Ulvi SEVECEN
GELECEĞİNİ ARAYAN ÜLKE BOSNA-HERSEK
14 Aralık 1995 'te üç ülkenin (Sırbistan, Hırvatistan ve Bosna-Hersek) onayıyla imzalanan Dayton Barış Anlaşması'nın ardından savaş sona erdirilmişti. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupanın göbeğinde yaşanan ikinci en kanlı savaş biteli yaklaşık 16 yıl olmasına rağmen çözüm getirilmeyen ciddi sıkıntılar var.
Dayton Anlaşması'nın temelde iki hedefi vardı. Birincisi, yukarıda da belirttiğimiz gibi 2. Dünya Savaşı sonrası bölgede yaşanan bu kanlı ve hunharca gerçekleşen savaşı bir an önce bitirmek, ikincisi ise uzun yılllara serpiştirilecek siyasi kararlarla ülkede barış ve istikrarı tesis etmekti. Hedeflerden ancak bir tanesi gerçekleştirilebildi, savaş sona erdi.
Ancak ikinci hedef maalesef bir türlü sağlanamadı. Siyasi tabloya baktığımızda barış ve istikrarı sağlayabilme noktasında16 yıllık serencamın hiç de iç açıcı olmadığını görebilmekteyiz.
Savaşta yaşanan insan trajedilerinin yerini günümüzde " İç barışın sağlandığı ve halklararasında güvenin tesis edildiği bir devlet olamamanın trajedisi" almış durumda.
Bugün Bosna-Hersek'in halini bir bisiklete benzetenler var. Nasıl ki bisiklet ilerlemezse devrilir. Şimdiye kadar siyasi yapının revize edilmemesi (ülke idaresinde üç halkın uzlaşarak ortak karar alamasını zorunlu kılan ayrıca bunun yanında her birine kararları veto hakkı tanıması şeklindeki siyasi yapı) veya taraflar arasında ülkenin geleceğiyle alakalı elzem, radikal kararların bir uzlaşıyla takbik edilememesi neticesinde ülke çok ciddi sıkıntlarla karşı karşıya gelmiş durumda.
Bu durumun en bariz göstergesi ülkenin hala Dayton anlaşmasının bir gereği olarak istikrar ve barışın sağlanamamasında dolayı görev süresi uzatılan Yüksek Temsilcilik makamı ile yönetilmesi ve buna bağlı olarak en son gerçekleştirilen seçimlerin ardından (3 Ekim 2010) yeni bir hükümet ancak 15 ay sonra Ocak 2012'de kurulabilmesidir.
Dayton anlaşmasının ülkenin anayasası gibi adeta. Etnik temelli, bürokratik bir devlet yapısını öngörüyor. Başlangıçta tüm sorunların bu yapı kaynaklı olduğu görünse bile aslından en önemli sebep, olarak ülkede yaşayan Sırpların uzlaşmaya yanaşmaması ve Hırvatların son dönemlerde ayrılıkçı davranışları.
Bosna-Hersek'te Yüksek Temsilcilik makamında bulunan Valentine Inzko, geçen yl Ankara ziyeretinde bulunmuş, akademisyenler, diplomat ve ve bürokratlarla bir araya gelerek bu ülkenin geleceği hakkında veya sorunların çözümü noktasında öngörülerini paylaştığını hatırlıyoum. Balkan ülkeleri arasında işbirliği, yeni bölgesel ruhtan söz eden Inzko, ek olarak ülkenin geleceğinin ancak ve ancak bölgesel uzlaşıya bağlı olduğunu vurgulamıştı.
Türkiye bu konuda neler yapıyor? Nasıl bir rol üstlenmiş durumda?
Türkiye, 2009'dan beri bölgede insiyatif alan bir ülke rolünde. Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan üçlüsü arasında toplam altı üst düzey toplantı düzenledi. Ayrıca Belgrat'a Bosna-Hersek büyük elçisi atanması, Sırbistan parlementosunun Srebrenitsa soykırımını kınayan bir kararı kabul etmesi, anma törenlerine Sırp cumhurbaşkanının katılması gibi olumlu kazanımlar ortaya çıktı.
Türkiye'nin bu konudaki aktif politikalarına, Sırbistan'ın son zamanlardaki olumlu tutumuna rağmen ülkedeki siyasi sürecin normalleşmesinin önünde ciddi tıkanmalar var.
İşsizlik % 43 artmış halde, yıllardır kronikleşen cari açık problemi.
Suçlular ve suç örgütleri biliniyor fakat yasalardaki boşluklardan dolayı yakalanıp cezalandırılamıyor.
Tüm bu yaşananlar karşısında hiç bir kimse veya hiç bir kuruluş tepki göstermiyor. Ülkenin geleceğini tehdit eden sorunların kısa vadede aşılamayacağı mutlak.
Bölgesel uzlaşı olmadan da gelecek yok gibi görünüyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.