Recep KOÇAK
Dostlar Meclisi’nde Bir Kuzu
Geçen akşam Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak ve Gazetenin İletişim Koordinatörü Sami Özey beylerin konuğu olarak Dostlar Meclisi’nde idik. Deniz Feneri Derneği’ni temsilen Genel Sekreter İbrahim Altan beyle birlikte katıldığımız program samimi bir ortamda ve dostça idi.
Dostlar Meclisi’nde çeşitli meslek ve çevrelerden konuklar, gecenin misafiri TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu’yu dinledi.
Kuzu, 20 yıldan beri “Başkanlık Sistemi”ni araştıran, üniversitede konu ile ilgili dersler vermiş, çok sayıda makaleler yazmış, konuşmalar yapmış ve TBMM içerisinde de bu meseleye en fazla kafa yoran bir siyasi kişilik.
Kuzu, Türkiye’nin son 50 yılında güçlü hükümetler döneminde ekonominin canlandığını, refah seviyesinin yükseldiğini ve yatırımların yapıldığını anlattı. Koalisyon hükümetlerinin ise geriye gidiş, yapılan bazı iyileştirmelerin bozulması ve kazanımların kaybedilmesi anlamına geldiğini ifade etti.
Prof. Dr. Burhan Kuzu Türkiye’nin geldiği noktayı değerlendirirken, “Türkiye çok büyük mesafe almış, demokrasi yönünden çekilen sıkıntılar tarihe karışmış, geriye dönüş imkânsız hale gelmiştir. Çok güzel şeyler yapılmışsa, bütün bunlar inandığından taviz vermeyen, dik durabilen bir lider ve onun arkasında duran güçlü bir kadroyla oldu” dedi.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, vefatından kısa bir süre önce Kuzu’yu İstanbul’da bir otelde kabul etmiş, kendisinin “dört duvar arasına sıkıştığını, memleketin geriye gittiğini söyleyerek, Başkanlık sistemi ile ilgili bir hazırlık yapmasını istemiş. Özal o görüşmede, Balkanlar ve Orta Asya tarafına yapacağı seyahat sonrasında Cumhurbaşkanlığını bırakıp parti kuracağını da açıkça dile getirmiş.
Bu konuşmadan kısa süre bir sonra 17 Nisan 1993 tarihinde Turgut Özal arkasında çok sayıda soru işareti bırakarak aramızdan ayrıldı. Ölümü üzerindeki sır perdesi henüz aralanamadı.
Burhan Kuzu, Başkanlık Sisteminin de bir takım zorlukları olmakla beraber parlamenter sistemden daha iyi olacağı kanaatinde. Ona göre, Özal dahil bazı siyasiler partileri zayıfladığında Başkanlık Sistemi’ni konuşmaya başladılar; Ak Parti ise, en güçlü zamanında bu konuyu gündeme getiriyor ve bu ülkenin koalisyonlarla zaman kaybetmemesi için yeni bir anayasaya ve Başkanlık Sistemi’ne ihtiyacı var.
Türkiye’nin yakın tarihi, askerin sivil yönetimler üzerindeki vesayetine ve yapılan müdahalelere dair çok sayıda örnekle dolu. Kuzu, yakın zamanda yapılan düzenlemeler sayesinde önümüzdeki dönemde asker ve yargı kanadının artık sadece kendi sorumluluk alanlarında çalışacaklarını ve güçlü sivil yönetimler üzerinde fazla bir etkilerinin olmayacağını düşünüyor.
Kuzu, sekiz yıldan beri TBMM’de nasıl büyük bir mücadele verdiklerini de örneklerle anlattı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmaması için bazı çevrelerin bin bir türlü engellemelere gittiğini, TBMM’de yapılacak seçimle Gül’ün cumhurbaşkanı olması mümkünken yargının da tavrı sebebiyle “Cumhurbaşkanlarını halkın seçmesi” yönünde bir düzenleme yoluna gitmek zorunda kalındığını anlatırken çarpıcı bir hatırasını da paylaştı:
“Biz Cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi öngören yasayı komisyona getirdiğimizde, CHP 10 bin önerge getirdi. Görüşsek, 30 senede bitmezdi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimini işgalle aynı kefeye koyuyorlar. 17.5 saat çalıştım. Meclis’te yeni oylamalarla o dilekçeleri geçersiz hale getiren kararlar alındı. Bittiği zaman aynı insan, ‘Sayın başkan senin kadar inatçı bir adam görmedim. Soyadını değiştir kuzu yerine keçi yap’ dedi.”
Kuzu mevcut sistemin işleyişinden söz ederken, milletvekilliği için uygulanan ilginç kriterlere örnekler verdi ve ismini söylemediği bir milletvekilinden bahsetti.
Miting meydanlarında halka, “içinizden biriyim” diye hitabeden vekilin o şehrin halkıyla tek bağlantısı, nüfus cüzdanının “doğum yeri” hanesinde o şehrin adının yazılı olmasıymış. Zira sayın vekilin babası Kayseri’de görevliyken Erzurum’a gitmesi gerekmiş. Ailece Erzurum’a giderlerken eşi o ilimizde doğum yapmış. Doğan çocuk yıllar sonra o ilden milletvekili seçilmiş ve birden bire halkın “içinden biri” oluvermiş.
Dostlar Meclisi’nin konukları Sayın Burhan Kuzu sayesinde hem Başkanlık Sistemi’ne dair geniş bilgi sahibi oldu, hem de Ankara’da devam eden kavgalardan birkaç kesit dinleyerek önümüzdeki seçimin önemi konusunda bir kanaate kavuştu.
Programa katılanlardan biri de İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu idi. Mutlu Vali Mutlu yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Türkiye’miz çok hızlı gelişiyor, adeta koşuyor. İstiyoruz ki bu ülke, geleceğe umutla baksın. Sizler bu ülkeyi yönetenler olarak, Türkiye’nin hukuk, siyaset ve idari alanda önünü açmak için ‘gece yarılarına kadar’ çalışıyorsunuz. Size dua ediyoruz. Bugün belli bir noktaya gelmiş, dünyada artık ciddi bir duruş sergilemek zorunda olan Türkiye’nin, cumhuriyetimizin 100. yılında dünyanın 10 büyük ülkesi arasına girmesi için hazırlık yapmamız gerekiyor. Bu hazırlık, sadece ekonomiyi düzeltmekle olmuyor. Devlet sisteminin de buna uygun hale gelmesi lazım. İşin özü, püf noktası istikrar. Zenginliğiniz olabilir ama istikrarınız, huzurunuz, umudunuz yoksa, bir eksiklik olur. Allah bu millete bundan sonra sıkıntı değil; huzur, birlik ve beraberlik nasip etsin...”Dostlar Meclisi’ne yakışır bir ağır başlılıkta konuların müzakere edildiği ve bazı dost simalarla hasret giderdiğimiz toplantının hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
12 Şubat 2011 Cumartesi akşamı katıldığımız toplantı Dostlar Meclisi’nin 17.si idi. Üniversite rektörlerinin, hastane başhekimlerinin, gazeteci ve yazarların da hazır bulunduğu sohbet ortamı, Ankara’da kıran kırana devam eden mücadelenin bir nebze de olsa hissedilmesine de vesile oldu.
Geceye ev sahipliği yapan sayın Nuh Albayrak ve Sami Özey beylere, o kadar mümtaz simayı bir araya getirdikleri için teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.