Lütfi AYHAN
BU GÜN KAÇ KİŞİ KUVVET KOMUTANLARIMIZIN ADLARINI EZBERE SAYABİLİR?
İKTİDAR MEDYASI NİÇİN ETKİSİZ?
Bu günlerde kamuoyunun tartıştığı en önemli konulardan biri de CHP=Millet İttifakı’nın ve onların İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nun Sloganı. Yazımın ruhuna ters düşmesin diye bu sloganı buraya yazmıyorum.Çünkü reklamın iyisi kötüsü olmaz. Sağ olsunlar Ak Partiyi destekleyen gazete ve televizyon kanalları, karşı tarafı eleştireceğiz diye bu sloganı o kadar çok tekrarlıyorlar ki İmamoğlu’na bu büyük hizmeti başkası veremez. Aynı şekilde muhalif dediğimiz basının manşetlerini muhalif gazetelerin, muhalif tv kanallarının (onların adlarını da yazmayacağım) görüş düşünce ve manşetlerini ben, hep İktidarı/Erdoğan’ı/Cumhur İttifakını destekleyen kanallardan seyrediyorum.
Türkiyede şu anda yazılı ve görsel basın tarihte görülmemiş bir oranda Ak Parti çizgisinde yayın yapıyor. Türk sağı/ Türk muhafazakârları böyle bir durumu daha önce hiç yaşamamıştı. Menderes, Demirel, Özal, Çiller, Erbakan…Basının büyük kısmı tarafından,( yalanla, iftirayla, kara propogandayla ) sürekli yıpratılmışlardı. Türkiye’de Basının büyük bölümü, sayın Erdoğan’a kadar CHP çizgisindedir. Birçok alanda olduğu gibi Başkan Erdoğan bu çarkı da Allahın izni ile bozmuştur.
İLETİŞİM GÜCÜ SANAL MEDYANIN ELİNDE
Lakin Medya gücünün önemli bir kısmının iktidar yanlısı olması Ak Partinin (Erdoğan’ın) çok işine yaramıyor. Niye? Çünkü İktidar yanlısı basında çalışanlar (haberciler, köşe yazarları, tv tartışmacıları) hem yıllardır iktidarda olmanın verdiği rehavetten, hem de bu kanallardaki tartışmalarda, muhalefetin/farklı düşünenlerin savunucusu olmadığından zihni tembelliğe düçar olmuş görünüyorlar. (Örnek Turgay Güler Ekrem İmamoğlu tartışması.). Tv kanallarında aynı görüşten insanların yaptıkları siyasi ve fikri tartışma programları, “ körler sağırlar birbirini ağırlar” sözü gereği kamuoyunun desteğini almıyor, halkın dikkatini çekmiyor. Bu nedenle de iktidar yanlısı yayın yapan medyanın etkileri bence günden güne azalıyor. Tabi burada şunu da dile getirmeliyim, Türkiyedeki kamuoyunun oluşmasında artık Tv lerden, gazetelerden daha çok Sosyal medya etkin olmaya başladı. Sosyal medyada ise Yurt dışı etkenler ( dünya basının çok büyük bir oranı belirli bir görüşün emrinde. Facebook, Twetter gibi kuruluşlar hangi devletin herkes biliyor) çok fazla.
Bendeniz, bazı kanallarda (cnn, haber türk) karşı görüşten insanların katıldığı siyasi tartışma programlarını seyrederken Erdoğan’ı, Ak partiyi savunan insanların genelde çekingen, çoğu zaman alttan alan pozisyonda olduklarını görüyorum. Erdoğan gibi tarihe damga vurmuş, bu kadar büyük işlere, projelere imza atmış ve hizmet etmiş bir lideri savunmak çok ama çok kolay. Karşı taraf o kadar açık vermesine, o kadar yanlış şeyleri savunmasına rağmen daha cesur, daha kendine güvenen bir pozisyonda oluyorlar.Bunu yıkmanın yolu, daha çalışkan, daha cesur, daha özgüvenli insanların bu programlara çıkmasını sağlamaktır. Gerçi artık kamuoyunu etkileme araçları yukarda söyledğim gibi Tv'lerden, gazetelerden daha çok sosyal medya olmaya başladı. Bu gerçeği gören, bu hakikati kabul eden herkes pozisyonunu buna göre almalı, çalışmasını buna göre yapmalı.Bu da ayrı bir mevzu.
İLETİLERİME CEVAP ALAMIYORUM
Bendeniz, bazı konularda İktidar yanlısı Tv kanallarına ve Sayın Erdoğan’a (kendimce) orijinal, tesirli, özgün görüş, düşünce ve projeler gönderiyorum, lakin ne Cumhurbaşkanlığı sekretaryasından ne de adı geçen medya kuruluşlarından bir tek dönüş almıyorum. Hâlbuki ben daha önce hem Demirel’e, hem Özal’a mektuplar yazmış ve onlardan cevaplar almıştım. Tabiki benim mektuplarımı ne Demirel okudu ne de Merhum Özal, ama sekretaryaları bana cevap vermişlerdi. Ki o zamanlar bendeniz köşe falan da yazmıyordum.
