xxx52
Günah işleme özgürlüğü mü?
"O zaman, kendi günahının bedelini ödemeye razı olan, kendi "günah işleme özgürlüğüne" sahip çıkan, kendi hayat tarzını dindarların günahkârca bulduğu bir anlayış üzerine oturtanlar, "bu dindarlar bir gün hepimizin özel hayatına, yaşama biçimine, içkisine, cinselliğine karışmak isteyecek" diye endişelenmez mi?"
Böyle diyor sayın A. Altan.
Dindar Müslümanların kul hakları karşısında duyarsız oldukları, cinsel ayıplar ve günahları ise itirazlarının merkezine yerleştirdikleri" tespitine katılmadığımı, kul haklarına karşı dinli dinsiz herkesin duyarlı olması ve elinden geleni yapması gerekli bulunduğunu daha önceki yazılarda ifade etmiştim. "Günah işleme özgürlüğü" konusunu ise bu yazıda ele alacağım.
İslam'a göre Müslümanların içinde ve egemenliğinde yaşayan bir kişi isterse Müslüman olur, istemezse olmaz; "Müslüman olmam, dinsiz veya başka bir dinde kalacağım"derse ona dokunulamaz, Müslümanlara tanınan temel insan hakları ona da tanınır. Ancak Müslüman veya dindar olmayan kişi, kamuya açık alanlarda toplumun genel ahlakına, kamu düzenine aykırı davranamaz, dini ve inancı gereği olarak böyle bir davranışta bulunması gerekiyorsa bunu özel mekanında, kendilerine ait topluluklar içinde yapar. Müslüman olmayanların içkisine, domuzuna, İslami tesettüre riayet etmemelerine... karışılmaz. Ama kendi din ve ahlak anlayışlarına göre serbest olsa bile Müslümanlarla beraber oldukları –kamuya açık- alanlarda oturup içki içmelerine, kadın ve kızlarla öpüşmelerine izin verilmez (çünkü bu davranışlar hem kötü örnek teşkil eder (genel ahlak) hem de –müdahale edenler olacağı için- düzen ve asayişe zarar verir.
Müslüman olanlara gelince, bunlar kamuya açık olan yerlerde İslam'ın ayıplarını ve günahlarını işleyemezler; işlemeye kalkışırlarsa ilgililer tarafından engellenirler. Şu halde İslami düzende kişilerin "günah işleme hak ve hürriyetleri" olamaz. Nitekim laik ve seküler düzenlerde de kişilerin "suç işleme hak ve hürriyetleri" olamaz. Bu düzenlerde "suç" ne ise İslami düzende "günah" odur. Her ikisi için de "işleme hak ve hürriyeti" söz konusu değildir.
Laik-seküler bir düzen içinde yaşamak durumunda olan dindarlar, Müslümanların göz önünde günah işlemeleri durumunda duyarsız ve ilgisiz kalamazlar; bunu engellemek için ellerinden geleni (düzenin izin verdiğini, yapılması mümkün ve sakıncasız olanı) yaparlar; en azından uyarırlar, öğüt verirler, bunlar da mümkün veya uygun olmuyorsa memnuniyetsizliklerini belli ederler veya içlerine gömerler.