Gönüllerin Anahtarı

İyiliklerin çok konuşulduğu, gönüllerin coştuğu, garip gurebanın yüzünün en çok güldüğü bir aydayız. Bu ay fetih ayı. Zira fethin büyüğü gönüllerde yaşanan fetihtir. Bereket ve fetih mevsiminin bitmesine sayılı günler var.

Gönül kazanmaya yeterince vakit ve nakit ayıramamış olanlarımız için fırsat henüz kaçmış sayılmaz.

Bu gün köşeme Şeyh Sadi Şirazî’yi davet ettim. Geldi ve Bostan’dan konuştu. Yüreklere konuştu. Yüzyıllardan beri yaptığını yaptı, en ihmal ettiğimiz konuları hatırlattı. Mübarek Ramazanın ruhuna uygun hikayeler anlattı. Ramazan sonrası da “iyiliklerin” devam ettirilmesi gerektiğini ihtar eder gibiydi.

Gönüllerin fethi için en güzel anahtar yapılan iyiliklerdir. Sadî bizi iyiliğe davet ediyor.

Söz Sadî’nin:

Bağışta bulun.

İnsanoğlu bağışla, hayvan tuzakla avlanır.

Düşmanlarının boynunu kılıcın kesemeyeceği bir kementle, lütuf kemendiyle bağla.

İyilik ve ihsan gören düşmandan zarar gelmez. Kötülük yapma. Dostundan bile kötülük görebilirsin bu yüz­den.

Kötü tohumdan iyi meyve alınmaz. Sevdiğine kötü davranırsan senin yüzünü bile görmek iste­mez.

Düşmanı dost yapmak istiyorsan, ona iyilik elini uzat.

Bir gün yolda karşıma genç bir adam çıktı. Boynu tasmalı bir koyunu sürüklüyordu arkasından.

"Bu hayvanı ardından ne yürütüyor, biliyor musun?" diye sordum.

Delikanlı duraksadı. "İp ve tasma" dedim. "Nasıl yani?" der gibi baktı.

"Çıkar istersen onları" dedim, "bak ne oluyor o zaman." Dediğimi yapınca serbest kalan koyun adamı izlemeye, o hangi yöne giderse peşinden koşmaya başladı. Şaşırdım.

Oyunu bir süre devam ettiren delikanlı, yanıma geldi ve ken­disinden emin bir şekilde;

"Gördün mü?" dedi, "marifet tasmada değilmiş. Onu arkam­dan koşturan, ona verdiğim yiyecek ve yaptığım ikramdır. Boynundaki asıl bağ odur."

Kükreyen bir fil bile sahibine saldırmaz. Çünkü onun ihsanını çok görmüştür.

Ey iyi kalpli kişi!

Kötülere bile iyi davran.

Köpek dahi ekmeğini yediği kimseye saldırmaz.

Dilini sahibinin peynirine bir kez süren parsın, ona karşı dişleri körleşir.

 

İmam Şibli, bir torba buğday almış, köyüne götürmüş.

Boşaltırken taneler arasında bir karıncanın yuvarlandığını görmüş.

Hayvancağız şaşkınlık içinde sağa sola koşuyormuş.

Şibli, karıncanın rahatsızlığını görünce, 'buna ben neden ol­dum' diye düşünmüş ve sabah gün ağarınca hemen alıp yerine götürmüş onu.

Kalbi perişan olanların üzüntüsünü gider. Allah da senin kederini giderir. Helalzade Firdevsî ne güzel söyler: “Sırtında tane taşıyan karıncayı bile incitme. Onun da canı var. Can tatlıdır.”

Karıncanın gönlünü ancak taş yürekli ve kara gönüllü olan in­citebilir.

Güçsüzün eline kuvvetli yumruğunla vurma. Bir gün onun ayağına karınca gibi düşebilirsin. Mum pervaneye acımadığından ateşte yanmaktadır.

Adamın biri, çölde giderken, susuzluktan ölmek üzere olan bir köpeğe rastladı.

Az ilerdeki kuyuya götürdü onu.

Başındaki külahı çıkardı, sarığını çözdü, kuyuya kova gibi sal­landırarak su çekti. Köpek suyu içince canlandı, gözleri açıldı, adama sevgiyle baktı.

Allah'ın Elçisi bunu duyunca;

"Allah onun günahlarını bağışlamıştır" buyurdu.

Arkadaş,

Eğer zalim isen sonunu düşünerek bundan vazgeç. İnsanlara karşı vefalı ol. iyilik üzere bulun.

Bir köpeğe yapılan iyiliği karşılıksız bırakmayan Allah, insan­lara yaptığın iyiliklere karşılık vermez mi?

İyilik güce göredir. Allah herkese bu kuvveti vermiştir. Zengi­nin servetinden altınlar saçması, yoksulun ekmeğinden bir parça vermesine benzemez.

Yükünü gücüne göre taşırsın.

Çekirgenin ayağı karıncaya ağır gelir.

 

gumuslale@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum