Av. Mehmet YALÇINKAYA
ÇİFTE İHANET
Teşkilata girdiğinde üniversite öğrencisiydi. Üniversiteyi kazandıktan kısa bir süre sonra fakültedeki bir hocası tarafından kendisine üstü kapalı teklif yapıldı. O yıllarda MİT denilince, bu teşkilatın insanlardan değil görünmeyen varlıklardan oluştuğunu zannederdi. Cinler ve melekler gibi. Şimdi sorsalar şeytanları da eklemeyi unutmazdı.
Ekrem, aile terbiyesi aldığı hemen belli olan, mert, yiğit, cesur bir delikanlıydı. Fakülteye gelinceye kadar, tek eğlencesi küçüklüğünden beri babası ile birlikte gittiği yaban domuzu avları ve uzak doğu sporları antrenmanlarıydı. Akranlarının tüfeği veya tabancayı görüp kaçtığı yerde o usta bir nişancı olmuştu.
Babası, yaban domuzu avlama yöntemi olarak bek veya sürek avını değil, arama-tarama avını tercih ederdi. Bu tercih Ekrem için müthiş bir zenginlikti. Bu sayede keskin bir nişancı oldu. Avcıda bulunması gereken sabır, itaat, avına saygı, tedbir, cesaret, izleri yorumlama, dikkat vb. gibi özellikleri kazandı. Uzak doğu sporlarında ise daha lisedeyken ülke şampiyonlukları vardı.
-Hocam hangi özelliklerim sebebiyle beni seçtiniz?
Hocasının bu soruya verdiği cevap sadece gururunu okşamakla kalmadı, teşkilata girmek için yeterli motivasyonu da sağladı.
-Evladım, milli istihbarat teşkilatı bir gizli servistir. İstihbarat üretmenin en temel faktörü nitelikli insandır. MİT’te çalışmak herhangi bir işten fazlasını ister. Bu iş; analitik zekâyı, yaratıcı düşünmeyi, özgüveni, yüksek sorumluluk bilincini, yabancı dil bilgisini, entelektüel donanımı, profesyonel disiplini, güçlü ve yazılı iletişim becerilerini, takım çalışmasına yatkınlığı, gelişime, değişime açıklığı ve her şeyden önemlisi ketumiyeti gerektiren sıra dışı bir kariyerdir. Ben sende bu özellikleri fazlası ile görüyorum.
Bu sözler ve iltifatlar Ekrem’in teşkilata girmesi için yeterli oldu.
İşe 1990 yılında alındı.
Fakülte bitinceye kadar yaz kursları gibi kısa dönemler başta olmak üzere değişik eğitimlerden geçti. Teşkilatın silah dışında en çok üzerinde durduğu husus yabancı dil eğitimiydi. Bunun için gece-gündüz demeden yabancı dil eğitimi aldı. Teşkilat içinde nişancılığı herkesin diline düşecek kadar efsaneleşti. Bu sebeple kendisine teşkilattaki arkadaşları “kuş kaçmaz” lakabı taktı. Bu lakabın evlilik hayatında başına iş açacağını Ekrem dâhil kimse bilmiyordu.
Okulu bitirdikten dört yıl sonra ilk dış göreve atandı. Göreve gittiğinde, Azerbaycan yeni bağımsızlığına kavuşmuş ama iç karışıklıkları devam eden bir ülkeydi.
Bu operasyonda çok başarılı oldu. Hayatının aşkı Leyla’yı burada tanıdı. Dağlık Karabağ’da mahsur kalan Türk işadamını kurtaran ekibin gözüpek üyesiydi. İşadamının yanında bulunan asistanı Leyla’yı da çatışmadan sağ salim çıkardı. Güvenli bölgeye kadar da ona eşlik etti.
Leyla, Türkiye’nin çok tanınmış iş adamının en güvendiği yönetici asistanıydı. Eskilerin sekreter gözüyle baktığı ama yaptığı iş ve şirketteki ağırlığı göz önüne alınınca yönetici asistanı sözünü hak eden bir pozisyonda olduğu belliydi.
