Ünal SADE
Deliliği Seçmemem Deliliktir…
Deliliği Seçmemem Deliliktir…
KRAL- (Düşünce içinde) Evet, benim için yapılabilecek en iyi şey bu galiba. Delilik, dediğin gibi, bana Kraliçe ve halkla beraber rahat bir hayat veriyor. Peki akıl ne veriyor bana!
VEZİR- Hiç! Sizi halktan uzaklaştırıyor ve halk nazarında deli gösteriyor.
KRAL- Öyleyse deliliği seçmemem deliliktir.
VEZİR- Ben de bunu söylüyordum.
KRAL- Bilakis deliliği seçmek en akıllıca iş!
VEZİR- Şüphesiz.
KRAL- Öyleyse, akıllılıkla delilik arasındaki fark ne?
VEZİR- (Hayrete düşer) Bekle biraz, (Bir an düşünür) Bu farkı açıklayamam.
KRAL- (Aceleyle) Şu nehrin suyundan bir bardak da bana getir. Haydi!
Son günlerde yaşadığımız akıl almaz gelişmeler Arap Edebiyatı ile Çağdaş Dünya Edebiyatı arasında köprü görevi üstlenmiş önemli bir yazar olan Mısır’lı Tevfik El-Hakim’in (1898-1987) “Deliler Irmağı” eserini tekrar hatırlamama vesile oldu.
Mısırlı büyük yazar Tevfik el Hâkim’in ‘Deliler Irmağı’ isimli bir eseri var. Tiyatro halinin son kısmını verdiğim eseri sizlere kısaca özetlemek istiyorum.
Krallıkla yönetilen bir hayali ülke vardır.
Müneccimbaşı bir gün rüya görür ve gördüğü rüyayı şöyle tabir eder: Yağmurlar yağacak ve bu yağmur sularının bulaştığı sulardan içen herkes delirecektir.
Ülkenin Kralı bunun üzerine sarayın sarnıçlarını temiz, insanların akıllılığını sürdürebilmelerine yetecek kadar su depo ettirir. Vakit gelir, yağmurlar yağar; bütün dereler, ırmaklar insanları delirten bu suyla dolar. Halk bir süre depoladığı suyla idare eder. Bir süre de susuz yaşamaya çalışır. Fakat susuzluk öyle bir noktaya gelir ki, delilik suyundan herkes içmek zorunda kalır.
Bütün halk delirmiştir.
Saray ise daha uzun bir süre akıllı kalmayı sürdürebilir: Fakat bu kez de halk saraydakileri ‘deli’ olarak adlandırmıştır. Sarayın sarnıçlarındaki su da giderek azalır, gün gelir tükenir. Kralın komutanları, vezirleri başta olmak üzere bütün yakınları, akraba ve taallukatı delirtici sudan içer.
Sarayda sadece Kral akıllı olarak kalmıştır.
Sonuç girişteki tiyatro metninde geçen diyalog yaşanır.
Deliler arasındaki tek akıllı olarak kalan Kral ülkenin tek akıllısı olmasına rağmen herkes tarafından deli görülmeye dayanamaz: “deliliği seçmek en akıllıca iş!” diyerek yağmur karışmış sudan içer.
Yıllarca ülkemizde sağduyulu insanlar kralın yaşadıklarının benzerini yaşamaya mahkûm edildiler.
İnançlarıyla alay edildi seslerini çıkaramadılar,
Her türlü değerleri aşağılandı, “öz yurdunda garip ve parya” oldular. Yutkundular,
Yıllarca demokrasisiz cumhuriyetle yönetildiler,
Tam demokrasi geldi derken darbelerle “iktidardan uzaklaştırıldılar”,
Seçtikleri Başbakan ve Bakanlar sudan sebeplerle asıldı,
İktidara gelmeleri de, Cumhurbaşkanı seçmeleri de,
Ellerinden alınmaya çalışıldı.
28 Şubat, 27 Nisan, Sarıkız, Ayışığı, Eldiven yetmedi “Balyoz” sürekli tepemizdeydi…
Anayasa’da, yasalarda yazmayan “kamusal alan” gibi kavramlarla kendisi olmaz ise “ruhuna aykırı” söylemleriyle evrensel hukukun insanlığa sunduğu tüm nimetler elimizden alındı.
Cuntacılar tarafından yapılan anayasa gereğince “yargıya kapalı” YAŞ kararlarıyla ordudan atılanlarda, kararlara anlamsız “şerh” ler koyanlarda, orduevlerinde çocuklarının düğününe alınmayan anne-babalarda, eşiyle orduevlerine ve askeri hastanelere gidemeyen devlet büyükleri de seslerini çıkaramadılar.
Kıyafetleri sebebiyle üniversitelere alınmayanlar da, katsayı oyunları ile eğitimde “zenci” ilan edilenler de “Tekel işçileri” kadar seslerini çıkaramadılar ve kimse tekel çadırlarına verilen destek kadar onlara destek vermedi.
Hepimiz “Deliler Ülkesindeki” akıllı kral gibi davrandık. “İnanmadığımız” halde teslim olduk.
Ama artık yolun sonuna geldik.
“Sağduyu” yu güçleriyle bastıranlara, “Az” lıklarına rağmen güçleriyle “Çok” ları baskılayanlara “dur” deme zamanı geldi.
Bugünlerde yaşadıklarımız bu sancının habercisi…
“Deliler Irmağı” nı temiz kaynak suyuyla doldurmak için durmadan çalışmaya devam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.