xxx65566
Bu iş bitti, PKK'nın tasfiyesi tamam!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Bağdat ziyaretinde öne çıkan gelişmeler şöyle: Irak Devlet Başkanı Celal Talabani; "PKK ya silah bıraksın ya da Irak'ı terk etsin" dedi. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'nin yani "Irak Kürdistanı"nın Başbakanı Neçirvan Barzani; "Talabani'nin PKK konusundaki tavrı bizim de politikamızdır. Bizim topraklarımızdan hiçbir komşumuza hiçbir saldırı olmayacaktır" dedi.
Hem Talabani hem Barzani, bundan sonra Irak topraklarından Türkiye'ye yönelik hiçbir saldırıya izin verilmeyeceği konusunda açık güvence verdi. Bu güvencelere karşı Cumhurbaşkanı; "PKK unsuru kalktıktan sonra ilişkilerimize sınır yoktur, olmayacak" dedi. Türkiye'nin Irak'a güçlü desteğinden söz etti, PKK'nın tasfiyesi için Bağdat yönetiminin güçlü olması gerektiğine işaret etti. "Devletler zor günlerini komşularının desteğiyle atlatır" gibi uzun vadeli işbirliğine yönelik sözler sarfetti.
"Genel af" ve "Irak Kürdistanı" gibi polemiklerle boşa çıkarılması girişimleri bir tarafa, ziyaretin gerçek mahiyeti için gelişmeleri dikkatlice not etmekte fayda var. Bu yapılırsa çok önemli sonuçları elde edeceğiz. Bu sonuçlar şunlar: PKK'nın tasfiyesi konusunda konsensüs sağlandı. Bu iş bitti. Belki de ilk kez PKK konusunda hem uluslararası kamuoyu, hem bölge ülkeleri, hem Bağdat hem de Kuzey Irak yönetimi ortak bir tavır alıyor. Bu durum, "terörle mücadele koordinasyonu" örneğinde olduğu gibi, daha önceki girişimlerin çok ötesinde bir gerçekliktir. Tasfiye kararı verildi, süreç çok önceden başladı. Bu sefer olağandışı bir gelişme olmazsa, bölgesel bir kriz patlamazsa bu işin sonu getirilecek. Ana konular aşıldı, detaylar tartışılıyor. Yani verilen kararın uygulamasına ilişkin bir süreç işletiliyor. Türk yetkililer aylardır hem Bağdat'la hem de Kürt yetkililerle işin detaylarını konuşuyor. Yöneticiler hangi ülkeye gidecek, örgüt nasıl silah bırakacak, silah bırakanlar ne olacak gibi…
Hemen belirtelim: "Bu iş bitti" vurgusunun gerekçesi Talabani ve diğer yetkililerin son açıklamaları değil. Eğer öyle olsaydı bu sözler daha önce de söylenmişti ve boşa çakmıştı. Şöyle:
Talabani, geçtiğimiz yıl da; "Irak toprakları komşu ülkelere saldırı için kullanılamaz. Şiddete karşıyız. Silahlı mücadele devri kapandı. Kürt gruplar, PKK'dan silahlı mücadeleye son vermesini isteyecek. Barzani ile temel amacımız dağdakileri ikna etmek. Silah bırakıp dönsünler ama hapishanelere değil köylerine" demişti. Aynı Talabani; 2006'da; "PKK'yı ateşkese ikna ettik. Örgüt birkaç gün içinde ateşkes ilan edecek" demiş, bir gün sonra ise ABD basınına; "Türkiye, İran ve Suriye Irak'ın içişlerine karışıyor. Bunu devamı halinde bu ülkelerdeki muhalif grupları destekleriz, sorun çıkarırız. Bizim de kartlarımız var" açıklaması yapmıştı. "Türkiye'ye kedi bile teslim etmeyiz" diyen Talabani; 9 Ekim 2007'de de; "PKK saldırılarını bu akşamdan itibaren durduracak" ifadesini kullanmıştı. Yani; bu sözlerin çok da anlamı yok ve her zaman gerçeği yansıtmıyor. Dolayısıyla, Irak ve Ortadoğu gibi kaygan bir bölgede sarfedilen sözler çok uzun ömürlü olmuyor maalesef.
"Bu iş bitti" dedirten süreci geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Başbakan Tayip Erdoğan'ın Bağdat ziyaretinden başlatmak gerekiyor. Bir de, ABD'nin çekilmesinin bölgesel denklemde yol açacağı değişimin etkisinden. O ziyarette Ankara ile Bağdat arasında yapılan "ileri derecede anlaşmalar" şimdi somut gerçekler olarak ortaya çıkıyor. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, sosyal içerikli bu anlaşmalar iki ülke arasında bir nevi entegrasyon görüntüsü veriyordu. Hiçbir ülkeyle böyle anlaşmalar yapmayan Türkiye bu yeni durumu "Alman-Fransız ekseni"ne benzetiyordu.
