Ramazan KERPETEN
DÜŞMANLIĞINIZI BURALARA BARİ BULAŞTIRMAYIN!
Türkiye’de “başörtüsü” karşıtlığından oluşmuş, çok derin bir yara var. O kadar derin ve büyük ki, Başbakan ya da Cumhurbaşkanı eşi olsanız dahi bu karşıtlıktan ve düşmanlıktan dolayı yara alabiliyor, incinebiliyorsunuz. Ve bir başbakan olsanız dahi bundan dolayı gözyaşınızı içinize akıtabiliyorsunuz.
Ya üniversite kapılarında yıllardır isimsiz nice genç kızın başörtüsünü ıslatan gözyaşları? Onların haddi hesabı yok. Üniversite yıllarımdayken, Ankara Hukuk’un Anıtkabir’inki gibi soluk, soğuk ve heybetli sütunları önünde iç çeke çeke ağlayan, derslere alınmadığı için o bahçede öylece kala kalan nice başörtülü görmüş, elimizden bir şey gelemeyişine kahretmiştik.
Hatta şuan Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün eşi de üniversite okumaya çalışmış, başörtüsünden dolayı buna muvaffak olamamıştı. Hakkını aramak için AHİM’e kadar gitmişti Hayrünnisa Hanım, fakat eşinin Cumhurbaşkanı olması üzerine bu müracaatını geri çekmişti. Okulunu devam ettirebilseydi, yüksek lisansını, doktorasını dahi yapsaydı; akademik kariyerini en yüksek seviyede yapmış bir Cumhurbaşkanı eşi kötü mü olurdu? Kına yaksın birileri şimdi…
Kamu hizmetinden faydalanmaya bile yasak var. Daha da ötesi, düşünebiliyor musunuz; bir Başbakan, eşiyle birlikte, ünlü tiyatro sanatçısı Nejat Uygur’u ziyaret için GATA’ya (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) gidiyor da, “first lady” eşini içeri almıyorlar, “başörtülüsün” diye! Ve bir başbakan da olsan, bunu sineye çekmek zorunda kalabiliyorsun..!
Kadın haklarını savunan nice dernekler var ki, onlardan şimdiye kadar tık yok. Kadınların hangi haklarını savunuyorlar, bilemiyorum…
İsveç’ten bazı misaller gönderdik Türkiye’ye. Bırakın kamu hizmetlerinden faydalanmayı, kamu hizmeti kurumlarında başörtüleriyle çalışanların haberlerini yolladık. Hem de askerlik gibi, polislik gibi kamu güvenliğini sağlayan meslekleri yapan başörtülü bayanlar! Okullarda kız öğrencilerimizin başörtülerine yasaklar getirilirken, İsveç’te okullarda başörtülü öğretmenler hiçbir engelle karşılaşmadan öğretmenlik ya da öğretim görevliliğini vazifelerini yürütebiliyorlar.
İsveç ki çoğunluğu Hıristiyan bilinir. Hatta bazı kamuoyu araştırmalarda halkının yüzde 70’e yakınının ateist olduğu iddia ediliyor.
Demek ki neymiş? Ateist olmak başka, din düşmanı, hatta İslam düşmanı olmak başka şeymiş..!
Hani dinle bir ilgin olmayabilir de, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nden da bihaber olmaya ne demeli be kardeşim?! Bu insaf, vicdan tanımaz tavırlarınızla da halkın vicdanlarında derin yaralar açıyorsunuz. Bunlar da o kurumlarınızın halk indindeki değerini sıfıra doğru çekmeye devam ediyor.
KÖTÜ ÖRNEK OLUNUYOR
Ülkemizdeki azılı başörtülü düşmanlığı, Avrupalılara da kötü örnek olmaya başlıyor. Önce burka ile başladı tartışmalar, sonra iş başörtüsüne doğru ilerlemeye başladı.
Türkiye’deki başörtüsü zulmünden kaçıp Avrupa’ya gitmiş olan insanımız, Türkiye’de oluşturulan bu kötü dalganın kendisini bu uzak diyarlarda da bulmasından rahatsız oluyor.
