Barış KIŞO
Eşeğin Gölgesi
Vaktiyle Bilge kişilerden birisi, bir gün bir toplantıda çok önemli bir mevzu hakkında konuşmak için kürsüye çıktı. Konuşmasına başladı ancak ahali aralarında konuşmayı bırakıp gürültüyü kesmedi. Öksürerek, sesini yükselterek halkın dikkatini çekmeye çalışan bilge kişi, baktı ki kimse onu dinlemiyor; Bunun üzerine halka hitaben şöyle dedi:
“Ey ahâli! size eşeğin gölgesi hikâyesini anlatayım mı?”
Az önce bilge kişiyi dinlemeyip kendi arasında sohbet eden kalabalık birden durup, kürsüye dönerek pür dikkat bilgeyi dinlemeye başladı. Ve bilge hikâyeyi anlattı:
“Vaktiyle yolcunun birisi çölde bir yere gitmek için bir eşek kiralamak istemiş. Eşeğin zor bulunduğu diyarda eşeğini kiraya verebileceğini söyleyen bir adam; “Kiraya veririm ama bir şartla…” diyerek eklemiş: “Ben de senin gideceğin yere gidiyorum, beni de oraya götürürsen eşeğimi sana kiralarım” Bu şartı kabul eden yolcu ve adam beraberce yola koyulmuşlar. Tam yarı yola geldiklerinde bir sıcak basmış. Dinlenmek için mola vermek zorunda kalmışlar. Fakat ortalıkta hiç gölgelik bir yer yokmuş. Eşeğin asıl sahibi hemen eşeğin gölgesine sığınmış. Bunu gören öteki adam hiddetlenmiş:
‘Oraya oturmak benim hakkım, kalk oradan!’ demiş.
‘Niçin?’
‘Çünkü eşeğini kiraladım!...’
‘Ama sen sadece eşeği kiraladın, gölgesini değil… Mal sahibi olarak eşeğin gölgesi benim hakkım’
‘Ben eşeği tüm hakkıyla kiraladım buna gölgesi de dahildir.’
Derken aralarındaki bu tartışma uzamış ve muazzam bir kavga çıkmış...”
Hikâyenin burasına gelince; bilge, kendisini dikkatle ve merakla dinleyen kalabalığa baktı ve hemen kürsüden indi. Halkın: “Sonra ne olmuş, anlatsana” diye bağırması üzerine; bir süre için halkın ısrarlı yakarışlarını dinleyip, onların kendi aralarındaki tartışmalarını seyrettikten sonra tekrar kürsüye çıktı:
“Ey ahâli!” dedi. “Sizin iyiliğiniz için çok önemli bir mevzuda bir lâf edeyim dedim, dinlemediniz. Ama bir eşeğin gölgesini nasıl da merak ediyorsunuz...”
Hikâye böyle.
Artık bir eşeğin gölgesi çok önemli gerçeklerin üzerini bir karanlık gibi kapatıyor. Eşeğin gölgesini merak edenler başka bir şey dinlemek istemiyor, gerçekleri görmezden geliyor. Çünkü toplumumuz git gide duyarsızlaşıyor. Televizyon kanallarını açtığımız zaman felaketlerde, bombalamalarda, toplumsal olaylarda vefat edenlerin haberlerini sadece izliyoruz ve “Vah! Vah! Vah! ...” dedikten birkaç dakika sonra her şeyi unutup kanalı değiştirerek dizimizi izlemeye, eşekle ilgili haberleri takip etmeye devam ediyoruz.
Ülkemiz hem doğal afet açısından, hem de terör belası açısından karanlık günler yaşamakta. Millet olarak hepimizin canını yakan kara haberlere karşı bir bahisçinin at yarışına gösterdiği ilgiyi bile gösteremiyoruz. Bahisçi işini yapıyor, kendisine para kazandıran veya kaybettiren atların tüm sülalesini tanıyor, kumda mı, otta mı daha iyi koştuğundan tutunda; hangi atla yan yana koşamadığını bile gayet iyi biliyor. Bizler ise; su havzalarına inşa edilen bu kaçak binaların hangi dönemde yapıldığını dahi bilmeden atıp tutabiliyoruz, günah keçisi olarak sallandıracak adam arıyoruz. Çocuğunu askere göndermemek için binbir fırıldak çeviren Aydın kisveli yönlendirilmiş kalemler; kumarhanelerde poker oynarken veya barlarda âlem yaparken bir yandan da antiterör uzmanı gibi fikirler üretiyorlar. Ülkesini çok seven bizler de onların fikirleriyle hareket edebiliyoruz. Ormanları yakanları, atıklarıyla doğayı katledenleri, yer altı sularını kurutanları, üst üste kaçak binaları yapanları, terörün sırtından rant sağlayanları ve bütün bunlara göz yumanları ucu belki bize dokunur diye görmezden gelip, başka başka suçlular bulmaya çalışıyoruz.
Çarpık kentleşme, rant amaçlı imar planları, görevi kötüye kullanma, devlet arazilerini yağma, doğal dengeye aykırı yapılar, çevre sorunlarını görmezden gelme, vatandaş duyarsızlığı, işsizlik vs. vs. sayabileceğimiz o kadar çok sebepler zinciri var ki bu afetin ardında… Düşündüğümüz zaman fert olarak her birimize bir parça sorumluluk bir uzvumuzdan bulaşıyor ve en masum olanımız bile bir parça vicdan azabı çekmek durumunda hissediyor kendisini.
Artık uyanmalı ve gerçek gündemi yakalamalıyız. Sadece karşı olduğumuz, sevmediğimiz insanların ağzından gerçekleri duymak zor geliyor diye gerçeklere sırtımızı dönemeyiz. Unutmayalım ki eşeğin gölgesi hakkı örtebilecek kadar büyük olmadı ve olamayacaktır. Global senaryo yazarlarının yazdığı senaryolarla bu milleti meşgul etmeyelim, etmeyelim ki; dostluk ve kardeşlik içerisinde birbirimizi, dertlerimizi daha iyi anlayalım.
Gün birlik zamanı. Gün, gerçeklerin ışığında gelecek için tedbir alma zamanıdır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.