Erdoğan anlaşmaları anlatırken özetle şu ifadeleri kullandı: "Bürokrasi ve kurumlar çok sıkı bir diyalog içinde çalışacaklar. İşin içinde başbakanlar var, ticaret bakanları var, bürokratlar var. Bunlar sık sık diyalog içinde olacaklar. Sivil toplum kuruluşlarımız da bu vesile ile bu işin içine girmiş olacaklar. Ekonomik alandaki STK'lar olabilir, kültür alanında olabilir. Halkları birbirine kaynaştırma, buradaki siyasi iradeyi de güçlü yapacaktır. Bu bakımdan sivil toplum örgütlerinin buna katılması çok çok önemlidir.
Bölgede Türkiye ile Irak'ın anlaşmasının diğer ülkeler için bir denge unsuru olacağına inanıyorum. Türkiye Irak'la bunu yaptı. Ciddi bir denge oluştu. Bunu görecekler. Olay soyutta kalmayacak. Bizim bu anlaşmamız Ortadoğu'nun diğer ülkelerine de örnek olacak. Bunu yeni bir model olarak ortaya sürerken özellikle temel ilkeler noktasında biz hep ekonomik ilişkiler diyoruz. Şimdi biz ekonomik ilişkiler demiyoruz aslında biz Irak'la ekonomik entegrasyona giriyoruz. Bir diğer konu ortak güvenlik konusu. Bu konuda ortak çalışmalarımız başladı. Karşılıklı diplomatik destek konusu var. Her yerde karşılıklı olarak birbirimizi desteklemek. Artık bir milyon metreküplük Kerkük-yumurtalık hattı yetmiyor. Bu hat şu anda 800 metreküpe çıktığına göre bu hattın ele alınıp geliştirilmesi lazım. Ya ilave bir hatla, ya geliştirilmesi ile olur. Bu çok çok önemli. Bir diğer işbirliği de askeri işbirliği noktasında aynı zamanda savunma sanayisinde. Bu konuda eğitimin yanında araç gereç var. Türkiye ile savunma sanayi konusundaki ilişkilerini geliştirmeyi planlıyorlar."
Artık yeni bir durum var. Türkiye-Irak ilişkileri, Türkiye Kuzey Irak ilişkileri yeni bir aşamaya geçerken PKK tuzağı ortadan kaldırılıyor. Türkiye PKK konusunda hiçbir zaman bu kadar elverişli ortam yakalayamamıştı. Bölgeyle ilgili hesabı olan güçler PKK'yı koz olarak kullanmayı tercih etmeleri çok daha zor. Çünkü PKK eskisi gibi kuvvetli ve etkili bir kart değil artık. Mesele açıklamalar değil, yeni denklem bunu zorunlu kılıyor ve bundan bütün taraflar kârlı çıkacak.
Seçimden sonra çok önemli gelişmeler olacak galiba!
Hem Talabani hem Barzani, bundan sonra Irak topraklarından Türkiye'ye yönelik hiçbir saldırıya izin verilmeyeceği konusunda açık güvence verdi. Bu güvencelere karşı Cumhurbaşkanı; "PKK unsuru kalktıktan sonra ilişkilerimize sınır yoktur, olmayacak" dedi. Türkiye'nin Irak'a güçlü desteğinden söz etti, PKK'nın tasfiyesi için Bağdat yönetiminin güçlü olması gerektiğine işaret etti. "Devletler zor günlerini komşularının desteğiyle atlatır" gibi uzun vadeli işbirliğine yönelik sözler sarfetti.
"Genel af" ve "Irak Kürdistanı" gibi polemiklerle boşa çıkarılması girişimleri bir tarafa, ziyaretin gerçek mahiyeti için gelişmeleri dikkatlice not etmekte fayda var. Bu yapılırsa çok önemli sonuçları elde edeceğiz. Bu sonuçlar şunlar: PKK'nın tasfiyesi konusunda konsensüs sağlandı. Bu iş bitti. Belki de ilk kez PKK konusunda hem uluslararası kamuoyu, hem bölge ülkeleri, hem Bağdat hem de Kuzey Irak yönetimi ortak bir tavır alıyor. Bu durum, "terörle mücadele koordinasyonu" örneğinde olduğu gibi, daha önceki girişimlerin çok ötesinde bir gerçekliktir. Tasfiye kararı verildi, süreç çok önceden başladı. Bu sefer olağandışı bir gelişme olmazsa, bölgesel bir kriz patlamazsa bu işin sonu getirilecek. Ana konular aşıldı, detaylar tartışılıyor. Yani verilen kararın uygulamasına ilişkin bir süreç işletiliyor. Türk yetkililer aylardır hem Bağdat'la hem de Kürt yetkililerle işin detaylarını konuşuyor. Yöneticiler hangi ülkeye gidecek, örgüt nasıl silah bırakacak, silah bırakanlar ne olacak gibi…
Hemen belirtelim: "Bu iş bitti" vurgusunun gerekçesi Talabani ve diğer yetkililerin son açıklamaları değil. Eğer öyle olsaydı bu sözler daha önce de söylenmişti ve boşa çakmıştı. Şöyle:
Talabani, geçtiğimiz yıl da; "Irak toprakları komşu ülkelere saldırı için kullanılamaz. Şiddete karşıyız. Silahlı mücadele devri kapandı. Kürt gruplar, PKK'dan silahlı mücadeleye son vermesini isteyecek. Barzani ile temel amacımız dağdakileri ikna etmek. Silah bırakıp dönsünler ama hapishanelere değil köylerine" demişti. Aynı Talabani; 2006'da; "PKK'yı ateşkese ikna ettik. Örgüt birkaç gün içinde ateşkes ilan edecek" demiş, bir gün sonra ise ABD basınına; "Türkiye, İran ve Suriye Irak'ın içişlerine karışıyor. Bunu devamı halinde bu ülkelerdeki muhalif grupları destekleriz, sorun çıkarırız. Bizim de kartlarımız var" açıklaması yapmıştı. "Türkiye'ye kedi bile teslim etmeyiz" diyen Talabani; 9 Ekim 2007'de de; "PKK saldırılarını bu akşamdan itibaren durduracak" ifadesini kullanmıştı. Yani; bu sözlerin çok da anlamı yok ve her zaman gerçeği yansıtmıyor. Dolayısıyla, Irak ve Ortadoğu gibi kaygan bir bölgede sarfedilen sözler çok uzun ömürlü olmuyor maalesef.
