xxx78
Dursun mu bu süreç, devam mı etsin?
İslamabad (PAKİSTAN)- 'Demokratik açılım' veya 'milli birlik projesi' adlarıyla anılan 'Kürt sorunu' için çözüm arayışında hükümetin muhatap aldığı çevreler süreci durdurmak niyetiyle hareket ettilerse sevinebilirler; süreç geçici de olsa durmuş görünüyor çünkü... Başbakan Tayyip Erdoğan; İslamabad'a doğru uçarken, beş gün sürecek gezisini izleyen biz gazetecilere, dağdan inmesi beklenenler için “Böyle geleceklerse hiç gelmesinler” anlamını taşıyan açıklamalar yaptı.
Başbakan bu noktaya tek başına gelmiş değil: Koordinasyondan sorumlu İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay ve sürece katkıda bulunan diğer mesai arkadaşlarıyla istişare sonucu varılmış bir tavır bu. Gezi sonrası kendisine süreçle ilgili yeni bir çerçeve sunulmasını bekliyor Başbakan Erdoğan. “Sürece yeni belirlenecek çerçeve içerisinde devam edeceğiz” dedi.
Irak'ın kuzeyinden gelen 34 kişinin mümkün olan en sevecen muameleyle evlerine dönmesinin geride kalanları dönüşe teşvik edeceğini hesapladığı anlaşılıyor hükümetin. Geçmişten çıkardığı derslerle hiçbir hükümetin cesaret edemediği adımları atmaya karar vermiş hükümet, öyle anlaşılıyor ki, gösterilen müsamahanın küçük hesaplarla istismar edileceğini pek düşünmemiş. Başbakan Erdoğan'ın kızgınlık ifade eden cümleleri biraz da bu hayal kırıklığını yansıtıyor.
“Sürecin muhatabı millettir” diyor Başbakan; militanların kılık-kıyafeti, seçim otobüsü üzerine çıkmaları ve zılgıtlı-alkışlı gösteriler için “Halkımızı yaraladı” diyor. Bir de bu görüntüleri siyasi ranta çevirme gayreti içerisinde bulunan partilerin varlığından söz ediyor...
Bu hayal kırıklığının anlamını DTP yönetim kadrosu düşünüyor mu acaba? Daha önce hiçbir hükümet Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu AK Parti hükümetinin cesur tavrını sergileyememiş ve dağdaki militanları topluma kazandırma yolunda fazla bir şey yapmamıştı. Cesur adımları 'yenilgi ilânı' olarak algıladıysa muhatapları, hayatlarının en büyük hatasını yapmışlar demektir.
Devletler hantal yapılardır, değişik davranışlara yönlendirilmeleri bu yüzden hayli zordur; buna karşılık en ufak bir engelde derhal eski refleksler kolayca hakim hale gelebilir. Sürecin sistem-içi karşıtlarının beklediği de bu zaten; bir geri adım, bir geri adım daha ve süreçten vazgeçilmesi...
Henüz vazgeçilme aşamasında olmadığımız kesin, ancak ilk geri adımın atıldığı da âşikâr. Başbakan beş günlük ziyaretini tamamlayıp ülkeye dönene kadar açmazı açacak yeni şartlar oluşmazsa, başka geri adımlar da söz konusu olabilir.
Tek teselli, şu anda sürdürülen süreçten vazgeçmenin faturasının herkes ve özellikle de ülke için yüksek oluşudur.
Sözgelimi dağdan inemeyenler için: Dağdan inemeyenler bundan böyle kendilerini eskisi kadar rahat hissedemezlerse haklıdırlar... Türkiye'nin doğrudan müdahalesine bile ihtiyaç olmadan Kandil'de kalışlarını imkânsız kılacak gelişmeler yaşanabilir.
Herhalde herkesin şapkasını önüne koyup nerede yanlış yapıldığı üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gereken bir dönemeçteyiz. Umutları uyandırmış bir sürecin yerini düşmanlıkların almasına ramak kaldı çünkü.
