xxx78
CHP ne zaman ‘Yeni Türkiye’nin partisi olacak
CHP’de ilk elde olması gereken oldu ve Kemal Kılıçdaroğlu iki kurultayı birden kazandı, parti-içi muhalefetin gidişi saptıracak bir güce sahip olmadığı ortaya çıktı.
Artık herkesin gördüğü bir gerçek var: CHP aslında ittifaklardan oluşuyor, bir tür ‘koalisyon’ parti: 1920’lerde tespit edilmiş ilkelerden milim kaymamayı ‘ideolojik şart’ olarak gören ‘Ulusalcılar’ ile geleneksel olarak CHP’yi partileri bilen ‘sol’ ve tabii ‘etnik-mezhebi’ farklılıkları sebebiyle ancak CHP çatısı altında
Kemal Kılıçdaroğlu’nun çizgi kırılması yaşanmadığını ispat için kendi şahsiyetinden fedakârlıkta bulunma raddelerine varan yatıştırma gayretlerine
‘Yeni CHP’ içerisinde yerleri olmadığını hissediyor ve aksine bütün teminatları dinlemezden geliyor onlar...
Belki de haklılar. CHP’liler tek başına iktidarı rüyalarında
Hiçbir
Takvimden düşen her yaprak zamanları için hayati önemde şahsiyetleri birer ‘tarihi figür’e dönüştürüyor; değişen şartların dayadığı
Hiçbir demokratik ülkede tarihin belli bir döneminde saatin durdurulduğu, vaktiyle işe yaramış ilkelerin ‘dokunulmaz’ muamelesine tâbi tutulduğu görülmüyor. İnsanlar daima ileriye bakar ve kendilerine daha iyi bir
‘Sol’ iddialıysa ‘çağdaş sol’ olmasını ister partisinden; dünya solunun günümüzde karşılaştığı sorunların tartışılmasına benzer bir fikir iklimi bekler...
‘Yeni CHP’ iddialı Kemal Kılıçdaroğlu kişisel özellikleriyle parti içindeki ‘Ulusalcı’ kesimi ürküttü; eğer onları yatıştırmayı hedefleyen söylemini sürdürürse ‘sol çıkış’ arayışındaki kesimi de küstürebilir. ‘Yeni CHP’ kadrolarını bekleyen asıl sınav bundan sonra; geleneksel olarak CHP’li ailelerden geldiği için kovulsa da gitmeyecek -belki kabul edecek kapı da bulamayacak- ‘Ulusalcı’ eğilimlilere kafayı takmaktan vazgeçip ‘sol çıkış’ arayanları dinlemesinin zamanı geldi Kılıçdaroğlu’nun...
‘Etnik-mezhebi’ özellikleriyle öne çıkan parti-içi koalisyon ortağı, CHP’nin geleceğinin belirlenmesinde esas rolün sahibi bundan böyle... Korkmaya da ihtiyacı yok, hamasete de; bugünün demokratik ortamı herkesin olduğu gibi, neyse öyle, sürece katılımını mümkün kılıyor. Gerçek demokrasiler ‘takiye’ gerektirmeyen ortamlardır, Türkiye bugün öyle bir ortama sahip.
Kurultaylardan başarılı çıkmak