Hamit SEVEN
Gündemin dayanılmaz ketumluğu!..
Çözüm süreci gündemi ekseninde Ankara “hareketli”!..
Zehir zemberek sözlerin, yüksek tansiyonlu tartışmaların ocağında, Ankara olduğundan daha fazla “hararetli”!..
Kim hakim..
Kim savcı..
Kim polis..
Kim suçlu belli değil..
Tamda “At izinin it izine karıştığı” deyiminin yaşandığı bir zaman diliminden geçiyoruz…
*
Hayrete düştüğümüz olay karşısında fıkra gibi deriz ya, bazen.. işte tüm bu gelişmeler, bana Nasreddin hocamızın o ünlü fıkrasını hatırlattı bir an..Hani;
Bir gün Nasrettin Hoca`nın evine iki kişi gelmiş.
"Aramızda bir anlaşmazlık çıktı" demişler.
Biri derdini anlatmış, Nasrettin Hoca haklısın demiş.
Diğeri de derdini anlatmış. Nasrettin Hoca ona da haklısın demiş.
O sırada çayları vermekte olan Karısı atlamış,
"Bu ne biçim şey Hoca! İkisine de haklısın dedin?"
Hoca bir an düşünmüş ve karısına dönüp :
"Ne yapalım hanım sen de haklısın" demiş.
*
Herkes haklı!..
Sonunda söyleyeceğimiz sözü başında söylemek gibi bir şey bu…
Hiç kimse, silahtan yana değil, tamam!..
Hiç kimse, ülkenin bölünmesinden yana değil, eyvallah!..
Hiç kimse, “analar ağlasın, silahlar susmasın” da demiyor!..
O zaman gündemin, “vur de vuralım, öl de ölelim”, “ana muhalefette, yavru muhalefette anlamaz bu işlerden” nevi “ketumluğu” ne ola ki?..
Bırakın da, “bu işlerden kimin anlayıp, kimin anlamadığını”, “misyon” ve “inisiyatif” sahiplerinin iyi niyetlerine bağlı olarak millet değerlendirsin!..
*
Elbette süreçle ilgili herkesin olumlu yada olumsuz kişisel ve ortak bir kanaati mutlaka var..
Lakin, geleceğin “umut” bahçesinden “güzel günler” derilirken, olası aldatılmışlığın sonundaki “hayal kırıklığı”nın tedirginliği de var!..
“Bitti bu iş” derken, her an “tersyüz” olacakmış gibi toplumsal bir his de var!..
“Güzel oluyor” deyip “bahara dururken”, diğer yandan “Neler oluyor” sorusunun da “elma kurdu” gibi zihinleri kemirdiği de bir gerçek!..
*
Velhasıl, giyilen bir “ateşten gömlektir”!..
Son tahlilde, ‘çözüm süreci’ adı verilen süreç, Türkiye’nin önüne tarihi bir fırsat sunuyor..
Bu tarihi fırsat, ülkenin yarınları için bir kanaviçe gibi işlenmesi gerek..
“Göle maya çalan” Hoca Nasreddin’in işi gibi, umut ve tedirginliği içinde barındıran zor ve meşakkatli bir iş, örneğin..
Halbuki, iktidarıyla, muhalefetiyle “ortak aklın” potasında eritilip, “zamanın ruhuyla” harmanlanarak, “toplumsal mutabakatın” sağlanması gereken bir süreç bu!..
*
Umudumuz; anaların ağlamaması!..
Arzumuz; Türkiye’nin güzel geleceği!..
Amma velakin; “Analar ağlamasın” derken umarız, “analarımız ağlamaz"!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.