Hamit SEVEN
“Halk depremleri”
Dünya, kelimenin tam anlamıyla “yanıyor”!...
Tunus’ta başlayan “kıvılcım” Yemen’e ve Lübnan’a sıçrayarak içten içten yanmaya devam ederken Mısır’daki alevi ülkenin her yanını kuşattı…
Ürdün sırada…
Ne kadar “gizli bir el yordamıyla” da olsa harekete geçen“Halklar” artık “haklarını” arıyor…
Özellikle Arap ülkelerinin “krallıkları” “saran ateşten” tedirgin…
İktidarlarını ve nimetlerini halkıyla paylaşmayan yüzyılın “diktatörlükleri” bir bir yıkılıyor…
Bir ara Balkanlar’ın tarihler boyu sıkıntılı ülkesi Arnavutluk’ta da baş gösteren “ayaklanmalar”, şimdilik bastırılmış görünse de, ülkede ki “dip dalga” yakın gelecekte “değişimi” kaçınılmaz kılacağa benziyor…
Kısaca, “halk depremlerinin” “merkez üssü” Tunus olsa da, “fay hattı”, birçok 3. Dünya ülkesinin “yeraltından” geçtiğinden, yakındır, onları da şiddetle sallayacak!…
*
“Oyun kurucularının” “değişmediği”, “oyun” değiş(tiril)iyor!…
Dünya sistemleri, şekil değiştiriyor…
Birinci adım da, merkez üssünün ABD’ de olduğu “Küresel Mali Kriz”le, “para”…
İkinci adımda ise, “halk ayaklanmalarıyla” “yönetimler” el değiştiriyor…
Kanımca, dünyada bugün yaşanan “olayların” “arka planı” göz hapsine alındığında, “zincirin halkaları” rahatlıkla tamamlanır…
Dünya ülkeleri, “dünya egemenlerinin”, “turuncu” yahut “kadife”, “sert” yahut“yumuşak” “müdahaleleriyle”, üçüncü, dördüncü, beşinci ve diğer adımlarını da atılan her adımın bitişinde bir yenisi olarak yaşayacak kuşkusuz…
Kısaca,“egemen el”, “uç bir mühendislikle” yüzyılda bir yerinden söktüğü “dünyanın çivisini”, bir yüzyıllık süre için daha yeniden “çakmak” üzere işbaşında!…
*
Sonuç: Yerine, adalet ve eşitlik, ekmek ve refah, demokrasi ve özgürlük getirecek “değişimi” ümit ediyoruz…
“Diktatör” yıkılırken, yerine “diktatörlerin” iş başına geçmemesini temenni ediyoruz…
En önemlisi, ülkelerin ve halkların bir an önce istikrar ve huzura kavuşmasını arzu ediyoruz…
Ama en çok da, Türkiye’nin, ortak tarihi kökleri olan yakınlarındaki ülkelerde yaşananlardan etkilenmemesini canı gönülden diliyoruz…
*
Ancak bu kaotik sürecin, coğrafyasında etkin rol üstlenen Türkiye’nin iç-dış siyasetinde olumsuz etkilerinin olmaması, “egemenlerin bu büyük ikinci adımında” da, Türkiye’yi “teğet” geçmesi için, görev ve maharet kesinlikle “siyaset kurumu”ndadır!…
*
“Geren”, “yeren”, “döven”, “söven”, “hırpalayan”, “tehditkâr” ve “tahripkâr” “saldırgan”, “kavgacı” ve “kutuplaştırıcı” üslup biçimi, nerdeyse “sınırlarında” yanan “ateşe” “benzin” dökmektir!…
*
İktidarıyla, muhalefetiyle, Türk siyaset kurumunun her zaman ama “en azından bugünlerde” ortaya koyacağı tavır, “paratoner” görevi yapmaktır…
*
Yoksa bu defa, “kriz teğet geçti” demeye vakit de olmayabilir!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.