Leyla; patronunun isteği üzerine Azerbaycan’da yeni kurulan şirkette çalışmaya başladı. Azerbaycan’da her şey yerli yerine oturdu derken, beş ay sonra Azerbaycan bağımsızlığını ilan etti. Leyla için sıkıntılar bundan sonra kendini gösterdi. Türkiye’ye dönme planları yaparken Dağlık Karabağ’da mahsur kaldı. Üç hafta boyunca aslen Ermeni olan bir çalışanlarının evinde saklandı. Çatışmalar kaldığı evin yanı başına kadar sıçrayınca ölüm korkusunu tüm benliğinde hissetti. Leyla işadamının yanında kendi hayatının kurtulduğuna şükretti.
Kendisi ile özel olarak ilgilenen Ekrem’e daha o zaman âşık oldu.
Ekrem’in ilgisi ve güven veren kişiliği yabancı ülkede yeni bir aşkın filizlenmesine yetti. Ekrem’le aynı timde yer alan ve Ekrem’den iki sene önce teşkilata giren Sami’nin cesaretlendirmesi ile evlilik yolu açılmış oldu.
Leyla İstanbul’a döndüğünde hemen her fırsatta Azerbaycan’daki sevgilisi ile konuştu. Bu konuşmalar doğru tercih yaptığına olan inancını artırdı. Görevi bitip İstanbul’a dönen Ekrem ile hemen evlendi.
Çok istemelerine rağmen çocukları olmadı. Bu konuda Leyla’nın rahatsızlığı etkili olsa da, çocuk için erken diyen Ekrem’in tavrı belirleyici oldu. Üzerindeki görev baskısı Ekrem’in cesaretini kırıyordu.
Evliliklerinin üzerinden iki yıl geçmeden uzun süreli başka bir görev için İsveç’e atanan Ekrem, tüm ısrarlarına rağmen eşini ikna edip yanında götüremedi. Bulunduğu şirketteki pozisyonunu kaybetmek istemeyen Leyla, bu teklifi kesinlikle kabul etmedi. İlerleyen zamanlarda ne olursa olsun kocamla gitmeliydim diye kendisine kızdığı zamanlar çok oldu.
Ekrem, İsveç’te göreve başladıktan altı ay sonra eşi ile telefon görüşmeleri aksamaya başladı. Leyla, Ekrem’in sık sık başka ülkelere geçtiğini duyuyor, güvenli hat kuruluncaya kadar telefon görüşmesi dâhil eşinden bir bilgi almadan yaşıyordu.
Lojmanda komşusu Sami’nin ilgisi olmasa hayat onun için çekilmez olurdu. Hemen her sıkıntısı ile ilgilenmeyi bir görev sayan Sami’ye minnet borcunu nasıl ödeyeceğini bilemiyordu.
Sami özel bir görüşme için evine yalnız gelmişti. Leyla, genelde eşi ile birlikte gelmeyi adet edinen Sami’nin bu tavrı karşısında tedirgin oldu ama bu tedirginliği ona belli etmedi. Sami Ekrem’in ses kaydını dinletti. Ekrem bu ses kaydında “Leyla’m, seni çok seviyorum. Çok zor şartlar altında bu ses kaydını sana gönderiyorum. Hiçbir şey sormadan hesabımızda biriktirdiğimiz parayı Sami Ağabey’e teslim et. Ne yaptımsa ikimiz için yaptım. Ayrıntı veremediğim için özür dilerim. Hayatımı kurtarabilmem için bu parayı hemen teslim etmen gerekiyor. Her şeyi düzelteceğime söz veriyorum. Seni canımdan daha çok seviyorum” diye eşine sesleniyordu.
Sami parayı nasıl ve ne şekilde teslim edeceğini bilmiyordu. Ekrem’den gelecek talimata göre hareket edecekti. Aslında Ekrem’in başına ne geldiğini de hiç kimsenin bilmediğini söyledi.
