xxx52
Dayatmak mı, dayanmak mı?
Solda yolda hayli zaman dolaştıktan sonra liberal demokrat olmakta karar kılmış bir gazeteci, röportajında bir soruya cevap verirken şu meşhur "korkudan, endişeden" söz ediyor; kendisi dahil pek çok insanın, bu iktidardan endişe içinde olduğunu, daha fazla güç kazandığında belli bir hayat tarzını herkese dayatacağından korkulduğunu söylüyor.
Bu korku argümanını kullananların bir kısmı samimi değil, kafa karıştırmak, insanları korkutmak bu yöntem ile siyasi rant sağlamak peşindeler. Ama bu gazeteci bana samimi geldi; bu yüzden sözünü ciddiye alarak üzerinde düşündüm, gerçekten böyle bir tehlikenin var olup olmadığını sorguladım.
Hemen vardığım sonucu açıklayayım:
Böyle bir tehlike kesinlikle yoktur ve olamaz. Çünkü:
1. Müslümanlığın herkese dayatılması, gayr-i müslimlerin bir bakıma ikinci sınıf vatandaş (zimmîler) olması, müslümanım diyenlerin ise kamuya açık alanlarda (görülen yerlerde) İslam'a aykırı bir görünüm ve davranıştan yasaklanmaları için laik demokratik cumhuriyet rejiminin kökten değişmesi gerekir. Dünyanın ve Türkiye'nin mevcut şartlarında böyle bir değişikliğin olacağına inanmanın ve bundan korkmanın sebebi akıl ve ruh sağlığının bozulması olabilir.
2. CHP dahil bütün laik-kemalist parti ve gurupların yapmadığı kadar Avrupa Birliğine girmek için gayret eden, bu sebeple diğerlerinin yapmadığı kadar mevzuat ve uygulamada değişiklikler yapan bir iktidarın herkese tamamen veya kısmen şeriatı dayatacağını düşünmek tutarsızdır.
3. Ben şahsen –bir mümin, Müslüman olarak- ülkemde İslam'ın bütünüyle uygulanmasını isterim (bunu istemek her müminin vazifesidir); ama ufukta böyle bir ihtimalin görünmediğini de biliyorum ve bu sebeple mevcut şartlar ne kadarına izin veriyorsa o kadarını uygulayarak, geri kalanı için ise "Allah kullarını, yapamayacakları şeylerle yükümlü kılmaz" düsturuna sığınarak yaşıyorum. İddiaları, söylemleri ne olursa olsun diğer müminlerin de uygulamaları bundan ibarettir.
Türkiye'de bir problem, çarpıklık, dayatma varsa bu, laik kesimden dindar Müslümanlara yönelik olanıdır. Cumhuriyetin ilanından bugüne kadar -1950 ye kadar daha sıkı olmak üzere- uygulanan laiklik ferdi ve sosyal hayatta dini azaltmayı hedeflemiştir. Çok partili demokrasiye geçildikten sonra istemeyene dayatma söz konusu olmaksızın dindar Müslümanlara, bazı küçük tavizler (din özgürlüğü parçacıkları) verilmiştir, ancak şu ana kadar verilenler ve resmi uygulama, laik demokrat batı ülkelerinin çok gerisindedir. Buna rağmen "dayatmacı olan laik-kemalist kesim, Müslümanların varlık ve görünürlüğüne dayanamıyor; şu halde mesele dayatma değil, dayanamama meselesidir. Onlar zaten dayatıyorlar, buna rağmen ortalıkta başını örten veya sakallı insanların dolaşmasına, ezanların gürül gürül okunmasına, kutlu doğum haftasına, İmam Hatiplilerin başbakan olmasına, dindar kesimin ekonomik hayatta da var olmasına... tahammül edemiyor, dayanamıyorlar.