xxxx65
Çanakkale zaferini hatırlarken
Bu zafer, üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, hep aynı heyecan ve hayranlıkla hatırlanması ve hafızalarda taze tutulması gereken muhteşem bir olaydır.
Gelibolu ve Çanakkale direniş ve zaferlerini hatırlamak; bir bakıma yakın tarihin bir hatırlatmasını yapmak, dostu, düşmanı yeniden değerlendirerek, zamanın geçmesine rağmen nelerin değişip, nelerin değişmediğini bir kere daha gözden geçirilmesini sağlamak demektir.
Bazı gerçekler yıllar geçse bile unutulmamalıdır. Eski ata sözüdür, "Su uyur, düşman uyumaz". Şimdilik dost veya müteffik olanlar aslında dünkü düşmanlardır ama yarın ne olacaklarını da kimse garanti edemez.
Bu savaşlara ait birçok şey anlatılır ama bazı şeyler de arada unutulur. Bunların bazılarının hatırlatılması yararlı olabilir:
Savaş öncesinde İngiltere'de yapımları için parası peşinen ödenmiş Osmanlı'ya ait iki savaş gemisine, İngilizler el koymuştur. Yani, gemilerin parasını almış ve sonra da tüm ültimatomlarımıza rağmen paramızı geri ödememişlerdir. Daha sonra bu gemilere kendi ve koloni askerlerini doldurarak Çanakkale'ye yollamışlardır.
İngilizler, daha savaş ilan edilmeden önce aniden Seddülbahir adlı Osmanlı gemisini bombalamış ve burada 86 genç şehit olmuştur.
Diğer taraftan, Enver Paşa'nın Alman hayranlığı yüzbinlerce vatan evladına ve bir imparatorluğun tasfiyesine neden olmuştur. Almanlarla yapılan gizli anlaşma kabinedeki bakanlardan bile gizlenmiştir. Günümüzde bu durumu hatırlatan benzer olayların gerçekleştiği bilinmektedir. Tarihten ve olaylardan ders almak gerekir. Aynı veya benzer hatalar tekrarlanmamalıdır.
Bu arada, özellikle Batılı kaynakların sürekli yerdiği Osmanlı padişahı, Sultan Abdülhamid, kendi dönemi içinde hazırlanan, ileriye dönük siyasi ve stratejik planlama sonucunda, Çanakkale'deki mevcut tabyaları güçlendirmiş, hepsini elden geçirtmiş ve bazı yeni tabyalar inşaa ettirmiştir. Bu gerekli hazırlık ve tahkimler tam kırk yıl sonra gerçekleşecek olan savaşın seyrinde etkili olmuş ve çok işe yaramıştır. Avrupalıların yerdiği veya övdüğü kişilere dikkat edip, analizi kendimiz yapmalıyız.
Dış güçlerin yaklaşımı:
Avrupa devletleri, Çanakkale Boğazını zorlamaya karar verdikleri zaman içinde bulundukları ruh hali, teknolojik üstünlük sebebi ile mutlaka galip geleceklerini zannedenlerin tedbirsiz, aşırı güvenli ruh hali olmuştur.
İngiliz-Fransız donanmaları, Gelibolu savaşı öncesindeki 200 yıl içinde hiç yenilmediği için dünyadaki en iyi donanmalar olarak tanınmaktaydılar. Bu sebeple, zaferi adeta "avuçlarında" farz etmek yanılgısına düşmüşlerdi. Hatta daha boğaza girmeden, o akşamın beş çayını Marmara Denizi'nin ortasında içmeyi planladıkları, İstanbul üzerine bahisler kurdukları kendi bıraktıkları hatıratlarda anlatılmaktadır.
İngiliz-Fransız donanması, tam seksen parça gemiyle Çanakkale Boğazı'na saldırırken, kullandıkları gemilerden birinin adının "Agamemnon" olması da çok dikkat çekicidir.
Agamemnon, binlerce yıl önce Anadolu'nun Ege kıyılarında bulunan Truva krallığına saldıran Yunan güçlerinin başındaki kralın adı olup, burada adeta tarihi bir drama meydana getirilmek istenmiştir. İngiliz ve Fransızların bu küstah planlamasına verilen cevap da düşman donanmalarının büyük hezimeti şeklinde gerçekleşmiştir.
Seksen gemilik taaruz karşısında, Osmanlı Devleti'nin deniz kuvvetlerinin elinde sadece 26 deniz mayının bulunduğunun bilinmesi, durumun ne kadar kritik olduğunun anlaşılması bakımından önemlidir.