Yakın bir zamanda Belçika’daki bir tanıdığımın küçük kızının başına gelen hayli düşündürücüydü. Okula başörtüsüyle gelen kızımıza öğretmeni aynen şunları söylüyordu: “Burada örtüyorsunuz da, sizin ülkenizde yasak bu başörtüsü. Kendi ülkenizde bile yasaksa, burada niye örtmeye kalkıyorsun şimdi?”
Buyur burdan yak…
Yurtdışındaki Türkler, gurbetçiler yıllarca sahipsiz kaldı, onlara sahip çıkan pek yetkili olmadı. Ama bir de inançlarını yaşamaya çalıştığı noktada, ülkesindeki kötü uygulamaların karşısına emsal olarak çıkarılması acı…
Yakın zamanlarda da Almanya’da başörtülü diye bir vatandaş büyükelçilikten çıkarılmıştı nitekim. Başbakanın ziyaretinde, bu mesele dile getirildiğinde olay olmuştu…
ÖZGÜRLÜKLERİN BEŞİĞİ HALİNE GELMİŞ İSVEÇ’TE BİLE TARTIŞMALAR BAŞLIYOR
İsveç şimdiden seçim havasına bürünürken, iki iddialı aday olan Moderatlar (Merkez Sağ) lideri ve Başbakan Fredrik Reinfeld ile Sosyal Demokratların lideri Mona Sahlin sık sık basın önünde karşı karşıya geliyor ve muhtelif konularda birbirlerine el ense çekiyorlar. Fakat bu, bizim memleketimizdekinden çok daha incelikli ve usturuplu şekilde gidiyor ki, bu da seviyelerin korunması açısından manidar..
Yine bu iki iddialı isim geçenlerde (27 Ocak öğleden sonra) kamu kurumu olan Sveriges Radio- SR (İsveç Radyosu)nda karşı karşıya geldiler. Düello havasında geçen programda, ağırlıklı olarak İsveç’te “burka” (yüz kısmı kafesli çarşaf) takılması konusu ele alınırken, tartışmada üstün tarafın Sahlin olduğu konusunda gazetelerce yorumlar yapıldı.
Merkez sağ lideri Reinfeldt, burka takmanın kadınlara baskı ve onları aşağılamak olacağını savunurken: “Avrupa’da, mesela Fransa’da ‘burka’ya umumi alanlarda yasak getirenler hakkında sempati duyuyorum, onaylıyorum” şeklinde konuştu. Bununla birlikte Reinfeldt, bu konuda bir kanun getirmenin uygun olmayacağının da altını çizdi.
Sosyal Demokrat Mona Sahlin ise; İsveç’te böyle bir yasak görmek istemediklerini, İsveç’in din özgürlüğü taşıyan bir ülke olduğunu söylerken: “Bu özgürlük hali ülkemizde hem dindar olmak isteyenler, hem de dinden uzak olmak isteyenler için geçerlidir” ifadelerini kullandı.
Sahlin ayrıca: “Ben her zaman kadınların hakları için savaşacağım. Bu, burka takmamak hakkı ve başörtüsü takma hakkı için de geçerlidir” şeklinde konuştu.
Burka tartışmalarından sonra iki lider; iş piyasası, sosyal sigortalar konularında karşılıklı atıştılar. Reinfeldt, iktidarda olduğu için meselelere daha vakıf birisi olduğunu ifade ederken, tartışma sonrasında bu karşılaşmayı değerlendiren İsveçli gazetelerin internet siteleri, Mona Sahlin’i daha dirayetli bulduklarını kaydettiler. Gazeteler ayrıca, sağ hükümetin son sosyal sigorta politikalarının başlarını yakabileceğini de vurguladılar.
BURKA TARTIŞMASI ÖNCEDEN DE İSVEÇ GÜNDEMİNE GELMİŞTİ
Bazı Avrupa ülkelerinden sonra, İsveç'te de burka ve nikabın yasaklanması için yasa teklifi çalışması olmuştu. Koalisyon hükümetinin ortaklarından Center (Merkez) Parti milletvekillerinden Staffan Danielsson ve Lennard Pettersson; yüzleri de kapatan örtülerin kadınlara yasaklanması için geçtiğimiz Ekim ayı başlarında yasa teklifi getirmeye çalışmış, İsveçli Müslüman gruplar ise bu girişime tepki göstermişti.
