Recep KOÇAK
Dünya Gönüllüler Eliyle Güzelleşir
Yıllar önce izlediğim bol ödüllü bir filmden hafızama nakşolmuş şu söz, önemli bir gerçeğin altını çizer:”En güçlü yürek gönüllü yüreğidir.”
Bildik ama çok yerinde bir tespit ise şöyledir: İşleri yalnızca kas gücüyle, el emeğiyle yapanlara işçi, amele; işini yaparken aklını ve beynini de devreye alanlara usta; işini el marifetiyle yaparken aklını, daha önce edinilmiş tecrübeleri ve daha da önemlisi gönlünü katanlara ise sanatçı denir.
Gönül, insanın ruhudur adeta. Bir iş, içine gönül katılmadan yapıldığında ortaya tatsız, tuzsuz daha önemlisi ruhsuz bir sonuç çıkar.
Bir atasözümüzde, “Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş!” denir.
Yine ecdadın sevdiği bir tanımlamada ise, “Gönülsüz giden it, sürüye kurt getirir!”
İşlerin, kalb-i selim (hastalıktan uzak, çalışır durumda, sağlıklı bir kalp) ile yapılması, yapılan o işin sonucu ile daha önce yapılmış binlerce benzer iş arasındaki asıl farkı ortaya koyar.
Birleşmiş Milletler 1985 yılında aldığı bir kararla 5 Aralık tarihini “Dünya Gönüllüler Günü” ilen etmiş. 2001 yılı ise “Dünya Gönüllüler Yılı” idi.
Bir şey azalınca onunla ilgili bir gün ilan ediliyor ve hiç değilse yılda bir gün o önemli konu gündeme gelsin, adam akıllı konuşulsun, hepten unutulmasın isteniyor.
Batı dünyasında anne babaların karşısına huzur evleri gibi zorunlu istikamet çıkınca “anneler günü, babalar günü” ihdas edildi. O vesile ile artık bizde bile hiç değilse yılda bir gün huzur evlerinin kapısı medya tarafından çalınarak oradaki yalnız insanlara mikrofon tutuluyor. “Oğlun kızın var mı?” sorusuna verilen cevaplar ise hep bildik cümlelerle: “Var ama yok!”
Gönüllülük esasına göre yüzyıllar boyu ortaya konmuş şaheserler, insanın gözlerini yaşartan feragat ve fedakârlık uygulamaları azaldıkça “Dünya Gönüllüler Günü” ilan etmenin de günü de gelmiş.
Dünyanın bir yerlerinde “gönüllüler günü” ne kadar hatırlandı, kaç gönüllünün fedakarlığı yâd edildi, kaç gönül adamı hayırla anıldı bilinmez.
…
5 Aralık Gönüllüler Günü’ne üç gün kala, özel bir programla anılan merhum Bahattin Yıldız tam bir gönül adamı ve örnek bir gönüllü idi.
Onunla sadece bir defa, Deniz Feneri Derneği Genel Merkezi’nde karşılaşmıştık. Yedi düvel Deniz Feneri’ne saldırırken dernek yönetimince çeşitli kuruluşlara bilgilendirme ziyaretleri yapılmış, oralardan da iade-i ziyarete gelenler olmuştu.
İHH İnsani Yardım Vakfı yöneticileri kalabalık bir heyetle birlikte Deniz Feneri’ni ziyarete gelmişlerdi. Aralarında Bahattin Yıldız Ağabey de vardı. Onu, “İHH gönüllüsü” olarak tanıtmışlardı.
O ziyaret öncesinde yazılarından ve kitaplarından haberdar olduğum ama hiç karşılaşmadığımız bir Ağabey’di O.
Haliç Kültür Merkezi’nde tertip edilen programda, Onu anlatmak üzere kürsüde yerini alan herkesin gönlünde mühim bir yer işgal ettiği çok belli idi.
Bahattin Yıldız Ağabey, 17 Mayıs 2010 tarihinde Afganistan’da bir uçak kazasında aramızdan ayrılmıştı. “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz” kutlu sözünün yeni bir ispatı olarak, ömrünü adadığı gönüllülük esasına göre yapılan güzel işlerden birisini gerçekleştirmek üzere giderken ebedi yolculuğuna çıkmıştı.
Ömrü boyunca dünyanın dört bir yanında yetim, öksüz, dul ve kimsesizlerin yüzlerinin güldürülmesi için iyilik yolunda koşan Bahattin Ağabey, bir yetimhane arsası araştırmaya giderken, hayatının baharında koşup, Ruslara karşı omuz omuza birlikte savaştığı Afganlı kardeşlerinin arasında iken son nefesini veriyordu.
