xxx23
Ergenekoncu savaş lobisi mi?
Türkiye’nin hukuk üretemediğine, yeryüzünün ürettiği hukuku da içselleştiremediğine, kısacası bir hukuk devleti olmadığına itiraz edecek pek birilerinin olmadığını düşünüyorum...
Ama...
Eğer itirazı olan birileri çıkar ise, ona da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 2010 yılı itibariyle en çok mahkûm olan ülke olduğunu anımsatırım...
Askeri ve yargısal vesayete yönelik olumlu adımlar öyle biranda kurumsallaşıp bir günde devleti dönüştüremediği gibi, vesayete yönelik icraatın kendi de maalesef bir hamlede hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti inşası haline gelemiyor...
Ne yazık ki hukukun ‘tutanın elinde’ kaldığı bir noktadan, ‘hukukun evrensel zihniyeti’nin hâkim olduğu bir noktaya gelmesi pek de kolay değil...
Genel seçim sonrası Türkiye’nin huzurunu kaçırmaya aday olan YSK’nın Hatip Dicle kararını bu zeminde tahlil etmek gerekiyor...
***
YSK’nın Hatip Dicle ile ilgili kararının gerekçesini dünkü Resmi Gazete’de okudum...
Adaylığına onay verip, milletvekilliğine kırmızı ışık yakmayı adli sicil işlemlerindeki gelişmelerle izah ediyor...
İşlem ‘gecikse’, Hatip Dicle milletvekili olabilecekken, işlem hemen seçim ertesinde gerçekleştiği için milletvekili olamıyor...
Resmi işlemlerin Türkiye’de nasıl yürüdüğünü bilen tecrübeli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu gerekçe bile beni tedirgin ediyor...
Bu nedenle de tüm toplum her hukuksal gerekçe ardında bir bit yeniği arıyor...
Ama yaşanan çetrefil süreçlerde bit yeniği olmadığı da çıkarılmamalı...
Türkiye’de her şey mümkün çünkü...
***
Hatip Dicle olayı, 12 Eylül askeri darbesi tarafından kendi zihniyetine göre oluşturulan ve otuz yıldır kendisinin sivil olduğunu iddia eden siyasi partiler tarafından imha edilmek bir yana, neredeyse olduğu gibi korunan ‘siyaset kurumunun’, her an toplumsal maraza çıkarmaya açık, tutarsız bir köhne yığın haline geldiğini açıkça gözler önüne seriyor...
Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, değiştirilen Türk Ceza Kanunu kendi içinde tutarlı ve demokratik bir yapı oluşturmaktan çok uzak...
Meşruiyetin kaynağı olan halk iradesinin önüne çıkan inanılmaz barikatlar var...
12 Eylül zihniyetinin siyaset kurumuna bayrak açmayan siyaset de en olmadık zamanda o sistemin kurbanı olabiliyor...
Çünkü kurnazlık her zaman aklın düşmanı...
***
İkinci olarak da bu gelişmenin ardında bir bit yeniği var mı, yok mu diye bakmak gerekir...
Türkiye’de devasa bir Ergenekon yapılanması var...
Ayrıca gene devasa bir savaş lobisi var...
Türkiye’yi Türk-Kürt ikilemi üzerinden yeniden germek kimin işine yarar?
Demokratik bir dönüşüm isteyenlerin işine yaramayacağı ortada...
***
Devlet içi odaklar gibi Kandil’den İmralı’ya kadar da ‘barış ve savaş lobisi’ ayrışmış durumda...
Kan ve silah üzerinden iktidar ve nüfuz ticareti yapanlar ile çocukların ölümüne son verecek kalıcı bir barış ile demokratikleştirmenin Türkiye’yi uçurması için didinip duranlar...
***
Hatip Dicle kararı bakalım ne gibi gelişmelere yol açacak, o gelişmeler yaklaşım ve yorumların hangisinin geçerli olduğu konusunda da daha keskin bir kanaat imkânı sağlayacak...
Ancak, dileriz sağduyu ve normalleşme kazanır...