Hüseyin DERVİŞOĞLU
DENEY
Bir bilim adamının düzenlediği ve tamamı erkeklerden oluşan 20 denek, bittiğinde kişi başı 4000 mark alacakları bir deneye katılırlar. Hiçbiri hayatında hapishane yüzü görmemiş olan denekler, hapishane ortamına dönüştürülen deney sahasında iki hafta boyunca, “yönetenler ve yönetilenler” olarak iki gruba ayrılarak yaşamak durumunda bırakılmayı kabul ederler. Denekler, ya verilecek olan para için ya da yaşamlarına farklı bir deneyim katmak amacıyla bu deneye katılmışlardır. Başroldeki Tarek ise; bu işin iç yüzünü belgeleyip bir gazeteye satmak ve yaşanılacak olası olaylara tanıklık etmek amacıyla orada bulunmaktadır.
Deneyin amacı ise; insanlara giydirilen roller ve bu rollerin, bireyi ne kadar zamanda gerçek benliğini ele geçirerek yabancılaştıracağı ve bu süreçte kişinin, bu yabancılaşmaya ve kendisine biçilen role, ne denli uyum sağlama ya da kendi benliğini muhafaza etme iradesine haiz olup almadığının belirlenmesidir.
Deneyde ilk başlarda her şey yolunda gibi görünse de, Tarek'in söz dinlemez ve kışkırtıcı tavırları gardiyanların belirlenen koşulların “yönetenleri” olması ve kuralları uygulamak zorunluluğuyla davranmaları sebebiyle hapishane içerisinde güç çatışmaları yaşanır.
Bireyler kendilerine verilen rollere düşünülenden önce yatkınlık gösterip, o rollerin gerektirdiği davranış kalıplarını benimseyerek açığa çıkarırlar. İlk zamanlardan itibaren kontrol altında olan deney, belirlenen sınırların yıkılarak; adaletin ve bireyin yaşam hakkının olmadığı bir anarşi ortamına ve kontrolsüz bir yapıya dönüşmesiyle tamamen kontrolden çıkar. Sonlara doğru, insanların canını kurtarmak için verdiği yaşam mücadelesi şekline dönüşür. Bu mücadele, şiddetli ve bir o kadar da kanlı bir sonla noktalanarak, sonu trajedi olan deney sonuçlanır.
Gerçek bir olayın anlatıldığı, belli sayıda kişinin yapay bir hapishaneye sokulup (dolgun bir ücret karşılığında) gardiyan ve tutuklu rolleri yapmaları istenen ve beklenmedik-inanılmaz sonuçlar doğuran filmi izledikten sonra insanda resmen psikolojik dalgalanmalar meydana geliyor.
Deney’de canlandırılan kurmaca hapishane dehşet duygusunu vermekte inanılmaz başarılı. Mahkûmların giysileri anonimlik hissini vurgulamak, sadece bireyselliklerini kaybetmelerini sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bağımlılıklarını da sembolize edecek şekilde üzerlerine oturmayan, altında iç çamaşırı bulunmayan, giyenlerde bir iç huzursuzluğu oluşturan türden. Buna karşılık gardiyanların giydiği üniformalar, askeri bir havası olan haki pantolon ve apoletli gömlek ile göz temasını engelleyen aynalı gözlükler şeklinde. Kısacası bu kurgulanmış hapishane, deneklere mahkûm ve gardiyan zihniyetlerini benimsetmek açısından mükemmel olduğu kadar da gerçekçi bir mekâna dönüşmüş ve daha ilk günden mahkûmlar için bir cehennem atmosferi şeklinde havaya bürünmüş.
Sıradan insanların gardiyanlığı dolayısıyla iktidar ortaklığını, giderek bizzat iktidarın kendisi olma halini benimsemeleri rahatsız edici boyutlarda.
Film o kadar çarpıcı ki, filmdeki mantık veya kurgusal hatalardan bahsetmeyi bile gereksiz görüyorum. Çünkü film, fazlasıyla baştan çıkartıcı, zaafları kolayca kapatıyor. Deneklerin verdiği aşırı tepkilerden ötürü, Stanford Üniversitesi’nde yapılan gerçek deneyin da altı günde sonuçlandığını belirtelim.
Son bir hatırlatma; benzer bir deney maymunlara uygulandığında tam tersi sonuçlar alınmış ve gardiyan rolündeki maymunların mahkûm rolündeki maymunlara yardım etmeye çalıştıkları gözlenmiş. Buradan iktidar, şiddet ve itaat ne kadar da insaniymiş diye sosyolojik bir saptama yapılır mı onu da işin uzmanlarına bırakalım…
Deney, otorite ve güç arasındaki ilişkiyi, iktidarın doğasını ve büyüsünü, hapishanenin işlevini, sonuç olarak ta insanın karanlık yanlarını sorgulayan çarpıcı bir film olmuş. Hemen hemen bütün sinema uzmanlarının izlenmesi gereken ilk yüz film arasında gösterdiği Deney (Das Experiment)’i ilk fırsatta izlemenizi öneririm.
(NOT: AKE rumuzu ile mail atan okuyucum, yazılarımda vizyon filmlerine ağırlık vermemi istemiş. “Bizi galalara davet ettiler de biz mi gitmedik?” Hafta içi yoğun iş temposundan ötürü sinemaya gitme şansımız pek olmuyor. Hafta sonları da eleştirisi yapılabilecek filmleri izlemeye gayret ediyorum. Deney bu sitedeki on ikinci yazım. Geriye dönüp baktığımda sekiz tanesi vizyon filmleri hakkında olmuş. Yazdığım diğer filmleri de bulup izlemek mümkün. Yine de okuyucuma ilgisi için teşekkür ederim.)
Künye
Orijinal Adı: Das Experiment
Senaryo: Mario Giordano, Don Bohlinger, Christoper Darnstadt
Orijinal Fikir: Philip Zimbardo’nun (Das Experiment Black Box adlı kitabından senaryolaştırılmıştır.)
Casting: An Dorthe Braker
Yapım: Senatör Film, Tphoon Film, Fanes Film
Ortak Yapımcı: Seven Pictures
Görüntü Yönetmeni: Rainer Klausmann
Müzik: Alexander Van Bubenheim
Kostüm: Claudia Bobsin
Kurgu: Hans Funck
Oyuncular: Moritz Bleibtreu (Tarek Fahd=Mahkûm #77), Christian Berkel (Steinhoff=Mahkûm #38), Oliver Stokowski (Schütte=Mahkûm #82), Wotan Wilke Möhring (Joe=Mahkûm #69), Stephan Szasz (Mahkûm #53), Polat Dal (Mahkûm #40), Danny Richter (Mahkûm #21), Ralf Müller (Mahkûm #15), Markus Rudolf (Mahkûm #74), Peter Fieseler (Mahkûm #11), Thorsten J.H. Dersch (Mahkûm #86), Sven Grefer (Mahkûm #94), Justus von Dohnányi (Berus=Gardiyan), Nicki von Tempelhoff (Kamps=Gardiyan), Timo Dierkes (Eckert=Gardiyan), Antoine Monot Jr. (Bosch=Gardiyan), Lars Gärtner (Renzel=Gardiyan), Jacek Klimontko (Gläser=Gardiyan), Markus Klauk (Stock=Gardiyan), Ralph Püttmann (Amandy=Gardiyan), Edgar Selge (Professor Dr. Klaus Thon=Bilim insanı), Andrea Sawatzki (Dr. Jutta Grimm=Bilim insanı), Philipp Hochmair (Lars=Bilim insanı), Klaus Spinnler (Assistant), Tristan Vostry (Assistant)
Yönetmen: Oliver Hirschbiegel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.