xxxx855
Değersizleştirme operasyonu
Genç delikanlı sanat galerisinde resimlere bakıyormuş. Bir resmin önünde uzunca bir süre durmuş ve izlediği bu resmi ağabeyine hediye olarak almaya karar vermiş. Elini cebine atmış, paralarını saymış. Önünde durduğu resmi kesinlikle alamayacağına karar vermiş. Ama yine de şansını denemek istemiş. Sanat galerisinin bir köşesinde meraklılarıyla birlikte sohbet eden ressama yönelmiş. "Affedersiniz efendim" demiş. "Ben şu köşede bulunan, şu resmi sizden satın almak istiyorum. Ama, cebimdeki tüm param da bu"
Ressam, kafasını kaldırmış, kısa bir tereddüt geçirdikten sonra, köşedeki resme doğru yönelmiş, resmi almış, özenle sarmış ve delikanlıya vermiş. Ressamla sohbet eden vatandaşların tamamı bir ağızdan, "Üstadım, siz ne yaptınız?" diye sormuşlar. "Bu resim, belki de milyon dolarlar edecek bir değerdeydi. Ama siz onu, cebinde metelik bile bulunmayan birisine verdiniz"... Ressam, mütebessim bir ifadeyle, "Doğrudur. Belki bu resim milyonlarca dolar edebilirdi. Ben de onu cebinde çok daha fazla para bulunan birisine satabilirdim. Ama, tüm servetini bu resme yatıracak dünyada başka birisini bulamazdım"
Çağdaş ve günümüz insanı, artık herşeyin fiyatını biliyor, ama değerini bilmiyor. Hayata bakış açımız, hayatı okuyuş tarzımız, hayatı anlamlandırmamız artık herşeyin fiyatıyla olmaya başladı. Gittikçe kapitalistleşiyoruz. Manevi damarlarımız birer birer kesiliyor. Bizleri, kapitalist, materyalist, hedonist, egoist, bencil birer zombi haline getirmek için uğraşan mihraklar emellerine birer birer ulaşıyorlar. İnsanlarımız, artık birbirlerinin kılığına kıyafetine, ne giydiğine, nerden giydiğine, nasıl giydiğine bakarak birbirlerini anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorlar. Herkeste bir marka takıntısı oluşturuldu.
Bütün bunların sebebi, okumadığımız, hayata kendimize ait bakış açıları geliştirmediğimiz ve sadece dünyayı izlemekle yorumladığımız için televizyonlardan üzerimize boca edilen sanal kahramanların getirdiği "materyalist yorum" açısı.
Gündüz kuşaklarında kadın programlarına bakan, bu programlarda konuşulanlara göre sohbet ve dedikodu ortamını belirleyen, akşamları ise türlü kahramanların türlü entrikalarını, gayri meşru ilişkilerini ele alan dizilerin oyuncu prototipleriyle hayatına yön verenlerin gittikçe hayatımıza hakim olduğu bir dünyaya doğru dönüşüyoruz.
Hayatımıza anlam katan değerler, sadece maddi platformlardan besleniyor. Kültürümüze, sosyal yapımıza, maneviyatımıza, ahlakımıza ait değerler hayatımızdan yokolurken, biz maddi planda dünyaya nasıl esir olabilirizin derdini yaşıyoruz.
Zihinlerimiz kirleniyor...Dünyamız kirleniyor.... Maneviyatımız kirleniyor...Kültürümüz kirleniyor....
Bu kirlilik içinde temiz kalan hiçbir değerimiz yok. Ne demişti şair, "Bütün renkler hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler"
Bu değersizleştirme operasyonunun nereye varacağını biz de tahmin edemiyoruz. İnsanlarımız kendilerine sunulan sanal dünyaların kahramanlarına özenerek, onlar gibi yaşayarak, onlar gibi giyinerek, onlar gibi konuşarak, onlar gibi düşünerek, onların hayatlarına öykünerek kendilerine kimlik kazandırdıklarını zannediyorlar.
Bu değersizleştirme ve kimliksizleştirme operasyonu, toplumun topyekün çürümesinden başka bir işe yaramıyor. Çünkü insan, kendisine ait kimliğiyle değerlidir....