Bu mayınları boğaza yerleştirmekle sorumlu olan Nusret (Yardım) gemisinin kaptanı (Tophaneli Hakkı Binbaşı) daha sonra kendi ifadesi ile o kritik geceyi anlatırken "mayınları nereye ve ne zaman bırakması gerektiğini bir gece önce rüyasında bir yüce kişi tarafından kendisine bildirildiğini" söylemiştir. Anlatım veya ilham ne olursa olsun, gerçek şudur ki; eldeki mayınlar, hiç düşmanın aklına gelmeyecek bir biçimde Ertuğrul Koyu'nda kıyıya paralel olarak yerleştirilmiştir. Bu sebepledir ki, İngilizlerin boğazı defalarca dikine kontrol etmelerine rağmen bu mayınlar tespit edilememiştir. Nusret gemisi tüm mayınları, İngiliz ve Fransızların son mayın kontrolünden sonra ve ancak sabaha karşı dörtte yerlerine dökmüş ve Türk askerleri sabaha kadar çalışmışlardır.
Düşman donanması boğazı geçmeye başladığında düşük top menzilli Fransız gemilerinin taktik gereği Türk tabyalarına öncü atışlar yaptıkları ve sonra arkalarından gelen uzun menzilli İngiliz gemilerine yol açmak için kenara kaydıkları bilimektedir. İşte düşman güçlerinin kendi hazırladıkları bu taktik, onların kendi felaketini ve sonunu hazırlamıştır. Bu kayma esnasında kıyıya paralel yerleştirilen mayınlara çarpıp, patlayan Fransız gemileri ortalığı karıştırmış, gemiler birbirine girmiştir. Böylece 200 yıldır yenilmeyen donanmalar iki saat içinde darmadağın olmuştur.
Zafer, etkili stratejik planlama ve doğru uygulamadır. Doğru taktik, doğru sonuçları getirir.
Bu taarruz sırasında, kıyıda savunmadaki tabyaların birinde topun ağzına mermi süren vinç tesisatı bombardımanda kullanılamaz hale gelince topları ateşleyen askerler çaresiz kalmıştır. O durumda, görev başında olan, Edremitli Seyit Onbaşı, "Ya Allah, Bismillah" diyerek üç tane 275 kiloluk mermiyi tek başına arka arkaya kaldırarak yatağa sürüp, ateşlemiştir. Her defasında da üç basamaklı metal bir merdivenden çıkarak bu işi gerçekleştirmiştir. Üçüncü atışta İngilizlerin büyük "Ocean" zırhlısının dümenini parçalamıştır. Dümeni kırılan "Ocean" mayınlara çarparak patlamış ve yirmi dakika içinde batmıştır.
İngilizlerin çıkarma harekatını tamamen yalnış bir strateji ile yönettikleri, akıntı ve hava durumu dahil yaptıkları hiçbir hesabın tutmadığı bütün askeri kayıtlarda tespit edilmiş bir durumdur. İngilizler, büyük hesaplarla, "en isabetli yer olarak" tespit ettikleri geniş kumsala değil de, çok dar bir koya ve kalabalık bir şekilde çıkmaları da başından itibaren savaşın seyrini değiştirmiştir. Bu koyda, onları karşılayan Ezineli Yahya Çavuş ve 62 kişilik takımı dışında hiçbir birliğimizin olmadığını bilemeyen İngilizler burada savaşa tutuşmuş ve çok büyük bir hezimete uğramışlardır. Bu zaferi kazanan Türklerin hepsi şehit düşmüştür.
Burası, azmin, imanın ve vatan aşkının tüm teknolojiye üstün geldiği yerdir.
Diğer taraftan müttefik taraf olan Almanların da yaptıklarını hatırlamakta yarar vardır. O sırada anlaşma icabı başlarda, Çanakkale'deki Türk ordusunun başında Alman Liman Von Sanders Paşa bulunmaktadır. Von Sanders Paşa'nın çıkarma beklenen bölgeleri kasıtlı olarak yanlış hesapladığı, İngilizleri ve Türkleri olabildiğince birbirine kırdırarak, İngilizlerin dikkatini bu bölgeye çekmeyi, bu sayede Avrupa'da savaşan Alman askerlerinin karşısında daha zayıf bir askeri güç olmasını sağlayarak, Alman birliklerini rahatlatmayı amaçladığı ele geçen bazı yazışmalardan ve planlardan anlaşılmış bulunmaktadır. Zaferler ve muhteşem direnişler Türk Paşalar ve Mustafa Kemal Paşa idaresinde gerçekleşmiştir.
Bugün AB üyeliği için birçok fedakarlığa katlanmaya teşvik edilen ve buna hevesle hazırlanan Türkiye'nin durumu bir daha dikkatle gözden geçirmesinde isabet vardır. Başta bulunan idarecilerin, bu ayın olayları olan Gelibolu Savaşlarını ve "Çanakkale Zaferi"ni bir kerre daha okuyarak, başka açılardan olayları tahlil etmelerinde de büyük yarar görülebilir.
Halk olarak Çanakkale Savaşlarını bütün teferuatı ile hatırlayıp, genç nesillere aktarmak da hepimizin görevidir.