Aslında bayağı yüklü bir programı gerçekleştirmek üzere Pakistan'a gidiyoruz. Başbakan Erdoğan Pakistan Millet Meclisi ve Senatosu'nun ortak oturumunda dünya dengeleri ve bölgenin durumunu kendi bakış açısından anlatacağı bir konuşma yapacak. Türkiye'den giden hiçbir devlet adamına şimdiye kadar böyle bir platform açılmamıştı; Tayyip Erdoğan bu fırsatı iyi değerlendirmek niyetinde.
Başbakan bu noktaya tek başına gelmiş değil: Koordinasyondan sorumlu İçişleri Bakanı Prof. Beşir Atalay ve sürece katkıda bulunan diğer mesai arkadaşlarıyla istişare sonucu varılmış bir tavır bu. Gezi sonrası kendisine süreçle ilgili yeni bir çerçeve sunulmasını bekliyor Başbakan Erdoğan. “Sürece yeni belirlenecek çerçeve içerisinde devam edeceğiz” dedi.
Irak'ın kuzeyinden gelen 34 kişinin mümkün olan en sevecen muameleyle evlerine dönmesinin geride kalanları dönüşe teşvik edeceğini hesapladığı anlaşılıyor hükümetin. Geçmişten çıkardığı derslerle hiçbir hükümetin cesaret edemediği adımları atmaya karar vermiş hükümet, öyle anlaşılıyor ki, gösterilen müsamahanın küçük hesaplarla istismar edileceğini pek düşünmemiş. Başbakan Erdoğan'ın kızgınlık ifade eden cümleleri biraz da bu hayal kırıklığını yansıtıyor.
“Sürecin muhatabı millettir” diyor Başbakan; militanların kılık-kıyafeti, seçim otobüsü üzerine çıkmaları ve zılgıtlı-alkışlı gösteriler için “Halkımızı yaraladı” diyor. Bir de bu görüntüleri siyasi ranta çevirme gayreti içerisinde bulunan partilerin varlığından söz ediyor...
Bu hayal kırıklığının anlamını DTP yönetim kadrosu düşünüyor mu acaba? Daha önce hiçbir hükümet Tayyip Erdoğan'ın başında bulunduğu AK Parti hükümetinin cesur tavrını sergileyememiş ve dağdaki militanları topluma kazandırma yolunda fazla bir şey yapmamıştı. Cesur adımları 'yenilgi ilânı' olarak algıladıysa muhatapları, hayatlarının en büyük hatasını yapmışlar demektir.
Devletler hantal yapılardır, değişik davranışlara yönlendirilmeleri bu yüzden hayli zordur; buna karşılık en ufak bir engelde derhal eski refleksler kolayca hakim hale gelebilir. Sürecin sistem-içi karşıtlarının beklediği de bu zaten; bir geri adım, bir geri adım daha ve süreçten vazgeçilmesi...
Henüz vazgeçilme aşamasında olmadığımız kesin, ancak ilk geri adımın atıldığı da âşikâr. Başbakan beş günlük ziyaretini tamamlayıp ülkeye dönene kadar açmazı açacak yeni şartlar oluşmazsa, başka geri adımlar da söz konusu olabilir.
Tek teselli, şu anda sürdürülen süreçten vazgeçmenin faturasının herkes ve özellikle de ülke için yüksek oluşudur.
Sözgelimi dağdan inemeyenler için: Dağdan inemeyenler bundan böyle kendilerini eskisi kadar rahat hissedemezlerse haklıdırlar... Türkiye'nin doğrudan müdahalesine bile ihtiyaç olmadan Kandil'de kalışlarını imkânsız kılacak gelişmeler yaşanabilir.
Herhalde herkesin şapkasını önüne koyup nerede yanlış yapıldığı üzerinde ciddi ciddi düşünmesi gereken bir dönemeçteyiz. Umutları uyandırmış bir sürecin yerini düşmanlıkların almasına ramak kaldı çünkü.
Aslında bayağı yüklü bir programı gerçekleştirmek üzere Pakistan'a gidiyoruz. Başbakan Erdoğan Pakistan Millet Meclisi ve Senatosu'nun ortak oturumunda dünya dengeleri ve bölgenin durumunu kendi bakış açısından anlatacağı bir konuşma yapacak. Türkiye'den giden hiçbir devlet adamına şimdiye kadar böyle bir platform açılmamıştı; Tayyip Erdoğan bu fırsatı iyi değerlendirmek niyetinde.