Mustafa Altınsoy
Çamlıca’da Bir Güneş: Şems-i Sivasî Camii
Türk-İslam tarihinde meşhur üç şems (güneş) vardır. Bunlardan birincisi, Mevlâna Hazretlerinin hocası Şems-i Tebrizî; ikincisi, Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin, üçüncüsü de 1596’da dönemin Padişahı III. Mehmet ile Eğri Seferine katılan cihad şeyhi Şemseddin-i Sivasî’dir.
Şemseddin-i Sivasî, 926 (M.1519) senesinde (o tarihlerde) Sivas sancağına bağlı Tokat’ın Zile ilçesinde doğmuştur. Eğri Kalesi’nin (Macaristan) fethinden İstanbul’a döndüklerinde padişah, Şemsi Sivasî’nin İstanbul’da kalmasını ısrarla rica etse de kabul ettirememiştir. İzin isteyerek Sivas’a dönen Sivasî, 1006 (M.1597) senesinde vefat etmiş, Meydan Camii avlusuna defnedilmiştir. Çeşitli ilimlere dair 17 manzum ve 19 mensur eseri vardır. Eserlerinin birçoğu günümüz Türkçesine aktarılmış ve Sivas Belediyesi tarafından neşredilmiştir. (1)
“Sür çıkar ağyarı dilden…
Ta tecelli ede Hakk;
Padişah konmaz saraya,
Hane ma’mur olmadan.”
Beyiti ile meşhur olan Şemseddin-i Sivasî adına Sivas’ta ve belki İslam dünyasının birçok yerinde adının verildiği camiler ve müesseseler vardır. İstanbul’da müderrislik yapıp Üsküdar’da ikamet ettiği için 2017 yılında Çamlıca’da da Şemsi Sivasî ismiyle anılan bir cami inşa edildi.
Şemsi Sivasî Camii; Avrupa yakasındaki Süleymaniye’den 400 yıl sonra, ona nazire yapılırcasına tam karşısına inşa edilen Büyük Çamlıca Camii’ne 700 metre mesafededir. Tarihe ve Anadolu yakasına damgasını vuran Büyük Çamlıca Camii’nin büyüklüğü ve ihtişamına karşı Şemsi Sivasî Camii oldukça mütevazı, bir o kadar da fonksiyonel yapılmıştır. Osmanlı’daki mahalle camilerine benzeyen cami, normal cami işlevinin dışında düzenlenen seminer ve konferanslarla aynı zamanda bir kültür merkezi işlevi de görmektedir. Kendisi Sivaslı olan emekli tefsir Profesörü Şükrü Arslan Hoca tefsir dersi, ilahiyatçı hocalar tarafından hadis dersleri, gençlere yönelik Osmanlıca okumaları bu faaliyetlerden bazılarıdır.
Caminin giriş katı Üsküdar Müftülüğü bünyesinde yaklaşık 100 bayan öğrenciye Naciye Hatun Kur’an Kursu ismiyle hizmet veriyor. Yemekhanesi, kültür odası, izcilik ve gençlik faaliyetlerinin yapıldığı büyük bir bahçesi mevcut. (Pandemi döneminde açık hava mescidi olarak hizmet vermişti).
Cami, gürültülü büyükşehirin ortasında sessiz ve sakin bir ortama sahip. Bahçesindeki horoz sesleri, arı vızıltısı, bazen de köpek havlamaları camiye bir köy camii havası, insana da Anadolu’daki köyünüzdeymiş hissi veriyor. Bu yönüyle tam sığınılacak bir liman ve rehabilitasyon merkezine benziyor. Diyanet Gençlik Merkezi faaliyetlerini gönüllü olarak yürüten cami imam-hatibi Raif Hoca, bahçede gençlere okçuluk ve izcilik eğitimleri de veriyor.
Camide Peygamberimizin sünnetlerinin yaşatılmasına gayret ediliyor. Bu kapsamda, sabahları işrak vaktine kadar dua okumaları yapılıyor. Bir başka uygulama ise cuma günü sabah namazları Peygamberimizin büyük çoğunlukla kıldırdığı tertip üzere, birinci rekâtta Secde Suresi, ikinci rekâtta ise İnsan Suresi okunarak 5 secdeli olarak kılınıyor. Yine cuma günleri, cuma namazından önce emekli din görevlisi Hafız Alaattin Hoca, sünnet üzere Kehf Suresi’ni okuyor…
Caminin yapılmasına öncülük eden ve hâlen caminin dernek başkanlığını yapan İşletme Profesörü Yahya Hoca, cami yapılırken fonksiyonel olması için iyi bir planlama ile gayret göstermiş. Mimari tarz olarak Selçuklu ve Osmanlı kubbesiz camileri dikkate alınmış. Dikdörtgen yapı, çıtakari tavan, Hattat Osman Özçay’ın elinden çıkmış nefis hat yazıları, Osmanlı avizeleriyle bütünleşen ahşap malzemeler ve içinizi okşayan turkuaz halısıyla bir bütün olarak sizi tarihi bir sarmala alıp Rabbinizle buluşturmak için el birliği yapmışçasına sarıyor.
