Pınar KİBAR
Fitnevizyon…
Çağımızın olmazsa olmazlarından „Televizyon“ .
Artık bizler bir şeylere değil, bir şeyler bizlere hakim olmuş.
Televizyonun bizim üzerimizdeki hakimiyetini hiç düşündük mü? Veya neleri kaybettirdiğini?
Televizyon karşısında geçen dakikalar, dakikaları takip eden saatler…
Her gün tekrarlanan aynı olay.
Sabah kalktığımız da sabah programları Seda abla, izdivac. Öğlen vakti, problemlere çözüm programları. Akşam vakitlerin de oynayan envai çeşit diziler.
Diziler diziler diziler…
Hangisine bakmayız ki, 1001 gece mı? Küçük kadınlar mı yoksa küçük sırlar mı?
Yoksa hepsine mi bakarız?
Vakit(Zaman) dediğimiz değerli şeyin tek düşmanı olan „Televizyon“ .
Düşmana karşı siper almayan biz zavallılar.
İnsanların bizlere sunmuş olduğu fikirleri ve değerleri hiç gıkımız çıkmadan kabüllenmek. Vay halimize.
Televizyonu açtığımız andan itibaren, zamanın lehimize çalıştığını hiç düşündük mü? Zaman dediğimiz olayın bizim için ne kadar değerli olduğunu düşündük mü peki?
Veya şöyle soralım, bize kaybettiğimiz zaman içerisinde televizyon ne kazandıra bildi?
Sabah programlarından, çekişmeyi, dedikoduyu, fitneyi öğrendik.
Akşam dizilerinden ahlaksızlığı, aldatmayı öğrendik.
Dostlar, biz ne öğrendik?
Biz gerçekciliği unuttuk. Hayal dünyasına daldık. Peygamber ahlakı yerine, dizilerdeki ahlaksızlığı hayatımıza örnek aldık.
Bize sunulan herşeyi kabul ettik. Ama bir şeyi bıraktık „Zamanımızı“.
Zaman nedir?
Zaman, geçen her andır. Geçmişi geriye getiremediğimiz gibi, zamanıda geriye getiremeyiz. Zaman çok değerlidir. Zaman, altın değerindedir. İyi kullanılmaz ise pas tutmaya mahkumdur.
Zamanın hesabı vardır, peki nasıl geçti bu zaman?
Vereceğimiz cevap önemlidir.
Şimdi soruyorum; zamanımızı nasıl ve nereye harcıyoruz?
Muhabbetle Efendim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.