Deniz Feneri İnanın ki Aranmadı

Deniz Feneri Derneği son bir yılı büyük zorluklarla geçirdi. Oluşturulan bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak için derneğin elinde fazla imkân ve araç da bulunmuyordu.

Kanal 7’de 1996 yılından beri devam eden Deniz Feneri programı da bir süreden beri yayında olmadığından web sitesi ve üç ayda bir yayınlanan Deniz Feneri Dergisi dışında doğrudan kendisinin yönettiği bir medya imkânına sahip bulunmuyor.

Yapılan faaliyetlere ilişkin bültenler, iftiralarla ilgili açıklamalar sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen basın yayın aracında yer bulabildi.

Bütün bu saldırılara, karalama çalışmalarına ve iftiralara rağmen dernek, adeta yara bere içinde, bir yandan kan kaybını durdurma, ayakta kalma mücadelesi verdi, bir taraftan da yardım faaliyetlerini kesintisiz sürdürdü.

Önceki yıllara göre önemli bir farkla; Eskiden her ay yardım ulaştırdığı on binlerce aileden bir kısmına destek verme imkânı bulamadan.

Deniz Feneri’nin web sitesini takip edenler derneğin hala Türkiye’nin çok aktif, afet durumlarında hızlı hareket edebilen ve “yardım yönetimi”ne dair ülkemizin STK hafızasına önemli katkılar yapmayı sürdüren özelliklerini koruduğunu göreceklerdir.

Geçtiğimiz Cuma sabahı (16.10.2009) bir grup medya ordusu sabahın erken saatlerinde Deniz Feneri Derneği’nin Zeytinburnu’nda bulunan Genel Merkezi’ne geldi.

Basın mensupları Deniz Feneri’nde arama yapıldığı bilgisini almış, bir yıldan bu yana kamuoyunda adından en çok söz edilen kurumların başında gelen bir dernekte arama yapılıyor olması büyük haber olduğundan, tam bir yarış havasında koşup gelmişlerdi.

Medya mensupları arama yapılmadığını duyunca ne diyeceklerini, ne yapacaklarını şaşırdılar. En çok da yöneticilerini inandırmakta zorluk çektiler.

Sözcü gazetesinin muhabirleri yöneticilerini ikna edememiş olmalı ki, yalan habere yer verildi.

Sözcü Cumartesi günü (17.10.2009) Deniz Feneri Derneği Genel Merkezinde, depolarda arama yapıldığını yazdı.

Yalanınız batsın emi!

İrili, ufaklı 50 gazete Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı’nın açıklamalarını ve basına aynı gün gönderilen iki yazılı açıklamayı yeterli bulmuşlar. Genel Merkez birimlerini, özellikle de lojistik Merkezi’ni gezip herhangi bir noktasında arama yapılmadığını görmeyi yeterli saymışlar.

Sözcü ise farkını ortaya koyup gerçeklerle taban tabana zıt bir yayın yapma cüretinde bulunmuş. Kendilerine gönderilen yazılı uyarıyı, düzeltmeyi ise dikkate almamayı tercih etmiş. İşleri mahkemeye kalmış.

Şimdi işleri daha zor. Zira, hakimleri Deniz Feneri’nde arama yapıldığına ikna etmek zorunda kalacaklar ya da yalancılıkları mahkeme kararıyla tescillenecek.

Allah, bu ülkede sesini duyurma imkânlarının tamamından mahrum vatandaşlarımızı bu kafanın şerrinden korusun.

İki hafta önce Adana’da pamuk işçisi ailelerin 500 çocuğuna yardım yaparak eğitime desteğinizi sürdürmüşsünüz, sizi en kolay anlayacağını umduğunuz medya dahi yaptığınız işin haber değerini keşfedememiş. Ulaştırdığınız görüntü ve bilgiler kullanılmamış.

Bir hafta önce Muş’ta bir sağlık ocağı açmışsınız ama onun haberleşmesi için gösterdiğiniz çabalar da akim kalmış. Bir iki kanalda, bir iki gazetede haber olmasına sevinseniz mi, üzülseniz mi, karar verememişsiniz.

Sonra bir Cuma sabahı, bir yıldan beri kapılarının size büyük ölçüde duvara dönüştüğü medyanın topu kapınızda!

Sonra sadece Cuma günü 90 televizyon haberi ile Deniz Feneri ekranlarda. Cuma günü Genel Başkan Av. Mehmet Cengiz medya mensuplarını lojistik merkezinde bilgilendiriyor, bazı televizyonların canlı yayınında dakikalarca faaliyetler anlatılıyor.

Cumartesi günü 53 gazete haberinde Deniz Feneri konu edilmiş. Bu gün de televizyon haberlerinin tekrarlarıyla Deniz Feneri ekranda kalmaya devam etmiş.

Hem de bir yıldan beri başına gelenleri karikatürize eden ekstra bir vak’a ile. Sizinle ilgili açılmış bir dava, size isnat edilen bir suç bulunmamasına rağmen, halkın gönlünde mahkûm olmanız için özel bir kampanyanın parçası olmaktan kurtulamamışsınız.

Böyle bir zamanda kapınıza gelen 32 basın mensubu Allah’ın bir ikramı olarak gönderilmemiştir de ne olmuştur?!

Hey Büyük Allahım, sen her şeye Kadir’sin!

İkna olmamış medya yöneticileri için not: Deniz Feneri aranmadı. İnanın ki, yemin olsun ki Deniz Feneri Derneği aranmadı. Sizin için üzücü bir bilgi olabilir bu ama gerçek böyle.

Star TV’nin ana haber bülteninde önünden canlı yayın yaptığı Ahırkapı Deniz Feneri’nde arama yapıldı da muhabereleriniz Deniz Feneri Derneği ile orayı karıştırdıysa onunla ilgili de yapabileceğimiz bir şey inanın ki yok!

Cuma gününden beri Deniz Feneri’nde yaşananlara dair bu notlarla yetinelim. Şimdi de, haber7.com’un Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık’ın penceresinden Kanal 7 tarafında gelişmeler nasıldı, onu takip edelim:

“…Bir polis baskınını içerden yaşamanın oluşturduğu duyguları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sabah erken saatte işyerine geldiğimde henüz olağanüstü bir durum yoktu. Her zaman olduğu gibi günlük gazeteleri tasnif eden güvenlik görevlilerine selam verip asansörlere yöneldim.

Odama geldiğimde erken saatlerin gediklisi Haber 7’nin Koordinatörü Yaşar İliksiz her zamanki gibi kafasını bilgisayarına gömmüş hummalı bir çalışma içindeydi. Hazırlamakta olduğum Yaşayan Ekonomi programı için yazmam gereken bir iki metin vardı. Ben onları tamamlarken, Haber 7’nin gündüz ekibi de gelmeye başladı.

“Abi bu kadar polisin ne işi var?” tarzında yönelttikleri soruları önceleri anlamadım. Sorulabilecek en saf soruları sıraladım. “Ne polisi, nerdeler, ne yapıyorlar?” gibisinden.

Sonra öteki gelenlerden anladım ki farklı bir durum var. Saat 08.30 gibi Doğan Grubu’nun haber kanalı son dakika girdi. Biz de ilk şaşkınlığımızı attıktan sonra Haber 7’ye ilk haberi girdik. Önce yaşadığımıza ilişkin oluşturabildiğimiz bilgilerden bir haber yaptık. CNN Türk’ten de Deniz Feneri’ne de baskın yapıldığı bilgisini ilave edip okuyucularımızla paylaştık.

Aradan kısa bir süre geçti, Deniz Feneri Derneği’nden aradılar. “Bizim derneğimize yönelik bir baskın söz konusu değil” dediler. Biz de CNN Türk’ün asılsız bilgilerine ilişkin bölümü çıkardık ve derneğin yaptığı açıklamayı bizim habere ilave edip yayınladık. Açıklamayı girerken de, “Şu an yapılmamış olabilir ama kısa bir süre sonra orada olurlar” diye düşündük.

Deniz Feneri’ne yönelik asılsız bilgiler üzerine gazete ve televizyoncuların odaklandığı iki merkez oldu. Biri Kanal 7 diğeri Deniz Feneri’nin Zeytinburnu’ndaki merkezi.

Deniz Feneri Derneği Genel Başkanı Mehmet Cengiz, dernek önünde toplanan habercilere, kendilerine yönelik bir aramanın söz konusu olmadığını, bugüne kadar da Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davası ile ilgili herhangi bir soruşturma geçirmedikleri bilgisini aktarmış.

Ardından da çok akıllı bir adım daha atmış. Habercileri içeri davet etmiş. “Buyurun içeri, derneğimizi gezdirelim size, çalışmalarımızı görün” demiş. Gerisini de biz ekranlardan izledik.

İçeri girildiğinde farklı bir manzara görülüyor.

Bir taraftan hastalara gönderilecek ilaçlar adreslerine göre tasnif ediliyor, öte yanda kaymakamlık veya muhtarlıktan alınan yardıma muhtaç belgeleri ile gelenlerin ihtiyaçları karşılanıyor.

Haberciler gözlerine inanamıyor. “Battı, bitti, tükendi, silindi” diye birilerinin bayram ettiği Deniz Feneri çalışmalarını aynen sürdürüyor. Başkan Mehmet Cengiz, kapıda toplananları içeri davet etmekle krizi fırsata dönüştürmenin en başarılı örneklerinden birini veriyor…”

(http://www.haber7.com/haber/20091017/Bir-polis-baskinini-icerden-yasamak.php)

 

gumuslale@gmail.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum