xxx52
Erdem (ler) ölmez
Hakk'ın rahmetine, çok sevdiği Allah kullarının sohbetine kavuşan (böyle olduğunu umduğumuz ve dilediğimiz) Erdem Bayazıt ile aramızda dostluk ilişkisi vardı. O, bizim değerlerimizi (erdemimizi) temsil eden bir güzel insandı. Fani vücudu toprak olsa bile ruhu ebedi olduğu (ölmediği) gibi temsil ettiği ve silinmez izlerle zihinlere kazıdığı erdem de ölmeyecektir; şu halde Erdem de hayatımızda, zihinlerimizde, edebiyatımızda, şiirlerimizde yaşamaya devam edecektir. Maddi vücudunun aramızdan kayıp gitmesi de az bir şey değildir; buna üzüldük, ağladık, içimiz acıdı; ama En Kâmil Kul (s.a.) da oğlunu kaybettiğinde "Kalbimiz yanar, gözlerimiz yaş döker, ama ağzımızdan Allah rızasına aykırı bir söz çıkmaz" buyurmuşlardı. Biz de bunu tekrar edeceğiz. Merhum aynı zamanda komşumuz idi. Hastalığı sebebiyle birkaç dost ile ziyaretine gittikten sonra İstanbul'dan ayrıldığım için bu ziyaret son görüşmemiz oldu. Hanımefendi'nin bize mahsus müsafirperverliği başta olmak üzere her yönüyle örnek bir Müslüman evinde idik. Karşımızda amansız bir hastalığa yakalanmış olduğu halde ölümden korkmayan, fırsat elverirse hizmet için yaşamak isteyen, sonuç ne olursa olsun Hak'tan gelecek olana razı ve Hakk'ın da rızasına talip bir mümin vardı. Sohbette fon müziği olarak Türk Sanat Müziği'nden saz eserleri (CD'den) icra ediliyordu. Önce hastalığında ibadetine devam ederken önüne çıkan bazı fıkıh meselelerini sordu, gereken açıklamaları yaptık. Yazılarımı okuduğunu ve memnun olduğunu ifade etti. İcra edilen musiki sebebiyle bir süre ondan ve tanıdığımız musiki üstadlarından, onlarla ilgili hatıralardan söz ettik. Sonra memleket meselelerini, daha sonra da yakın tarihimiz (doğrusunu ve sahtesini) konuştuk. Biz hasta ziyareti kısa olmalı diye kalkmayı istedikçe o devamını istediğini ima veya ifade ettiği için sohbet (ziyaret) uzunca sürdü. Biraz hastalığından da konuştuk. Modern tıbbın imkanları yanında halk doktorlarının tavsiyelerini de uyguladığını, bu yüzden evin baharatçı dükkânına döndüğünü tebessüm ederek söyledi. Hasta bir mümin olarak hem tedbire başvuruyor, hem de ecel gelmiş ise imanı ile gitmeye hazır olduğu görülüyordu. O, ölüm üzerine çok güzel şeyler yazmış bu arada şunu da söylemişti: "Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm" Dünya hayatında iken "ölmeden önce ölenler" ölümsüzlüğü tadarlar, dünya hayatının sonu olan ölüm gerçekleşince de tadına vardıkları vuslatı doya doya yaşarlar. Ölüm ona değil, bize bir şeyler yaptı. Biz ağlar iken dilerim o gülüyordur.