Bu gün ben muhalefete, onların işine yarayacak görüş, düşünce ve proje sunsam eminim takdir görür, dönüşler alırım. Bizim kesimin sanat, medya, edebiyat basın…Gibi konulardaki hassasiyeti hala çok az. Neyse ben profesyonel bir gazeteci değilim bir amatör olarak yazıyorum. Sosyal medyada ve tv kanallarında etkili olacağını düşündüğüm bir kaç görüşümü sizlerle paylaşmak istiyorum:
İŞTE BİRKAÇ MİSAL
1- Tartşma programlarında Ak Parti muhalifi olanların en çok dillendirdiği konulardan biri de "...özgürlükler, insan hakları,demokrasidir..." Bu mevzuda yapılan bir tartışmaya bendeniz iktidarı savunan biri olarak katılsam, önce şöyle bir giriş yaparım:
a- "...Bu konuda en çok sıkıntı yaşayan gruplardan biri de Alevi vatandaşlarımızdır. O zaman şu soruyu soralım: Alevi vatandaşlarımızın Türkiye'de 2002 den önce kaç Cem Evleri vardı şimdi kaç Cem evleri var?"
b-"Kadınların çalışma hayatına katılım oranları 2002 öncesi ile sonrası arasında ne kadar fark var? Kadınlara sağlanan pozitif ayırımcılık o kadar fazla oldu ki nihayet nafaka davası ile ilgili MHP nin verdiği önerge ile bir düzenleme yapılacak."
3-"Kürt vatandaşlarımız için Kürtçe yayın yapan televizyon kanalları 2002 den önce var mıydı? 2002 den Önce Kürtçe öğreten özel kurumlar, Kürtçe yayın yapan özel radyolar, var mıydı, yoksa bu ülkede Kürtçe konuşmak bile yasak mıydı...? "
4- "Türkiye’de dindar insanların çocukları istedikleri yaşta Kuran kursuna gidebiliyor muydu? Hayır. Şimdi Türkiye’de hem katsayı adaletsizliği kaldırıldığı için İHL sayısı arttı, hem de vatandaşlarımızdan isteyen çocuğunu bale kursuna, isteyen Kuran Kursuna gönderiyor. Değil mi?"
5-"Hangi ülkede, ana muhalefet lideri, 250 kişinin şehit, 2000 kişiye yakın vatandaşımızın gazi olduğu, darbecilerin tanklarla, uçaklarla meclisi, cumhurbaşkanlığı konutunu, polis merkezlerini vurduğu bir işgal girşimine "kontrollü" diyerek, kamunun gözünde etkisini azaltacak konuşmalar yapabilir? Yine hangi ülkede anamuhalefet lideri, darbecilerin tanklarının arasından geçerek bir konuta gider, elinde kahve ile poz verip, " durumu izliyorum" diyebilir? Ki o anda normal vatandaşlar tanklara, helikopterlere karşı çıplak elleri ile mücadele etmektedirler! Hangi demokratik ülkede Ana muhalefet lideri, deneyimli hakimlerden oluşan(YSK gibi ) kurumların hakimlerine alanen hakaret edip, adlarını okuyarak yuhalattırabilir?
6- "Bence T.Cumhuriyeti tarihinde özgürlükler hiç bu kadar çok olmamıştı. Hatta şu anda dünyanın hiç bir ülkesinde Türkiyedeki kadar özgürlük yok. Hangi demokratik ülkede, eli kanlı, bebek katili, cami yakan, okul yıkan, kadın ,çoluk, çocuk, demeden katleden; Şehirlere, hendekler kazarak, ülkeyi parçalamak için polise, askere, kurşun sıkan ve katleden; sade asker sade polis değil öğretmen, imam, ebe, hemşire ayırt etmeksizin katleden bir örgütün savunuculuğunu yapan ve sırtını bu örgüte dayadığını iddia eden,, bu örgütün başkanının heykelini dikmeyi vaad eden bir parti yaşayabilir? Böyle bir parti dünyanın hangi ülkesinde seçimlere katılıp meclise vekil gönderebilir? O vekillerde mecliste fütursuzca örgütün görüşlerini dillendirebilir??? İspanyadaki Katalan hareketinin sonunu hatırlayın!"
6- Son olarak da şu can alıcı soruyu sorar ve rakibi mi tuş ederdim: "Türkiye’de yaşayan bizler, önceleri bir ülkede demokrasinin olup olmadığını bir kaç olgu ile değerlendirirdik. Bunlardan biri de Genel Kurmay Başkanının ve kuvvet komutanlarının medyada görünürlüğü ve adlarının halk tarafından, siyasilerden daha çok bilinmesi idi.' Şimdi size soruyorum; Genelkurmay başkanımızın ve kuvvet komutanlarımızın adlarını cep telefonunuza bakmadan sayabilir misiniz? Eminim şu anda Türkiye’nin yüzde doksanı aynen sizin gibi Genel Kurmay Başkanımızın ve kuvvet komutanlarımızın adlarını ezbere SA YA MAZ . Bu durum, bu gerçek Türkiye’nin demokraside/özgürlükte geldiği noktayı göstermez mi...?"
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.