Recep KOÇAK
Evet Yetmez
Hatırlı, nüfuzlu bir adamın oğlu cinayet işlemiş. Cinayeti gören şahitler de varmış. Herhangi birisi böylesine büyük bir suç işlese, katil en ağır cezaya çarptırılır, dosya kapanır. Ama katilin babası önemli birisi olunca iş değişir.
Baba, oğlunun en hafif ceza ile bir süre hapis yatıp sonra da kurtulması için imkanlarını seferber etmiş.
Şehrin, “ipten adam alır” denilecek kadar şöhretli avukatı ile anlaşmış.
Duruşma günü yaklaşmış. Katil çocuğun nüfuzlu babasına tanıdıkları merakla sormuşlar:”Her şey ortada. Tuttuğunuz avukat oğlunuzu nasıl savunacak ki?”
Adam, “Valla” demiş, “Avukatın çok maharetli olduğunu duydum. Becerisine de inanıyorum. Ama ben de çok merak ediyorum. Oğlumu savunurken ne bulacak, ne söyleyecek. İnanın çok merak ediyorum!”
12 Eylül’de yeni anayasa paketi oylamasında “hayır” oyu vereceklerin gerekçeleri de tam bir merak konusu.
Gerekçe olsun diye bir şeyler söylüyorlar ama ağızlarından çıkan sözlere kendilerinin de samimiyetle inandıklarından şüphem var.
Azımsanamayacak bir MHP’li vatandaş genel merkezin aldığı “hayır” kararı karşısında şaşkın ve dirençli.
12 Eylül 1980 darbesinin en mağdur kitlesinin o darbe sonrası hazırlanan anayasayı büyük ölçüde değiştiren pakete “hayır” demesi yeni bir işkence değil midir?
MHP tabanı kaynıyor. Bazı belediye başkanları işi parti değiştirmeye kadar götürdüler.
40 yıllık CHP’li bir vekil “evet” oyu vereceğini açıklayınca tam bir linç kampanyasının mağduru yapılıverdi. O da kurtuluşu partisinden ayrılmakta buldu.
BDP, tabanını sandığı boykota çağırıyordu. Şimdilerde tavır değişikliğine gidecekleri yönünde sinyal vermeye başladılar.
Pakete neden evet” diyelim?” sorusuna verilecek cevaplar için çokça malzeme, belge, doküman ve şahit var. Şu günlerde bol miktarda örneği kamuoyunun dikkatine sunuluyor.
Zulümlerin mağdur ve şahitleri yaşadıklarını, gördükleri işkenceleri günlerdir çeşitli televizyonlarda anlatıyorlar.
Pakete evet demenin çok fazla gerekçesi var..
Yakın tarihte yaşanılan bin bir türlü rezilliğin, insan hakları ihlallerinin, çirkinliklerin olmasını istemediğiniz için “evet” diyebilirsiniz.
Yeni anayasa eskisinden daha özgürlükçü ve insan haklarına daha riayetkâr. Onun için evet diyeceksinizdir.
İki günü birbirine eşit olmaması gereken bizler daha gelişmiş bir anayasaya elbette evet demeliyiz, anlayışında olabilirsiniz.
Milletin iradesine ipotek koyan, 411 milletvekilinin kararını ve fikrini yok sayıp çöpe atabilen kurumların değişmesi vakti çoktan gelip geçtiği için, kendinizi evet demek zorunda hissediyorsunuzdur belki de.
“Evet” demenin gerekçelerini uzun uzun yazmak mümkün. Kısaca, yerimde saymak, üçüncü sınıf insan muamelesi görmek istemiyorum, ilerlemek istiyorum. Zulüm yapan kim olursa olsun hesap sorulması gerekir kanaatinde olduğunuz için “evet” sizin zorunlu istikametinizdir.
Ancak 12 Eylül günü “evet” demek yetmez.
“Evet”in güçlü bir şekilde de söylenmesi gerekir. “Hayır” oylarını artırmak için mücadele veren, kırk yıllık ihtilaflarını, hasımlıklarını bir kenara bırakan statüko yanlısı çevrelere karşı yeniliği ve özgürlükçü anlayışı savunanların da cesur ve gayretli olmaları gerekir.
“”Evet” oylarının hissedilir, hatta ezici oranda olması, referandum sonrası yapılacak çalışmaları kolaylaştıracak, atılacak adımları hızlandıracaktır.
Bu referandum bir siyasi partinin güven oylaması değildir. Hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin, kendisi ve çocuklarının yarınları için daha özgür ve daha yaşanılabilir bir Türkiye istemesi icap eder. Bunun en kolay, en basit ve zorunlu adımı olan oy kullanma işi ciddiye alınmalıdır.
Çıkacak olumsuz sonucun sorumluları mevcut düzeni savunan ve o yönde görüş bildirenler değil, kendi fikrini yeterinde etkili bir biçimde sandığa taşıyamayan “evet” yönündeki görüş sahipleri olacaktır.
12 Eylül’ün daha güzel bir Türkiye için milat olmasını dileriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.