Hayat Boyu Öğrenme
Aslında camiler; bilmediklerimizi öğrendiğimiz, ilmimizi ve sevgimizi arttırdığımız, irfanımızı yükseltip nefsimizi terbiye ettiğimiz, iyi arkadaşlar edindiğimiz, çevremizi tanıdığımız sosyal kurumlar ve en yaygın halk eğitimi merkezleridir.
Camiler; vatanımızın tapu senetleri, medeniyetimizin sanat abideleri, dini ve millî birliğimizin sembolüdür. Dargınların barıştığı, küskünlerin selamlaştığı, kin ve nefretlerin unutulduğu, iyilik merkezleridir. Çünkü camiler; herkese açık, önceden yer ayırma, izin alma, ücret ödeme gerektirmeyen, protokol ve yer sıkıntısı olamayan, herkesin kaynaşıp yalnızlığımızı dostlarla paylaşabileceğimiz en iyi geniş ve ferah mekânlardır. Tıpkı Millî Eğitim’deki öğretmen ordusu gibi diyanet işlerinde de imam, müezzin, kurs hocalarının yaptığı güzel hizmetler var.
Eğitimdeki üst kademe yöneticilerinin öteden beri bir alışkanlığı var, ülkemizi yabancı ülkelerle kıyaslamak. Eğitime istatistiki bakmak. Hâlbuki her ülkenin kültürel anlayışı ve toplumsal dinamikleri farklıdır. Mesela bizim yetkililer, Türkiye’deki sivil faaliyetleri Avrupa ile kıyas ederken hep ‘biz onlardan gerideyiz’ diye bahsederler. Halbuki Avrupa’da kiliseler işlevini tamamen kaybetmişken Türkiye’de camiler, hayatın içinde çok fonksiyonel görevler icra etmektedirler.
Avrupa ile karşılaştırıldığında sanki Türkiye’de hayat boyu öğrenme ile ilgili hiçbir şey yapılmıyormuş gibi bir izlenim oluşturmaktadır. Oysa durum hiç de öyle değildir. Türkiye’de camiler her gün ve her an çok aktiftir, en azından her cuma günü camiye gelen insanlara cuma hutbeleri vasıtasıyla seminerler verilmekte, devletin ya da diyanetin ulaştırmak istediği mesajlar topluma yansıtılmaktadır. Ayrıca Birçok dernek ve sivil toplum kuruluşu geziler organize etmekte, kursları açmakta sohbetler, seminerler, konferanslar düzenlemektedir.
Avrupa’da yapılan bütün faaliyetler kayıt altına alınırken, Türkiye’de devletle toplum çok barışık olmadığından Camiler ve cami gibi hizmet veren vakıf ve derneklerin faaliyetleri açıkça resmi bir formata sokulup kayıt altına alınmamaktadır. Hayat boyu eğitim konusunda Avrupa’daki rakamlara bakan bürokratlarımız, siyasilerimiz, aydınlarımız “bizde Avrupa’daki kadar hayat boyu eğitimle ilgili kurs ve faaliyet yok” diyorlar. Türkiye’de Şemsi Sivasî gibi camilerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımızın yaptığı faaliyetler, kayıtlara geçirildiğinde her zaman her yerde hayat boyu eğitim konusunda özenilen birçok Avrupa ülkesinin önünde olduğumuz gözükecektir.
07.10.2022 tarihli “Sabahları Buluşalım” isimli makalede ifade ettiğim gibi camiler toplumun rehabilite edildiği en iyi halk eğitimi merkezleridir. O nedenle Şemsi Sivasî gibi yolumuzun büyüklerinin isminin verildiği fonksiyonel camiler yapıp toplumsal hayatın sıkıntılarından bunaldığımız günümüzde hiçbir zorlama olmadan kendi isteğiyle camilere gelen insanımızı rehabilite edebiliriz.
1. Şemsi Sivasî Hazretlerinin geniş bir şekilde anlatılan hayatı caminin önüne asılan aşağıda resimden okunabilir.
2. Mustafa Altınsoy, Sabahları Buluşalım, https://www.maarifinsesi.com/
Twitter: @Altinsoy64
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.