xxx135
Demokrasi adına sus!... Konuşma!..
Tüm kavramları öylesine dejenere ve yalama ettik ki söylediklerimiz ile davranışlarımız arasındaki farklılık giderek açılıyor. Demokrasi derken ve savunurken ayağımızın birinin faşizme kaydığının ya farkında değiliz ya da bu çelişkili durumu normal görmeye başladık.
Hemen belirteyim ki; ne adına ve hangi kesimden gelirse gelsin konuşanı susturma gayretini demokrasi ve özgürlüklerle birlikte düşünmek mümkün olmaz. Eğer olur deniyorsa ya bunu savunanın kafasında bir takım gizli niyetler var ya da gerçekten kavramların anlamından habersizdir.
Bu söylediklerime itirazı olanların bana Üniversite yönetimleri tarafından konuşmak, görüşlerini paylaşmak için davet edilenlerin belli bir grup tarafından susturulması ya da susturulmaya çalışılmasını bunu aynı zamanda demokrasi adına yapıyor, en azından böyle takdim etme gayreti içinde olmaları sanıyorum ciddi bir çelişkidir. Kafasında böylesine korkunç çelişkileri taşıyanlar hangi kesime ve fikre sahip olurlarsa olsunlar mensup oldukları inanç, düşünce ve ideolojiye sadece zarar verirler... Bu arada birileri çıkıp "Türkiye'de hak ve özgürlüklere yer yok. Bu millet demokrasiden bir şey anlamaz. Kafasına vuracak istediğin yöne çekeceksin" diyorlarsa bu da bir yaklaşım olabilir belki ama bunun adı kesinlikle demokrasi olamaz... Açıkça bu yaklaşım ve anlayış faşizmdir.
Üniversitelerde elbette farklı düşünceler olacaktır, olması doğaldır. Aynı inanca mensup kimseler arasında bile görüş farklılıkları olabilmektedir. Ancak bunun yolu karşı görüştekini konuşturmayın, vurun olamaz. Fikrine katılmadığın kişiyi dinlemeyebilirsin. Nasıl ki hoşuna gitmeyen televizyon programını izlemiyor, beğenmediğin gazeteyi okumuyorsan fikrine katılmadığın kimseyi de dinlemek ya da dinlememek senin elinde. Bu konuda serbestsin ama fikrini beğenmediği kişiyi konuşturmama hakkın yoktur, olamaz. Var diyorsan birileri de bir yerlerde seni konuşturmaz, onlarda sesini kesmek için zor kullanma yoluna gidebilirler. Konuşmacıları yumurta yağmuruna tutup, konuşmadan üniversiteyi terke zorlamak bazılarınca zor kullanmak kabul edilmiyor olabilir. Ama bana göre konuşmacının meramını anlatmasını engellemek ne şekilde olursa olsun zor kullanmaktır.
Bizim de gençliğimizde bir takım eylemlerimiz oldu. Biz de farklı görüşlere karşı mücadele verdik. Bunun için karşı olduğumuz fikri de öğrenmeye, beğenmediğimiz fikre karşı çıkabilmek için donanımlı olmaya çalıştık. Söz gelimi öğleden önce sevdiğimiz bir konuşmacıyı dinlemeye gittiysek öğleden sonra da karşı görüşteki bir konuşmacıyı dinlemeye gittik. Bu arada karşı olduğumuz fikre neden karşı olduğumuzu her fırsatta fikir planında ortaya koymaya, orada olan öğrencileri kendi yanımıza çekmeye çalıştık. Söz gelimi dinlemeye gittiğimiz karşı görüşteki konuşmacı sözlerini bitirip sıra sorulara geldiğinde -eğer soru sorma hakkı tanınmış ise- sorular sorarak konuşmasının zayıf noktalarını yakalamaya çalışırdık. Böyle bir davranış bile konuşmacı tarafından hoş karşılanmazdı. Ama tepki konuşmacıdan değil genellikle yandaşlarından gelirdi. Bu tepki ise vurmak, dövmek şeklinde değil karşı protesto şeklinde olurdu. Şimdi ise bırakın soru sormayı fikrine katılmadığımız ya da tipini beğenmediğimiz bir kişinin konuşmasına tahammül kalmamış. Sanıyorum bu kişilerin kendi düşüncelerine inanmamalarından kaynaklanıyor...
Ya da dünya üzerinde 60 yıl önce tarih sayfaları arasında kalmaya mahkum olmuş faşist zihniyet ve uygulamaların heveslileri yeniden türemeye başladı. Özellikle sosyalist ideolojinin iflası ile sağ sol ayrımı içinde kendilerini solcu olarak nitelendiren kesimde bir boşlukta kalma durumu ortaya çıktı.
Aslında faşist uygulama ve söylemler ülkemiz için yabancı olunan bir durum değil. Bu ülkede yıllardan beri demokrasiyi getirdiklerini, ülkede yerleştirdiklerini ileri sürenler bile demokrasi derken faşist bir söylemin ve uygulamanın savunucusu oldular. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmadan birbirimize tahammülü yerleştirmek, konuşmayın susturun anlayışını tasfiye ederek fikre fikirle karşı koymayı hayata geçirmek zor olacak.