Bu çatışmayı ancak Türkiye durdurabilir!

Soğuk Savaş'ın sona sonunu hazırlayan ekibin içinde yer alan Paul Craig Roberts; "Aptal Amerikalıların aymazlığı" ve "İsrail Lobisi'nin" etkisiyle savaşın kaçınılmaz olduğunu söylüyor ve ekliyor:

"20 yıl önce Ronald Reagan Mihail Gorbaçov'la tehlikeli soğuk savaşı sonlandırmak için anlaşmıştı. Ancak Reagan'dan sonra gelen herkes Rusya'yla dalaşmak için bahane aradı. Anlaşmayı ihlal ederek, NATO, Rusya'nın sınırlarında dayandı ve ABD Rusya'nın önceki parçalarını NATO'ya dâhil etmekte kararlı. Rusya'nın nükleer caydırıcılığını etkisizleştirmek ve bağımsızlığından ödün vermeye zorlamak için ABD, Rusya'nın sınırlarına anti-balistik füze üsleri yerleştiriyor.

ABD ordusunun Rusya'ya bu haksız saldırganlığı nükleer savaşa yol açacak. Eğer Amerikalılar John McCain'i seçerlerse ya da Cumhuriyetçiler bir seçim daha çalarlarsa, 21'inci yüzyılın 2'nci 10 yılında bir nükleer savaş olacağından eminim. Neocon yalanları, propaganda, maço şovenlik ve ABD'nin dış politikasını birkaç askeri güvenlik firması, petrol şirketleri ve İsrail için kullanılması hepsi bu yöne doğru yöneltiyor. Kasım seçimi belki de nükleer savaşa engel olmanın son şansı…."

Kafkaslarda ve Karadeniz'de bugün yaşanan gelişmeleri biraz bu perspektiften anlamakta yarar var. Dünyanın her yerinde yerel zaaflar üzerinden küresel ölçekte çatışma senaryoları uygulanıyor. Yeryüzünün orta kuşağında, Batı'dan Doğu'ya uzanan fay hattında, kaynaklar ve ulaşım koridorları üzerinde bulunan her toprak parçası üzerinde daha uzunca bir süre çatışmaların yaşanması kuvvetle muhtemel. Dolayısıyla, "neden bir anda G. Osetya krizi patladı" sorularını sormak son derece yersiz. Krizi, dar bölge gerçekleriyle algılamaya çalışmak da öyle. Dünyanın nasıl bir geçiş dönemi yaşadığını algılayabilenlerin bir sonraki adımın ne olacağını, nerede yeni bir çatışma alanı oluşabileceğini kestirmeleri hiç de güç olmayacaktır.

Türkiye; Doğu'dan Batı'ya, Kuzey'den Güney'e fay hattının, kırılma çizgisinin, kriz kuşağının tam merkezinde. Böyle bir coğrafyada, merkez güçlerin birbirini tarttığı bir yerde ayakta kalmak son derece zor. Türkiye'nin kendi zaafları, sorunları hiç olmasa da, bulunduğu bölgenin kendisine yüklediği sorumluluk bir çok devletin kaldırabileceğinden daha ağır. Bu nedenle, yakın çevresindeki gerilimler Türkiye'nin enerjisini büyük oranda tüketiyor.

Şu an itibariyle Karadeniz'de son yirmi yılın en ciddi krizi yaşanıyor. Rusya, dün Asyalı güçlerden destek istedi. Tedirgin de olsalar, Şanghay İşbirliği Teşkilatı, "Rusya'yı anladıkları" mesajı verdiler.

Moskova, NATO'nun restine karşılık bir adım geri atmazken, "NATO güçlerinin Abhazya veya G. Osetya'ya yönelik Gürcü saldırılarına askeri destek vermesini savaş sebebi sayacağını" açıkladı. Rusya'nın NATO Temsilcisi Dimitri Rogozin, açık bir şekilde, NATO'nun Kafkasya'ya müdahale etmesinin savaş ilanı olacağını söyledi.

Oysa NATO, Rusya'ya ve Kafkasya'ya yönelik strateji belirlemede zorluk çekiyor. Bazı ittifak üyeleri, ABD ve İngiltere ile aynı görüşleri paylaşmıyor. Neoconların deyimiyle "Yaşlı Avrupa", Rusya ile arayı bozmak istemiyor. Başta Almanya olmak üzere, İtalya ve Sarkozy'ye rağmen Fransa, hem AB içinde hem de NATO içinde temkinli bir tutum sergiliyor. Bu ülkeler, ABD ve İngiltere'nin yolunda gitmenin ülkelerini Rus kaynaklarından koparacağını, özellikle Avrupa'yı çok şiddetli enerji darboğazına sokacağını biliyor.

Türkiye'nin tutumu da bu ülkelerle hemen hemen aynı. Ankara, Rusya ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Bunu yapmamanın yollarını da arayacak. Bu yüzden sert politikalar izlemeyecek. Çünkü Türkiye, ABD'nin bölgesel her sorunu daha da büyüttüğünün, çözüm öneremediğinin, önerdiği çözümlerin başarısız olduğunun farkında. Çünkü Türkiye, AB, NATO ve ABD ile çok yakın işbirliğine rağmen, Rusya ve İran'la hem kaynaklar hem de bölgesel sorunlar konusunda işbirliğine gitmenin ne kadar önemli olduğunun farkında. Çünkü Türkiye, bölgenin dinamik ve hızla güçlenen ülkesi ve belki de ilk kez kendi inisiyatif alanını oluşturabileceğinin farkına vardı.

Hem Rusya hem de Batı ittifakı; şu anki kriz için hiçbir çözüm önerisine sahip değil. Üzerinde konuşulabilir tek öneri Türkiye'den geldi. Rusya ve İran'ın Batı ile ilişkilerinde denge ülkenin Türkiye olduğunu, yüzünü nereye çevirirse oranın ağır basacağını ısrarla vurguluyoruz. Bu yüzden görebildiğimiz bütün riskler aynı zamanda Türkiye için çok geniş hareket alanı da oluşturuyor. Karşıt cepheler şu an ancak Türkiye üzerinden konuşabilirler.

Bu yüzden, Kafkasya ile ilgili öneri çok önemli. Daha önemlisi ise, Ankara'nın Rusya ile Gürcistan, Rusya ile ABD arasında krizi yumuşatıcı rol üslenme ihtimalinin varolması. Hem bölgedeki kriz acilen dondurulmalı hem Karadeniz'deki tansiyon düşürülmeli. Aksi takdirde herkes kaybedecek.

Pazar günü Gürcistan Dışişleri Bakanı Ankara'ya geliyor. Pazartesi günü de Rusya Dışişleri Bakanı geliyor. İki ziyaret, işte böyle bir fırsatı olgunlaştırmak için zemin oluşturabilir. Buna hem Rusya'nın hem de NATO'nun ihtiyacı var. Türkiye bu krizin üstesinden gelebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar