xxxx451
Demokratikleşme basamakları
Ülkelerin demokratikleşme yolunda birbirinden seviye bakımından farklılıkları vardır. Bu farklar kişilerin olgunluk derecesiyle orantılıdır.
Meselâ antidemokratik kafa yapısına sahip kişilerin çoğunlukta olduğu bir ülkede, üstün seviyede bir demokratikleşme olgusundan bahsedilemez.
Uygulanan kânunlar, demokratik seviyesi üstün bir ülkeden alınarak yürürlüğe konulmuş olsa dahi, insan haklarının hayata geçirilmesi veya halkın huzur ve rahata kavuşturulmasında vahim aksamalar görülür.
Mühim olan ve aslolan kişilerin despotluktan uzaklaşmasıdır. Hak ve hukuka kendiliğinden riayet etme faziletine kavuşmasıdır. Antidemokratik kafa yapısı, İslâm'ın tarif ettiği (Nefsi emmare) deyimiyle örtüşüyor.
İnsanlar yeterli olgunluğa erişmiş ise, en ideal bir demokratik mevzuatın vaz edilmiş olması, bakır madeni üzerine altın yaldız kaplanarak piyasaya sürülmesine benzer.
Batılıların otokontrol dedikleri hasletin edinilmesi, öyle zannedildiği kadar kolay elde edilebilecek bir nitelik değildir.
Bu konuda en isabetli gerçekleri İslâmiyet sistemleştirmiş bulunmaktadır: Şöyle ki:
Peygamber Efendimiz: "Kema tekûnû yüvellâ aleyküm" mealindeki hadisi şeriflerinde, sadece devlete, siyasi kuruluşlara ve sair topluluklara değil, aileden tutunuz da, Birleşmiş Milletler Teşkilatı gibi organizasyonlara şamil olmak üzere, aydınlatıcı ve yol gösterici olan, bu prensibi açıklamıştır.
"Nasıl iseniz, öyle yönetilirsiniz", prensibinin mânâsı, eğer toplum olarak ahlak seviyeniz üstün ise, sizi yönetenler de o seviyede olacaktır, eğer olgunluk dereceniz hangi basamakta ise, sizi yönetenler de o seviyede, o derecede olacaktır, deniliyor.
Halk tabiriyle "Tencere yuvarlanır kapağını bulur" atasözü de bu espriyi vurguluyor.
Demek ki biz toplum olarak, daha üstün daha hayırlı bir yönetime kavuşmak istiyorsak, toplum olarak ahlâki seviyemizi yüceltmemiz gerekiyor. Ayrıca bu hususu vurgulayan bir âyeti kerime bile mevcuttur. Peygamber Efendimiz, ahlaki seviyemizin geliştirilmesi, yüceltilmesi konusunun önemini bütün insanlığa tebliğ etmek için:
"Şimdi küçük cihaddan geldik, büyük cihada girdik" buyurmuşlardır. Bu söz, bilindiği gibi, Efendimizin bir savaş dönüşü söylediği sözdür.
Ya Resulullah, büyük cihad nedir diye sual edildiğinde, cevaben:
"Büyük Cihad: Her Müslümanın, kendi içinde nefsiyle yapması gereken mücadeledir." Çünkü bu cihad kendi nefsinin, ahlak dışı, despot, hodbin yâni kendini beğenmek gibi hasılı bütün kötü huylardan arınarak ve bütün iyi huylarla bezenerek gelişmesi için yapılan bir fazilet mücadelesidir.
Görülüyor ki İslâmiyet'in getirdiği ve emrettiği, tekâmül ve ona bağlı olan demokratikleşme kavramı, batı âleminde bilinen ve uygulanan, demokratikleşmeden çok daha üstün ve çok daha kapasiteli bir kavramdır.
Batılı kafalar, demokratikleşmeyi, insanlığın hayrına olarak değil, ister hayrın aolsun, ister şerrine olsun, rastgele uyguluyorlar. Şöyle ki:
a) Batı modeli demokratikleşmede, toplumun hali, seviyesi ne ise mevcud seçim mevzuatı sonucunda ortaya çıkan iktidar, yönetimlerin en iyisi sayılıyor. Ahlak ister bozulsun, isterse toplumun çoğunluğu tümden homoseksüel olsun, isterse, bu yıkıcı hareketler aile nizam ve saadetini tümden yok etsin. Bunun önemi yoktur.
b) Yine batıda, İslâm'da olan âhlâk ve faziletin yükselmesi hâlinde yönetimlerin de basamak basamak yükselerek inkişaf edebileceği kavram ve düşüncesi mevcut değildir.
c) Batılı çözüm ve uygulamada bir toplumun çoğunluğunun ahlak dışına kayması halinde, yönetimin hepten ahlaksızların ve suçluların eline geçmesi tehlikesi halinde bunu önleyecek ciddi bir fren mevcud değildir.
Halbuki İslam'da, insanın insanlığını yüceltme insanın Allah'a vasıl olma yolunda bir (yol haritası) mevcuttur.
Yedi nefis mertebesinden ibaret olan bu dereceleri gerek fert olarak gerek toplum olarak aşabilirsek sonsuz hayata ve sonsuz mutluluklara mazhar olabiliriz.