Ünal SADE
Çin’in Dünyayı Silahsız İstilası…
Fortune Dergisi dünyanın en çok gelir elde eden 500 şirketini sıraladığı Global 500 listesini açıkladı. Söz konusu liste 1990 yılından beri yayınlanıyor.
Listeyi incelediğimizde;
Dünyanın 500 en büyük Şirketinin Ülke bazlı dağılımının şu şekilde gerçekleştiğini görüyoruz.
- Çin 124
- ABD 121
- Japonya 53
- Fransa 31
- Almanya 27
- İngiltere 22
- Güney Kore 14
- İsviçre 14
- Kanada 13
- Hollanda 13
- İspanya 9
- Tayvan 9
- Brezilya 7
- Hindistan 7
- İtalya 6
- Avustralya 5
- Meksika 4
- Rusya 4
- İrlanda 4
- Singapur 2
Lüksemburg, Malezya, Norveç, Polonya, İsveç, Suudi Arabistan, Tayland, Türkiye, Belçika, Danimarka, Finlandiya, İngiltere/Hollanda 1’er Şirket
1990’da Açıklanan ilk Listede Çin’den Hiç Bir Şirket Bulunmuyordu…
Bu listeden çıkaracağımız en çarpıcı sonuç bu. Liste 1990’da ilk açıklandığında listede bir tek Çin firması bulunmazken aradan geçen 30 yılda Çin liderliği ele geçirdi.
Son listeyle Fortune 500'de Çin ve Hong Kong merkezli şirketlerin sayısı, ABD'li şirketleri geride bıraktı.
Çin ve Hong Kong'dan 124 şirket listede kendine yer bulurken, Tayvan merkezli şirketlerin de eklenmesiyle birlikte oluşan ‘Büyük Çin'in toplam firma sayısı 133'e yükseldi. ABD'den ise bu sene 121 firma, Fortune 500'e girebildi.
ABD'li perakende devi Walmart, 523 milyar 964 milyon dolarlık geliri ile listenin ilk sırasındaki yerini korudu. Ancak onu izleyen üç şirket de Çin merkezli: Sinopec 407 milyar dolar, State Grid 383.9 milyar dolar ve China National Petroleum 379.1 milyar dolar gelire sahip…
1971 yılında toplam ithalat-ihracatı 4 milyar dolar olan Çin küresel ticaret patlamasıyla güçlendi ve küresel gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 59'una ulaşmış oldu.
“Çin Seddi” kitabının yazarı Julıa Lovell’in ifadeleriyle 2200 yıl önce 7000 km Çin seddini yaparak “kendilerince gelişmiş olarak gördükleri uygarlıklarını “barbarlardan” korumaya çalışan “ Çinliler bugün sınırları aşarak dünyayı ekonomik olarak işgal etme stratejisinde son aşamaya gelmiş durumdalar.
Yüzyıllarca dünyanın etrafında her biri 180 cm yüksekliğinde ve 60 cm kalınlığında iki duvar örmeye yetip de artacak kadar taş ve tuğla kullanarak yaptıkları Çin Seddinin arkasına saklanarak uygarlıklarını korumaya çalışan Çinliler 1949’da başlayan MAO döneminde buna ilaveten bir de “sosyal bir seddin” arkasına saklanarak uluslararası temaslardan ve ilişkilerden ülkelerini koparmışlardı. 1970'li yılardan itibaren rejimi değiştirmeden anlayışı değiştirerek ekonomilerine yeni bir yön vermiş oldular.
Çin yıllarca Dünya’yı ekonomik olarak istila etmeye devam ederken hiç kimseyi rahatsız etmeme adına “barışçıl yükseliş” parolasını bile kullanmamaya onun yerine “barışçıl kalkınma” terimini kullanmaya özen gösterdiklerini biliyoruz. Temel amaç kimseyle kötü olmamak ve bütün enerjisini ekonomik büyümeye vermekti…
Efsane bir söylem vardır. “Uzaydan Dünyaya bakıldığı zaman gözle görülebilen tek insan elinden çıkmış şey Çin Seddi’dir” diye. Bugün bunun doğru olmadığını biliyoruz. Uzaydan Çin Seddi falan görünmüyor. Ama gidin Anadolu’nun ücra bir köyünden Afrika’da en az bilinen bir kabileye: Çocukların oynadığı toptan, cep telefonuna, araba lastiğinden pencerelerin önüne konulan bibloya ve namaz kılınan seccadeye kadar her şey Çin malı…
Bu son listede göstermiştir ki Çin’in ekonomik istilası artık her yerden görülen ve hissedilen bir gerçektir. Trump’ın Çin’e karşı uyguladığı ekonomik yaptırımları ve önce Huawei sonrasında Alibaba ve TikTok’a getirdiği/getireceği yasak ve sınırlamaları bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Çin paylaşımdan uzak acımazsız dış ticaret politikalarıyla aslında tüm dünyayı rahatsız etmektedir. Çin’in büyümesini “paylaşım” eksenli yeniden gözden geçirmesi gerekir. Yoksa Çin-ABD arasında yükselen “ticaret savaşı” nın tüm dünyaya sıçraması an meselesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.