Söz konusu girişime Center Parti'den de tepki yükselmişti, Partinin grup lideri Roger Tiefenseen, "Böyle bir önerinin hiç getirilmemiş olmasını tercih ederim." açıklamasını yapmıştı. Center Parti'nin böyle bir düşünceden uzak olduğunu söyleyen Tiefensen, "Burkaya ya da nikaba karşı böyle bir yasak istemiyoruz. Ben bu teklifi veren arkadaşlara böyle bir şey yapmamalarını tavsiye ettim." demişti.
Neyse ki kamuoyundan gelen tepkiler üzerine bu girişimler asklıya alınmıştı. Burada sağ hükümetin bir aymazlığı olduğu görülüyordu. Demokratik vizyona zarar verilmemesi için münferit olarak bu iki vekile görev verilmiş ve nabız yoklanmıştı.
Burka neticede çok yaygın bir kıyafet değil. Genelde Afganistan bölgesinden gelen bazı kadınların kullandığı bir örtünme şekli ve de İsveç genelinde bunu kullananların sayısını toplasanız bir elin parmağını geçmez… Bu istisnai insanların giyimi bahane ederek, bütün Müslüman bayanların giyimini kuşamını mesele yapma ihtimali insanı düşündürüyor. Zira İsveç’e gelen insanlar, zaten bir şekilde ülkesinde baskı görüp, rahat bir nefes alabilmek için bu uzak topraklara gelmişler, bir de burada bazı siyasi hesaplarla aşamalı yasaklar gelirse, o insanlar için bu soğuk diyarlar azaba dönüşebilir…
BURKA YASAĞI TARTIŞMALARININ YAŞANDIĞI ÜLKELER
İsveçli iki vekil tarafından burkaya yasak getirilmesi gündeme getirilirken, başka Avrupa ülkelerinde de daha önceden benzer tartışmalar yaşanmıştı. Danimarka'da iktidardaki Muhafazakâr Parti, yakın zamanlarda burka ve nikaba yasak getirmek için bir dizi girişimlerde bulunmuştu. Muhalefetteki Sosyal Demokratlar ve Danimarkalı Halk Partisi de bu yasak girişimlerine destek vermişlerdi.
Fransa'da da yakın zamanlarda benzer tartışmalar yaşanırken, yasak konusunda bazı araştırmaların yapıldığı ve bunun da Cumhurbaşkanı Nicoalas Sarkozy tarafından desteklendiği belirtilmişti.
Almanya'da birçok bölgede öğrenciler okullarda başörtüsü takamıyor.
Hollanda ise 2010 yılından itibaren eğitim kurumlarında yüzü kapatan kıyafetlerin tamamen yasaklanması gündemde.
VEBALİ BİRİLERİNİN BOYNUNA
Ülkemizde ise bırakın burkayı, analarımızın, ninelerimizin yazması, eşarbı sıkıntı olabiliyor. Gerek ülkemizde, gerekse de Avrupa’daki bazı ülkelerde kıyafet serbestisinin temel bir hak olduğunun yerleşmesi için daha bir müddet geçecek gibi. Hazım meselesi biraz. O da sabır ve anlayışla çözülecek bir durum. Yeter ki siyasiler bunu siyasi malzeme haline getirmesinler ve insanları inançları ve düşünceleriyle baş başa bıraksınlar, yeter…
Başörtüsü ileride Avrupa’nın tartışılan konusu olursa ve yasaklar gelirse;
Ey Türkiye’deki siz sözde laikler, başörtüsü düşmanları; veballeri hep sizin boynunuza..
Buralarda da kıyafete yasaklar gelirse, bütün gurbetçileri Avrupa genelinde kapı kapı dolaşıp kına toplayacağım. Bunları da getirip sizlerin önünüze yığacağım. Nerelerde öbeklendiğiniz belli, sizleri aramak için çok uğraşmam.
Evet, o zaman kamyonlarla yıkarım kınaları evinizin önüne, sonra alın istediğiniz yerinize istediğiniz kadar yakın durun. Kınada dezenfekte özelliği de varmış, belki bu arada arınmanıza, bir noktada insafa gelmenize imkan da sağlar, kim bilir…
RAMAZAN KERPETEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.