xxx135
Bu belirsizlik devam ederse ülke yönetilemez
HSYK'nın devam eden bir yargılama olayına müdahale anlamına gelebilecek kararının ardından yüksek yargı ile yürütme karşı karşıya gelmiş durumda. Hukukçu olmadığım için kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verecek değilim ama vatandaş olarak yaşananlar karşısında bir kanaate sahip olma hakkımın olduğunu düşünüyorum. Gelişmeler karşısında ilk tepkim ve kanaatimin böylesine belirsizliğin hakim olduğu bir ülkede ne yönetimde ne de adaletin tecellisinde toplumun içine sinecek bir sonuç alınamayacağıdır. Hatta var olan anayasanın son sözü halkın seçtiklerine bırakmamış olması ister istemez kurumlar arası çatışmaya zemin hazırlıyor. Sanki halk iradesini kontrol altında tutmak için böyle bir anayasal mekanizma oluşturulmuş.
Önceki gün ve dün yapılan açıklamaları takip etmeye çalıştım. Gerek yüksek yargı gerek hükumet kanadından yapılan açıklamalarda karşılıklı anayasa ve yasaların ihlalinden söz ediliyor. Yani HSYK aldığı kararın anayasaya ve yasaya uygun olduğunu savunuyor ve buna yüksek yargıdan destek gelirken hükumet kanadı HSYK'nın kararını devam eden bir yargılamaya müdahale olarak nitelendiriyor ve bunun da anayasa ve yasalara aykırı olduğunu söylüyor. Kısacası iki tarafın açıklamalarının dayanağı da anayasa ve yasalar. Böyle olunca da ortaya tam bir belirsizlik ve karmaşa çıkıyor. Bir diğer ifade ile bir güç gösterisi izlenimi veriyor.
Böyle bir noktada son sözü kimin söyleyeceği sorusu da havada kalıyor. Belirsizlik her zaman çatışmayı gündeme getirir. Devlet organları arasındaki çatışma ise ülkeye ve insanımıza zarar verir. Halbuki şu günlerde belirsizliğe ve çatışmaya değil başlatılmış olan soruşturmalar ve yargılamaların anayasa ve yasalar çerçevesinde biran evvel sonuçlandırılmasına ihtiyaç vardır. Çünkü, ortada çok ciddi iddialar ve buna dayanarak tutuklananlar vardır. Eğer bu tutuklananlar suçsuz ise biran evvel haklarında mahkemenin bir karar vermesi, yok eğer gerçekten suçları sabit ise de yargılamayı engelleyecek, tesir altına alacak birtakım açıklama ve eylemlerden tüm kesimlerin kaçınması gerekiyor. Aksi halde adalet tecelli etmeyecek, kamu vicdanı tatmin olmayacaktır. Bu arada iktidar partisi için Başsavcılığın kapatma davası açma hazırlığı içinde olduğu iddialarının da tekrar gündeme gelmesi öyle anlaşılıyor ki iktidarın köşeye sıkıştırılması, Ergenekon soruşturması ve yargılamasının sekteye uğratılması gibi bir gelişmeyi akla getiriyor. Eğer böyle ise bu ülkede bundan böyle demokrasiden bahsetmek anlamsız hale gelecektir. Çünkü devlet kurumları arasındaki çatışma ve karşılıklı suçlamalarda yönetim ile ilgili şüpheleri akla getirir. Darbeler doğrudan halkın iradesi ile teşekkül etmiş iktidarın devre dışı bırakılması ise, devlet kurumlarının birbirlerine çelme takma olarak nitelendirilebilecek gelişmelerde o derecede kamu vicdanını rahatsız eder. Millet artık ne darbeler olsun ne de devlet kurumları birbirleri ile gövde gösterisine girişsin, her kurumun görev ve yetkileri anayasa ve yasalarla net bir şekilde belirlensin bu çerçeve içinde herkes kendi işini yapsın istiyor. Millet huzur istiyor. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin çatışma halinde olmasından ülkenin hiçbir kazancı olamaz. Geçmişte var olan ya da suni olarak oluşturulmuş çatışmalar sadece darbelere zemin hazırlamıştır. Herkesin kendisini anayasa ve yasalarla savunmasının ortaya çıkardığı belirsizlik bilinmelidir ki toplumu rahatsız ediyor, gerilime yol açıyor.
Peki bu noktaya nasıl gelindi? AK Parti iktidarının ilk döneminde hazırlıklı olsaydı da yeni bir sivil anayasayı Meclise getirseydi acaba bugünkü sıkıntılar yaşanır mıydı? Yani bu bugün olduğu gibi herkes kendini anayasaya dayanarak savunabilir miydi? Bir diğer soru ise geçmişte ortamı germemek için yeni bir anayasa yapımını erteleyenler bugün yaşananlar karşısında, "Daha işin başında yeni bir anayasa yapmış olsaydık bu belirsizlik olmazı" diye düşünüyorlar mı?
İktidarlarının ilk döneminde yeni bir anayasa yapmayı göze alamayanlar bugünkü ortam içinde yeni bir anayasadan vazgeçtik bazı önemli maddelerde değişik yapabilirler mi? Çünkü görünün o ki bazı kurumlar konumlarını elden kaçırmamak için her türlü direnişi sergileyeceklerdir. İki gündür devam eden açıklamalar, alınan kararlar bunu gösteriyor.