"Bu iş bitti" dedirten süreci geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Başbakan Tayip Erdoğan'ın Bağdat ziyaretinden başlatmak gerekiyor. Bir de, ABD'nin çekilmesinin bölgesel denklemde yol açacağı değişimin etkisinden. O ziyarette Ankara ile Bağdat arasında yapılan "ileri derecede anlaşmalar" şimdi somut gerçekler olarak ortaya çıkıyor. Siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, sosyal içerikli bu anlaşmalar iki ülke arasında bir nevi entegrasyon görüntüsü veriyordu. Hiçbir ülkeyle böyle anlaşmalar yapmayan Türkiye bu yeni durumu "Alman-Fransız ekseni"ne benzetiyordu.
Erdoğan anlaşmaları anlatırken özetle şu ifadeleri kullandı: "Bürokrasi ve kurumlar çok sıkı bir diyalog içinde çalışacaklar. İşin içinde başbakanlar var, ticaret bakanları var, bürokratlar var. Bunlar sık sık diyalog içinde olacaklar. Sivil toplum kuruluşlarımız da bu vesile ile bu işin içine girmiş olacaklar. Ekonomik alandaki STK'lar olabilir, kültür alanında olabilir. Halkları birbirine kaynaştırma, buradaki siyasi iradeyi de güçlü yapacaktır. Bu bakımdan sivil toplum örgütlerinin buna katılması çok çok önemlidir.
Bölgede Türkiye ile Irak'ın anlaşmasının diğer ülkeler için bir denge unsuru olacağına inanıyorum. Türkiye Irak'la bunu yaptı. Ciddi bir denge oluştu. Bunu görecekler. Olay soyutta kalmayacak. Bizim bu anlaşmamız Ortadoğu'nun diğer ülkelerine de örnek olacak. Bunu yeni bir model olarak ortaya sürerken özellikle temel ilkeler noktasında biz hep ekonomik ilişkiler diyoruz. Şimdi biz ekonomik ilişkiler demiyoruz aslında biz Irak'la ekonomik entegrasyona giriyoruz. Bir diğer konu ortak güvenlik konusu. Bu konuda ortak çalışmalarımız başladı. Karşılıklı diplomatik destek konusu var. Her yerde karşılıklı olarak birbirimizi desteklemek. Artık bir milyon metreküplük Kerkük-yumurtalık hattı yetmiyor. Bu hat şu anda 800 metreküpe çıktığına göre bu hattın ele alınıp geliştirilmesi lazım. Ya ilave bir hatla, ya geliştirilmesi ile olur. Bu çok çok önemli. Bir diğer işbirliği de askeri işbirliği noktasında aynı zamanda savunma sanayisinde. Bu konuda eğitimin yanında araç gereç var. Türkiye ile savunma sanayi konusundaki ilişkilerini geliştirmeyi planlıyorlar."
Artık yeni bir durum var. Türkiye-Irak ilişkileri, Türkiye Kuzey Irak ilişkileri yeni bir aşamaya geçerken PKK tuzağı ortadan kaldırılıyor. Türkiye PKK konusunda hiçbir zaman bu kadar elverişli ortam yakalayamamıştı. Bölgeyle ilgili hesabı olan güçler PKK'yı koz olarak kullanmayı tercih etmeleri çok daha zor. Çünkü PKK eskisi gibi kuvvetli ve etkili bir kart değil artık. Mesele açıklamalar değil, yeni denklem bunu zorunlu kılıyor ve bundan bütün taraflar kârlı çıkacak.
Seçimden sonra çok önemli gelişmeler olacak galiba!