Kardeşlerine hizmet ederek, Allah’ın dinine yardım ederek, kardeşliğin unutulmaz örneklerini vererek geçirmişti ömrünü, hizmet zincirine yeni bir halka eklerken tamamladı. Allah’ın sevdiği, Resulü s.a.s Efendimizin övdüğü ve kendisinin de aşkla yaptığı hayırlı işlerden birisini daha yaparken tamamladı dünya yolculuğunu.
Onu anma programında söz alan herkes kardeşlerine düşkünlüğünün altını çizdi: “O iyi bir kardeş, sıkı bir dost, çevresindeki herkesi görüp gözeten ve ihtiyacı olan herkese faydası dokunan bir ağabey idi.”
Bahattin Yıldız merhumun annesi Hatice Hanım elinde bastonla çıktığı kürsüde, “Bir Bahattin gittiyse sizler varsınız!” dedi. O, bir Bahattin Yıldız gitse de arkada binlerce Bahattin’in hizmete devam edeceğini müjdeliyordu.
İzmir’de sohbet halkasına girmiş dostları onun İzmir’i nasıl şenlendirdiğini, toparladığını anlattılar.
Prof. Dr. Mustafa Ağırman yaptığı veciz konuşma ile merhumun sıra dışı hayatından kesitler sundu. “Hem gazilik hem de şehitlik herkese nasip olmaz. Allah bu iki rütbeyi, nimeti Bahattin Yıldız kardeşimize nasip etti” dedi.
Ağırman Hoca, salonu dolduran gençlere hedef gösterdi, “Bulunduğunuz illerin Bahattin Yıldız Ağabeyi olmalısınız!”
Bahattin Yıldız Ağabeyi çok yakından tanıyanlardan, onun can dostu, kadim arkadaşı, İnsan ve Medeniyet Hareketi Yüksek İstişare Heyeti Başkanı Mehmet Güney, yaptığı duygu yüklü, coşkulu konuşmasında gençlere çok önemli mesajlar verdi.
Anma programını İnsan ve Medeniyet Hareketi organize etmişti. Güzel bir vefa örneği sergilenmiş, bu programla, Bahattin Yıldız ve onun gibi güzel yaşamış dostların hatırlanması ve sayılarının artırılmasına teşvikçi olunması öğütlenmişti.
Bahattin Yıldız’la birlikte İHH gönüllüsü olarak yetimhane arsası bakmaya giderken aynı kazada vefat eden Faruk Aktaş da rahmetle anıldı.
Bahattin Ağabeyi anlatan filmde en dikkat çeken görüntüler, onunu çocuklara olan düşkünlüğünü anlatan karelerdi. O sürekli çocukların arasında, onlara şefkatle dokunuyor, göz hizasına inerek onlara bir şeyler söylüyordu. Afrika’dan, Balkanlar’dan, Uzakdoğu’dan, Pakistan’dan her renkten çocuk onun şefkat kanatları altına giriyordu.
Güzel işler güzel gönüllü insanlar eliyle yapılır.
Güzel gönüllü insanlar, güzel bahçıvanların bahçesinde yetişir.
Erzurum’da üniversite okurken bir aracı vasıtasıyla evlenme teklif ettiği kız Bahattin Ağabey’den kendisini anlatan bir mektup yazmasını ister.
Bahattin Ağabey bir kâğıda kişisel özelliklerini, sporculuğunu, ailesi ile ilgili bilgileri sıralar. Kâğıt yazılanlarla dolmuştur. Son bir satırı daha zar zor sığdırır kâğıda. O satıra, “İskerderpaşa’ya bağlıyım” meailinde bir cümle yazılmıştır.
Aradaki elçi mektubu götürür, kısa süre sonra da cevabı getirir.
Kendisine evlenme teklif edilen kız, listeyi incelemiş, son cümleyi daire içine aldıktan sonra, “Bu özelliği sebebiyle kabul ediyorum!” cevabını göndermiştir.
17 Mayıs 2010 tarihinde bütün Bahattin Yıldız sevenlerin yüreğine düşen ateş en çok da o kızın, Bahattin Ağabeyin eşinin can evini yakmıştır.
Ona ve bütün sevenlerine sabr-ı cemil diliyorum.
Ne mutlu onlara ki, Bahattin Ağabeyin ölümüyle ateşlediği binlerce güçlü yürek, bulunduğu yerin “ağabey”i olmak için eskisinden daha şevkli ve kararlı çarpıyor şimdi.
Dünya, güzel gönüllü yiğit insanların temiz ellerinde güzelleşecektir.
Onların dünyayı güzelleştirmek ve Allah’ın kullarına hizmet etmek için asla 5 Aralık tarihlerinde yapılacak hatırlatmalara ihtiyaçları yoktur.
Zira onlar şu ayetten haberdardırlar;
“O gün ne mal ne de oğullar fayda verir. Ancak Allah’a (imanlı) temiz ve sağlam bir kalple gelenler hariçtir.” (Şuara 26/ 88, 89)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.