xxx78
Dönemin sihirli sözcüğü: 'Uzlaşma'
Geçen hafta birkaç gün boyunca Türkiye'nin 'yeni bir döneme' girdiği varsayımından hareketle bir dizi değerlendirme yaptım. 'Örnek olay' olarak ele aldığım 'Alevilik' odaklı sorunun bu dönemde nasıl çözülebileceğini de üç ayrı yazıda anlatmaya çalıştım. Türkiye'de yeni bir dönemin içine girdiğimiz ilk benim tarafımdan kayda geçirilse bile yalnızca bana ait bir tespit değil. Dünya konjonktürünü ve yerli aktörlerin tavırlarını değerlendirebilecek durumda olan çevreler de, bir süredir, kendilerini yeni duruma uygun konuşlandırma telâşındalar. Medyaya yansıyan görüşler, o görüşlerin sahipleri kadar onları sayfalarına ve ekranlarına taşıyan medya yöneticilerinin de olan-biteni doğru değerlendirmeye başladıklarının işareti. Hayırlı bir işaret bu... Hâlâ eskinin ağzıyla olaylara yaklaşanlar da hemen belli oluyor. Ergenekon rüzgârının sarstığı Cumhuriyet gazetesi, Ak Parti iktidarına, 'uzlaşma' aklını vermekte. Doğrudur, önümüzdeki dönemde en fazla işiteceğimiz sözcüktür 'uzlaşma' ve siyaset zemininde en etkili yöntem bu dönemde 'uzlaşma' olacak. Bu yönüyle sonunda dönemi doğru okuduğu söylenebilir Cumhuriyet'in; ancak Ergenekon zanlısının 'uzlaşma adresi' olarak CHP'yi ve Deniz Baykal'ı göstermesi, yanlışın yanlışla düzeltilebileceği yanlış kabulüne dayanıyor. CHP çevreleri de 'uzlaşma' tavsiyesini dillendiriyor, ama onların 'uzlaşma' sözcüğüyle kasıtları CHP'nin dümen suyuna girmek... "Sorunlar ancak iki partinin uzlaşmasıyla çözülebilir" anlamına gelen sözler söyleyenler var. Deniz Baykal bu bağlamda ilk öğüdünü verdi bile Başbakan Tayyip Erdoğan'a: "Bakanlar Kurulu'nu yenile..." Ne kadar çaba gösterirse göstersin gerçeği değiştiremez CHP: Geçen dönemin en büyük kaybedeni CHP'dir çünkü. Siyasî rakibini siyaset-dışı kalması gereken unsurları yanına alarak imhaya çalıştığı için bu dönemde söz hakkını yitirmiş bulunuyor. CHP'nin bu dönemde belirleyici bir rol üstlenebilmesi elbette imkânsız değildir, ama imkânsıza yakın bir konumda olduğuna da hiç kuşku yok. Global şartları iyi değerlendirebilir ve siyasi arenada ancak siyasetin enstrümanlarıyla sonuç alınabileceği noktasına gelebilirse Deniz Baykal ve partisini de buna göre yeniden dizayn ederse... Ancak o durumda sözlerinin bir anlamı olabilir. Milliyet'in manşetinden 'uzlaşı' çağrısı yapan Avrupa Birliği'nin (AB) genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn bu dönemin önemli ve kritik nirengi noktalarına işaret etmiş: Krizsiz bir dönem olacak bu, parti kapatmayı da imkânsız hale getirecek bir dizi reform önceliği teşkil edecek... Yolsuzlukla mücadele esas olacak... İktidarda Ak Parti'nin bulunması yüzünden gündemden düşmeyen 'gelenek ve çağdaşlık' çatışmasında ve kadrolaşma gibi konularda denge korunacak... Aynı gazetede görüşlerine yer verilen Alman anayasa uzmanı Prof. Andrew Arato Türkiye'nin sorunlarının üstesinden gelmenin yolu olarak anayasa değişikliğini tavsiye ederken, aynı sihirli sözcüğü tekrarlıyor: 'Uzlaşma'... CHP'nin süreçte izlediği politikalarla kendini 'uzlaşılır' olmaktan çıkardığının farkında Prof. Arato; onun yerine doğrudan 'Kemalist seçkinler' ile 'uzlaşı' arayışını yeğliyor. Bunlar iyi niyetli yaklaşımlar ve bu sebeple de tavsiyeleri üzerinde hassasiyet ve ciddiyetle durulmayı hak ediyor. Ak Parti yönetiminin, Ak Parti'ye fikir katkısında bulunan çevrelerin Olli Rehn ile Prof. Andrew Arato'nun tavsiyelerine kulak vermeleri yerinde olacaktır. Bu dönemin sihirli sözcüğü gerçekten de 'uzlaşma' olacağa benziyor. Her iki seçmenden birinin oyunu almasına, Meclis'te yaklaşık üçte iki çoğunluğa sahip olmasına rağmen, Ak Parti, atacağı hemen her adımda 'uzlaşma' aramalıdır. Uzlaşma arayacağı adres de, bunu sağlamak için en kestirme yöntem de bellidir aslında. Adresi ve yöntemini aslında sizler biliyorsunuz, ama bilmeyenler yarını beklemek zorundalar.