Haşim AKIN
DİLİM LAL OLDU
Ramazanın son haftasındayız. Burada emanetler var bunlar yerini bulmalı. Bir mülteci kampına bunu ulaştırınız” diye gelen emanetler de varmış.
Cuma namazı kılıp geldik. Cumadan sonra mülteci kamplarına para dağıtmaya gideceğiz. Biraz gecikmeli de olsa yola çıktık.
Şehrin çıkışına doğru bir yerde 57 aile varmış. Sefalet diz boyu. Erkekler mescitte, kadınlar okulda ve eski bir dispanserde yatıyorlar. Burada insan hayatı ve onuru da yok. Nasıl olsun ki. Zorla hayatta kalma mücadelesi veriliyor. Allah'ım bizim imtihanlarımızı ve sorgularımızı kolay getirsin. İlk olarak orada dağıttık. Bir bayan bize mihmandarlık yapıyor. Listeler hazırlanmış. Kimsede itiş kakış veya acele de yok.
Biz onlara para dağıttık onlar bizim gönlümüzü dağıttılar.
İbrahim kendine gelmiş başka bir emaneti dul kadınlar için dağıttı. Bir kadın bizim dağıtıma yetişememiş. Ona “dul kadınlar sırasına geç sana da verelim” dedik. Rehberimiz buna itiraz etti. Kadın oraya geçmeyi kabul etmiyormuş. “Verirseniz verin ama beni bu para için kocamı öldü göstermiş gibi bir pozisyona sokmayın” demiş. Bunu düşünememiştik.
Sonra başka bir yere gideceğiz. Böylesine ilginç bir kampı hiç görmemiştik. Yani içine girmemiştik. Daha önce o yoldan geçerken yolda gördük, ne olduğunu sordum da “ülkenin değişik yerlerinde ilginç hastalıklara tutulanlar buraya geliyorlar ve tedavi arıyorlar demişti” İsa. İşte şimdi de buraya gideceğiz. Aman Allah’ım! Ne kadar ilginç ve korkunç bir yer. İnsan, hayatın gerçek yüzünü görsünler diye ailesi ve çocuklarıyla gelmek ister ama aynı zamanda da korkar.
Akıl hastaları, yürüyemeyenler, felçliler... Aman Allah'ım. Çok değişik hastalar ve hastalıklar var. İçeride bir de mescit var. Mesela 3 tane adam gördüm her birinin ayağından zincirle kilitlemişler. Hatta birinin hem ayağından hem belinden kilitliydi. Sonra da bu üçünün zincirlerini de birbirine kilitlemişler. Her yere beraber yürüyorlar. Bir sürü adam gördüm ayağında zincirlerle gezen. Çoğu zincirin bir ucunu elinde gezdiriyor. Muhtemelen belirli aralıklarla bunları bir yere bağlıyorlar. Kaçıyor ya da çevresine zarar veriyor diye olmalı.
Belirli yerlerde sıralı tencerelerde ilaçlar kaynıyor. Burada geleneksel bazı otlar ve ağaç parçaları kaynatılıyor. Naylonlardan yapılma küçük çadırlar var. Gelen hastalar ve onların yakınları burada kalıyorlar. İnsanın içini kıyan ve anlatılmaz bir manzara burası. Ben birçok ıstıraplı yer gördüm ama burası çok başkaydı. Bize önderlik edenler bir liste hazırlamışlar. Kampta belki 1000 kişi var. Biz 200 kişiye para vereceğiz. İsimleri hoparlörle okuyorlar. Millet zorla sıraya giriyor. Sıra biraz birikince biz çok hızlı bir şekilde dağıtıyoruz.
İkindi namazımızı kılmamız lazım. Arkadaşlar, abdest alırken mescidin kapısına oturmuş Kur'an okuyan bir dede gördüm. Tecvit ve mahreci çok güzel olmasa da tatlı bir Kur'an okuyuşu vardı. Onun o dışarıdaki ışığa sayfayı tutup kendine has ses ve melodisiyle okuması çok güzeldi. Bir süre onu dinledim. Sonra da namazımızı kılıp ayrıldık.
Halk gittikçe kalabalıklaşıyor ve kargaşa artmaya başladı. Adamların yaptığı liste bitmiş ve “tamam” dediler. Belki de bitmedi ama onlar öyle demek zorunda kaldı. Onlar da korktu gelişmelerden. Aslında cebimizde kalan paramız var. Fakat bunu dağıtmak ciddi sıkıntı olacak gibi. Öyle olunca da hızlıca çıkmak istedik. Bir kaç dakika daha kalsak çıkamayabiliriz. Hızlıca arabaya binip yürüdük. Biz arabaya doğru yürürken kolumuza dokunup çağıranlar ve arkamızdan vuranlar oldu. Hiç birisine dönüp bakamadık. Birine dönüp baksak da bir şey versek, ortalık kızışacak. Hepsi hücum edecek.
Hatta oraya sahiplik yapan, -nasıl bir şeyse- Müslüman ve Fullani bir gençti. O da önümüzden ve kendi arabasıyla asfalta kadar bize eşlik etti. Asfalta çıkmadan bizimle vedalaşıp geri döndü. Zannediyorum onun amacı sadece vedalaşmak değildi. Aynı zamanda bizim güvenliğimiz için oraya kadar geldi.
Hastane kavramı yok, reçete yok, ameliyat veya tahlil bilinmez... Röntgen mi dediniz?
Şükür demek lazım...
Var olanlar için şükür,
Beğenmediklerimiz için şükür,
Az bulduklarımız için şükür,
Yetmeyenler için şükür...
Bir de şükredebiliyorsak, bu şükür için şükür demek lazım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.