımlaşma alanında çalışan dernek ve vakıfların faaliyetlerine götürünüz mutlaka… Başka hayatları görmesini sağlayınız.
Varlıkta hamd etmeyi bilemezken yoklukta hamd edebilenleri görmesi sonuç aldırabilir.
İyi gelecektir.
…
Hamd yoksunluğu üzerinde düşünmeye devam edelim…
Kişi bilgilidir. Çok çaba harcamıştır. Önemli bilgilere ulaşmıştır. Okumadığı, bilgilenmediği alan kalmamıştır. Gelin görün ki, aldığı bu bilgiler tevazusunu değil gururunu yüceltmiştir.
Bilginin sahibi olabilmiştir ama tevazudan uzak düşmüştür.
Bu kadar güzel bir varlığın içinde bu yoksunluk nasıl bir cenderede tutar insanı siz karar verin.
…
Kişi güzeldir. Etrafında çok beğenilmektedir. İtibar görmektedir. Gittiği her yerde hürmetle karşılanmaktadır. Ancak kimseye şefkat edememiştir. Şefkat yoksunudur. Herkesin kendisine saygı göstermesi gerektiği, bunu zaten hak ettiği gibi bir yanlış anlayışa saplanmıştır.
Kimseye merhamet edememektedir.
Size göre bu kişi yoksun değil midir? Hem de en acısından?
…
Değerli dostlar!
Hazmedilmeyen her varlık yüktür insana.
Hazmedilemeyen her bilgi ego cilası gibidir. Parlatır.
Kısacası sizde kalan, veremediğiniz, paylaşamadığınız her imkân, her duygu, bilgi ve görgü hesabı gerektirir!
Sorumluluk yükler kişiye…
…
Bunların en önemlisi de bana göre ‘Hamd Yoksunluğu’dur.
İnsanın başına gelebilecek en kötü durumdur.
Kişinin ‘Gayya Kuyusu’na düşmesidir.
Çığlıklarının duyulmamasıdır. Nefesinin güzelliklere ulaşamamasıdır.
Arkadaşlığın önemini kavrayamamaktır. Dostluğun sıcaklığını hissedememektir.
Varlık içinde yüzerken, yokluğun acısını en derininden yaşamaktır.
Sürekli, kaygı ve kayıp korkusu içinde bir nebze huzura hasret yaşamaktır.
Yani giderilmesi en zor durumlarından birisidir. Acınılacak bir durumdur.
Rahman’ın farkına varamamak bahtsızlığıdır.
Bu gözle yüce kitabımızdan Sure-i Rahman’ı okumak gerektiğini düşünüyorum. Acaba Rabbimiz neden bize nimetleri saymakta ve o can yakıcı soruyu sormaktadır.
Hamdsizlik hali bir bakıma nimetleri inkâr etmek değil midir? Hadi biraz daha yumuşatalım. Verilen nimetlerin farkına varmamak anlamına gelmez mi?
…
Sûre-i Rahman insandan, ona verilen açıklama gücünden bahsediyor. Güneş ve aydan bahsediliyor. Gökyüzünün yükseltilmesi, meyvelerden, salkımlı hurmalardan, yapraklı danelerden, hoş kokulu bitkilerden, denizden ve pek çok şeyden söz ediyor ve ardından şu yakıcı soruyu soruyor:
“Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?”
Bu sorunun ardından hemen Evrenlerin İftihar Tablosu Efendimizi ve onun yüce ismini muhakkak hatırlamalıyız.
Efendimizin ismi olan ‘Muhammed’ kelimesinin ‘En iyi hamd eden, hamde uğrayan’ gibi anlamlar içermesi bize bu konuda yeni bir kapı aralayacaktır.
…
Evet değerli dostlar…
Bize hamd etmeyi öğreten, bunu talim ettiren adında da bu anlamı barındıran bir peygamberin ümmeti olarak ‘Hamd Yoksunu’ hâline gelmemizin acısını hangi kelime ile anlatabiliriz?
Kelimeler kiyâfet eder mi?
Etmiyor işte!..
Toparlamaya çalışalım o zaman. Hamd yoksunluğu çok belirleyicidir. Hayatımızın nirengi noktasıdır.
Hamdsiz olma hali varlığı daraltan, daha da sıkıştıran bir etkiye sahiptir!..
Hamd etmek ise arttırıcıdır. Çoğaltıcıdır.
Bereket katar hayata. Huzur enjekte eder.
Nefes aldırır.
Dilerseniz gelin hayatımızı bir de ‘Hamd Yoksunluğu’ açısından değerlendirelim.
En iyi ‘Hamd eden’ Efendimizin bağlısı olarak…
Neredeyiz bakalım!..
HABER NAME/ 14.03.2012 canbolatugur@gmail.com/ https://twitter.com/ugurcanbolat
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.