Leyla, ertesi gün o zamana kadar biriktirdikleri 53 bin Amerikan Dolarını çekip Sami’ye teslim etti. Sami 10 gün sonra, Ekrem’in kendi el yazısı ve imzasını taşıyan mektubu Leyla’ya verdi. Ekrem, mektupta parayı Sami’den aldığını, Türkiye’ye döndüğünde bu parayı Leyla’ya iade edeceğini yazmıştı.
Bu olaydan iki ay sonra Sami, çeşitli fotoğrafları Leyla’ya gösterdi. Bunlar, kocası Ekrem’in başka kadınlarla ilişkisini gösteren, iğrenç fotoğraflardı. Leyla gördüklerine inanamadı. Tekrar tekrar baktı. Sami, bu fotoğrafları bir dostunun gönderdiğini, teşkilattaki gizlilik yüzünden hemen imha etmesi gerektiğini belirtti.
-Uzun zamandır şüpheleniyordum ama bilmeni istemediğim için sana bir şey anlatmadım. Ekrem’in teşkilattaki lakabı olan kuş kaçmaz’ı, herkes nişancılığı için aldığını zanneder ama işin aslı başkadır. Biz beraber olmak istediğimiz kadınlara “kuş” deriz. İçimizde bu işte en başarılı olan Ekrem’di ve şu ana kadar bu niyetle yaklaştığı hiçbir kadın onun elinden kurtulamadı.
Duygusal boşluk Leyla’nın tüm dünyasını alt-üst etti. Sonraki bir ay Sami’nin desteği sayesinde ayakta kalabildi. Lüks bir otelin lobisinde yemek yedikleri akşam Sami, isterse üst katlara çıkabileceklerini ima etti. Leyla’nın aklından kocasından intikam almak geçse de son anda:
-Kocamla yüzleşmeden onu aldatamam. Sorunlar yaşasak ta o benim hala kocam. Kusura bakmayın dedi ve otelden ayrıldı.
Ekrem’le birlikte ofisime geldiklerinde, hayatımda ilk defa bir MİT ajanını kanlı canlı karşımda gördüm. Heyecanlandığımı itiraf etmeliyim. Ekrem, karısının ortak birikimlerini aldığını iddia etti. Leyla kocasının kendisini aldattığını söyledi. Olayda yer alan Sami’yi sorduğumda Ekrem, bir görev için yurt dışında dedi. Ekrem ne ses kaydını ne de yazıp imzaladığı mektubu kabul etmiyordu. Leyla’ya fotoğrafları sorduğumda ise, onları gördüğünü ama yok edildiğini ifade etti.
-Boşanma davalarında haklı gördüğüm tarafın dışında vekillik almıyorum. Sizin olayınızda kim haklı anlayamadım. Anlaşmalı boşanacaksanız size yardımcı olabilirim, ama çekişmeli boşanmaya karar verirseniz prensiplerim gereği bu davada yer alamam dedim.
Üç gün sonra tekrar geldiler ve karşılıklı güvenleri bittiği için anlaşmalı boşanmaya karar verdiklerini söylediler.
Tek celsede boşandılar.
Boşanmadan iki yıl sonra Karaköy’den vapura binen Leyla, Sami’nin karısıyla karşılaştı. Laf lafı açtı, söz Sami’ye geldi.
-Boşandığımızı duydun mu Leyla?
-Hayır. Ne oldu?
-Sorma, Sami denen şerefsiz, önüne gelen herkesi dolandırmış, fotomontajlarla, sahte ses kayıtlarıyla kadınlara şantaj yapmış, kandırdığı kadınların sayısını kendisi bile hatırlamıyor. İşin kötüsü canım, son işinde yakayı ele verinceye kadar ben bile hiçbir şeyden şüphelenmedim.
Bu sözleri işiten Leyla’nın başı dönmeye başladı. Bayılmadan az önce Ekrem’in silueti gözünün önünden geçti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.