Erol BATTAL
DERS DEĞİL, JURNALCİLİK
Bugün artık herhangi bir konunun, kişinin toplumda özellikle gençler arasında nasıl algılandığını bilmek, dünden çok daha kolay. Bunun için internet üzerinden yayın yapan sözlüklere bakmak yeterlidir. Ekşi sözlük, İHL sözlük, Uludağ sözlük ve çeşitli üniversiteler adını kullanan sözlükler toplumun olaylara, kişilere nasıl baktığını bütün çıplaklığıyla göstermektedir.
Okullarda yaşam biçiminin aktarılması aracına dönüştürülmeye çalışılan Milli Güvenlik Bilgisi dersinin bu sözlüklerde nasıl yankı bulduğuna bakıldığında, aslında bütün antidemokratik uygulamaların yaşadığı/yaşattığı trajikomik halin bu dersle de yaşandığı görülmektedir. İdeolojik bakış açısının hâkimiyetiyle insanı ve onun hukukunu hiçe sayan anlayışların tamamında var olan, kendini kandırma ve bundan mutlu olma durumu burada da yaşanmaktadır. Bu sözlüklerde öğretmen subayların; sınıflara giriş biçiminden, dersleri anlatış şekillerine; sınav sorularından bunların değerlendirilişine kadar bir yığın komik hatıra anlatılmaktadır.
Bu komikliklerin sebeplerini şu şekilde sıralamak mümkündür.
1. Askeri eğitimden gelmiş olan subay öğretmenlerin, karşılarındaki öğrencileri askerle karıştırmaları, onlara askermiş gibi muamele etmeleri;
2. Derse giren subayların, kendilerine yükledikleri dünya gerçekleriyle örtüşmeyen misyonları;
3. Günü bile karşılamaktan uzakken, geleceğe yön verdiğini sandıkları vizyonları;
4. Orta malı olmuş ve bir silah gibi kullanılan Kemalist düşüncelerini insanlığın ulaşabileceği en son mutlak doğrular manzumesi sanmaları;
5. Sivil bir kurumda, askeri disiplini tesis etmeye çalışmaları.
Ancak okulların bünyesinde yabancı bir unsur olarak varlığını 1926’dan beri devam ettiren Milli Güvenlik Bilgisi dersleriyle ilgili eleştirilerin kaynağını bu komikliklerden ziyade daha farklı nedenler oluşturmaktadır.
Bu dersin son yıllarda daha bir şiddetle eleştirilmesi tabi ki tesadüfî değildir. Bu ders 1926’dan beri verilmektedir; ancak 1998’den beri dersin işlenişi, konuları, amacı bir genelgeyle değiştirilmiştir. Bu tarihe kadar genellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tanımı, askerlik, rütbeler, bazı askeri kavramlar, milli savunma gibi konular işlenirken Nisan 1998’den beri temel bir paradigma değişimiyle bu konular geri plana itilmiş ve dersin müfredatı yeniden düzenlenmiş ve 28 Şubat sürecine uygun hale getirilmiştir. Bu tarihten sonra “Atatürk İlke ve İnkılapları ile Milli Birlik ve Beraberlik; Türkiye Cumhuriyeti Üzerine Oynanan Oyunlar” dersin ana konuları olarak belirlenmiştir.
Bu konular yalnızca kitabın en uzun, en detaylı işlenmiş bölümleri olarak değil, aynı zamanda ana çerçeveyi oluşturan bölümler olarak da dikkat çekmektedir. Nisan 1998'de Tebliğler Dergisi'nde dersin ilk üç amacı şöyle sıralanıyor:
1) Türk gençliğinin Atatürkçü görüş ve düşünce doğrultusunda yetişmesini sağlamak,
2) Milli stratejimizi, milli hedeflerimizi ve milli menfaatlerimizi bilmek ve bunlara karşı olan unsurlarla mücadele etmesini kavratmak,
3) Türk Silahlı Kuvvetlerini tanıtmak."
Kısaca 1998'de yapılan değişikliklerle Milli Güvenlik Bilgisi dersi ağırlıklı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve askerlik üzerine bir ders olmaktan çıkmış, Atatürkçülük ve uluslararası ilişkiler eksenine oturmuş bir güncel politika dersi şeklinde özetlenebilecek yeni bir mahiyet kazanmıştır. Ve bu ders iç ve dış siyasal gelişmeleri sınıfa taşıyan güncel politika yapılabilen tek ders haline dönüştürülmüştür.
Tabi ki bu mahiyet değişikliği sadece dersin konularıyla sınırlı tutulmamış; hocalarına ve onların görevlerine de sirayet etmiştir. Çünkü ders bir bilgi aktarma dersi değil, her zaman olduğu gibi ideolojik bir yaşam biçimini enjekte etmenin de aracısı olmaya devam etmiştir. Bu yaşam biçiminin kurallarını askeri kültür belirlemektedir. Bu askeri kültürün toplumun egemen kültürü haline gelmesi gerektiği bir inanç olarak benimsendiğinden, dersin öğretmenleri, yani subaylar görevlerindeki etik dışı unsurlardan bir öğretmen olarak hiçbir rahatsızlık duymamışlardır. Bu anlayış ve uygulama Milli Güvenlik Bilgisi derslerini komik anların yaşandığı saatler olmaktan çıkarmış, korkuların, paniklerin, endişelerin yaşandığı zamanlara dönüştürmüştür.
Bu fişleme görevi Milli Güvenlik Bilgisi dersine giren subayları okulda yalnızlığa itmiş, öğretmenler odasından uzaklaştırmış ya da öğretmenler odasının bir köşesine hapsetmiştir. Çünkü onlar artık öğretmenler odasını, sınıfı, içindekileri gammazlayan, ihbar eden, fişleyen birer muhbir olarak görülmeye başlamışlardır. Sınıf içerisinde öğrenciler, onları birer öğretmen olarak değil, kendilerinin yaşam biçimini, inancını, kültürünü, etnik durumunu, ilgilerini, düşünüş biçimini, okuduğu kitabı, aile yapısını, çevresini gözetleyen bunları fişleyen ve bir yerlere hukuk dışı ihbar eden kişiler olarak görmektedirler. Bunu hisseden öğretmen subaylar da, teneffüslerde öğretmenler odasına girebilecek sıcaklığı bulamamakta, kendine farklı gözle bakıldığını görmekte; o kısa teneffüs arasını geçirebileceği yer arayışına düşmekte, bunun için ya kendisine nezaketen kafasıyla selam veren müdür yardımcısını ya da müdürü bir kurtarıcı olarak görmekte bu kısa teneffüs arasını onların odasında geçirmektedir. Bazı okullarda subaylar, itilmiş oldukları yalnızlık içerisinde doldurmak zorunda oldukları 17 soruluk fişleme dosyasını dolduramamakta ve görevini yerine getirebilmek için, bütün açık yüreklilikleri içerisinde okul müdürlerine durumlarını anlatmakta ve onlardan bu fişleme dosyalarının doldurulmasında yardım istemektedirler.
Bu durum ve sorular bu matbu fişler görülmese de toplum antidemokratik otoriter yapıların, beyinlerin reflekslerini çok iyi bildiğinden bu soruların neler olabileceğini 1998’den beri bilmektedir. Son zamanlarda gazetelerde yayınlanmasıyla konu sadece yeniden gündeme gelmiştir. Yoksa bilinmedik yeni bir bilgi alınmış değildir. Halkımız, toplum mühendisleri tarafından, kendisinde, nelerin suç olarak görüldüğünü bilmektedir. Kendi devleti tarafından hukuksuz olarak yaşam biçiminin, inancının bir suç olarak değerlendirilmesinin rahatsızlığını duymaktadır.
Milli güvenlik Bilgisi dersinin planlaması, müfredatı, işleniş biçimi Genel Kurmay Başkanlığı tarafından hazırlanmakta, subaylarca da verilmektedir. Askeri vesayetin kaldırılmasının düşünüldüğü bu günlerde, bir ihtiyaca binaen değil, sadece ideolojik kaygılarla verildiği için bu dersin acilen kaldırılması gerekir. Bunu sadece fişleme tacizine maruz kalan öğrenci, öğretmen ve okul yöneticileri için değil, birer muhbir olarak görülen subaylar için de yapmak gerekir. Kendi halkına güvenmeyen bir devlet ve onun ordusu anlayışı, devleti ve orduyu güçlü kılmamakta çoluk çocuğuyla bütün bir milleti sadece huzursuz etmektedir.
Bu huzursuzluğa son vermek devletin sorumluluğudur. Devletin sorumluluğunu taşıyanlar hiçbir bahane üretmeden bunu yapmak zorundadırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.